yıllardır çekilen acının boşuna olması, 13

238 42 47
                                    

Seokjin serin havada, elleri cebinde Taehyung'un evinin önünde bekliyordu. Sırtını duvara yaslamış, sigarasından içerken kalbinde hala aynı heyecanı taşıyordu. Yanlış yaptığının farkındaydı. Yine de engel olamıyordu bu duruma. Birazdan yanına gelecek olmasının mutluluğuyla yanıp tutuşuyordu.

"Geldim." Kapının kapanma sesiyle, Seokjin elindeki sigarayı yere atıp ezdi. "Sonunda." Taehyung yanına geçip, heyecanla gözlerine baktı. Seokjin onun parlak gözlerindeki ışığa baktı bir süre. İnci gibiydi irisleri. "Nereye gideceğiz?" Taehyung düşünür gibi yapıp, adımlarını ilerletti. Bir fikri yoktu.

Sadece konuşmak istiyordu. Sonları olmayacaktı ama artık Taehyung konuşmak istiyordu. Hem artık abisiyle de düşman olmayacaktı. Sessizce yürüdüler. En sonunda eskiden sürekli geldikleri tepeye gelmişlerdi. Şimdi tüm şehrin ışıkları, ayaklarının altındaydı.

"Neden buluşmak istedin?" Esen hafif rüzgarın sesine, Seokjin'in sesi karıştı. Merak ediyordu. Ne değişmişti de böylesine yakın davranıyordu. Neydi ondaki bu neşenin sebebi? Kendisi cenaze gibi ortada dolanırken, Taehyung'a yaşam enerjisi gelmişti adeta.

"Bilmem beraber olalım istedim."

Seokjin anlamazca baktı yüzüne. Kendisine asla merhameti yoktu. Hiçbir bok bilmiyor ve asla anlamıyordu. Buna rağmen böyle yakın davranarak resmen kalbini eziyordu. "Neden beraber olalım biz? Şunu yapmaktan vazgeç artık." Taehyung derin bir nefes aldı. Cidden kalbini kırmak için yer arıyordu.

"Kalbimi kırıyorsun." Seokjin artık susmak istemiyordu. Zaten çıkmaz bir yola girerek evlenmelerine izin vermişti. Artık burdan dönüş yoktu. "Sen beni yaşarken öldürüyorsun ben bir şey diyor muyum?" Taehyung yutkunmakla yetindi sadece. Kendisinden önce konuşacaktı belli ki. Sinirli olduğunu fark etmişti.

"Tamam konuşmayalım sinirlisin. Gidelim mi?" Seokjin artık delirecek boyuttaydı. "Gel dediğinde gelip, git dediğinde gidecek biri değilim. Yeter artık. Nasılsa umrunda bile değilim. Sen git." Taehyung kendisine öfkeyle bağıran adama baktığında hayret etmişti. Bakışı bile değişmişti.

"Eskisi gibi değilsin bana karşı. Hislerin mi bitti?"

Seokjin duyduğu şeyle şoka uğramıştı. Taehyung'un yüzüne baktığında onun da kendisi gibi şaşkın olduğunu görmüştü. Birkaç saniye öylece birbirlerine baktılar. Taehyung sinirden ağzından çıkanı fark ettiğinde, şaşkındı. Seokjin'e dokunmak için elini uzattığında, Seokjin bir adım geriledi.

"Sen," Seokjin farkına vardıkça adeta beyni uyuşuyordu. "Biliyordun." Titreyen sesi ve anlaşılmayan düşünceleriyle konuştuğunun bile farkında değildi. Taehyung dolan gözlerinden dökülen yaşları silmekle uğraşmadı. "Lütfen dinle." Seokjin şaşkındı. Resmen biliyordu.

Öfkesi, sevgisinin önüne geçtiğinde sinirle ellerini saçlarından sertçe geçirdi. Kendi saçlarını koparsa, içindeki acı dinmezdi. "Hayır yapmamış ol bunu bana. Yalvarırım yanlış anladın de." Taehyung onun bu kadar dağılacağını biliyordu. Kendisinin de canı yanmıştı onun gibi.

Yanındaydı, elini uzatsa dokunabilirdi ama sustu aylarca. Seokjin ona yıllarca aşıktı ama kendisi son bir senedir farkında olup, aşık olmuştu. "Bir dinlesen beni." Seokjin gözlerinden akan yaşı silip, Taehyung'a hızlı adımlarla yaklaştı. Yakasından tuttuğu gibi dudaklarına kapandı.

Yalan söylüyordu. Şimdi kendisini itecek ve tiksinerek uzaklaşacaktı burdan. Ama öyle olmadı. Taehyung öpüldüğünü fark ettiği an, kollarını Seokjin'in boynuna doladı. Onun dudaklarından öpebilmenin hayaliyle yaşıyordu. Sessiz tepede ikisinin doyumsuz sesleri yankılanırken, bu geceden sonra her şey farklı olacaktı.

Tahta kuruları ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin