dert durağında inecek kalmadı, 8

249 46 37
                                    

Seokjin depodaki son işlerini halledip, işten çıkmıştı. Kolundaki saate baktığında Taehyung'un da çıkış saatinin geldiğini anlamıştı. Adımlarını mağazadan geçerken, erkek reyonuna yönlendirdi. Ona kızgındı ama görmekte istiyordu.

Mesaisi hala devam eden Jimin'in yanına gelip, omzuna dokundu. Jimin ilk başta müşteri sanıp, kaşlarını çatarak döndüğünde, gözleri anında parladı. Hyung'unu cidden çok seviyordu. Kendisine her konuda destek olan bu adama resmen hayrandı.

Seokjin onun dağılmış saçlarına ellerini atıp, hafif okşayarak düzeltti. "Çok mu yoruldun?" Jimin oflayarak elindeki kazağı bıraktı. Cidden nefret ediyordu ama işe de ihtiyacı vardı. "Evet." Seokjin ellerini cebine koyup, gülümsedi. Erkek kardeşi gibiydi Jimin. Onu çok severdi.

Yoongi ve Jungkook duygusal anlamda sağlamdı. Ama jimin biraz daha kırılgan, duygusal ve psikolojik açıdan yorgundu. Bu yüzden üçü de Jimin'e ayrı düşkündü. Seokjin gözlerini etrafta gezdirdi. "Taehyung yok mu?" Jimin kafasını hafifçe eğip gülümsedi. Biliyordu işte, aşıktı ona.

"Az önce bitti mesaisi. Şimdi iner." Seokjin derin bir nefes verip elini Jimin'in omzuna attı. "Molanda bizimkilerle otur. İkisi de kapanış. Beraber gelin." Jimin genişçe gülümseyip, Seokjin'in beline kollarını doladı. Babası gibi davranıyor oluşu, mutlu ediyordu onu.

"Tamam abi." İkili birbirine sarılırken, Seokjin birinin ona sertçe çarpmasıyla sendeledi. Önüne bakmayan müşteri sanıp sertçe arkasını döndüğünde, Taehyung olduğunu görmüştü. Kızmak istese bile asla arkasına bakmadan yürüyor oluşu Seokjin'i daha çok sinirlendirmişti.

Jimin'e görüşürüz dedikten sonra hızla yürüyen çocuğun peşinden adımladı. Saat dokuzdu ama çoktan hava kararmıştı. Etrafta pek kimse yoktu. "Taehyung," sert sesi etrafta yankılandığında durmaktan başka çaresi yoktu tahta kurusunun. Seokjin ondan böyle bahsederdi kendi içinde.

"Önüne neden bakmıyorsun?" Taehyung alayla baktı gözlerine. "Neden rahatsız mı ettim? O zaman mağaza ortasında sarılmayın." Seokjin artık sinirleniyordu. Çocuğun kolundan sertçe tutup, kendine çektiğinde birbirlerinin nefeslerini soluyacak kadar yakınlardı.

"Bıktım senin bu saçma tavırlarından. Gereksiz imalarından çok sıkıldım. Ne istiyorsun sen?" Taehyung kolunu çekmeye çalışırken, bırakmayacağını anladığında konuştu. "Ben bir şey istemiyorum." Seokjin derin bir nefes alıp, sinirle soludu. Madem istemiyordu kimeydi bu tavırları?

"O zaman ne bu kıskanç tavırlar?" Taehyung yutkunup, kolunu sertçe çekti. İstemediği yerlere gidiyordu bu konu. "Yeter artık." Seokjin şaşırmamıştı. Hep kaçıyordu zaten. "Hiç değişmiyorsun. Sürekli saklan olur mu? Tahta kurusu gibi orda burda saklan." Taehyung bir şey demedi.

Demek istediği şeyler vardı ama susmak istedi.

Seokjin'in konuşacak çok şeyi vardı belli ki.

"Ne bu sinirin? Jimin ile olan sarılmanı böldüğüm için mi?" Seokjin artık hayretle bakıyordu ona. Duvar gibiydi. Karşısında darbe alsa bile duvar olarak kalan biri vardı. Ulaşamıyordu resmen ona. Anlatmak istese anlamayacak biriydi. Konuşsa belki de canı yanacaktı. Susmak en iyisi dedi içinden.

"Hoşlandığım tek bir erkek vardı." Taehyung, Seokjin'in aniden söylediği şeyle gözlerini ona kaldırdı. "İmkansız biri. Hatta artık hayatta bile değil." Taehyung bedenine aniden yayılan şokla, titreyen ellerini pantolonuna sürttü. Bu oldukça canını yakmıştı. Hatta nedendir bilinmez, göğsünün ortasında koca bir delik açıldı.

Defalarca özür diledi o akşam Seokjin'den. Yol boyu teselli edercesine konuştu ama Seokjin bir şey demedi. Hatta ölü birinin konuşabiliyor olmasının farkındalığıyla kapattı geceyi. Taehyung'un eve girişini, hatta odasının lambasının yanışını bile seyretti. O gece son kez konuştu. Taehyung onu hiç duymadı.

"Benim için en azından."

Tahta kuruları ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin