6 : Palomino

67 7 5
                                    

Böylece hergün vahşi ata bir elma bıraktım.Chrisle beraber otlaklardan taze ot toplayıp, samanla karıştırıyorduk.
At hala çekingen dursada, her gün getireceğim elmayı bekliyordu.İlk günler, yine sindiği duvar dibinde bize arkası dönük yiyordu.Daha sonra , daha rahat davranmaya başladı.Ama yinede kimseyi yanına sokmuyordu.İçeri girmeye çalışınca tekrar kulaklarını geriye atıp, hırıltılar çıkarmaya başlıyordu.

Tekrar taze ot toplamak için otlaklara döndük.

"At binmelisin..." Dedi Chris.

"Nereden çıktı şimdi ?"

"Burada hayat böyle geçer...Daha önce denedin mi?" Dedi hafifçe gülerek.

"Hayır..."

"Sana öğretirim." Dedi ve yürümeye devam ettik. Sonra ekledi. " Sahi sen neden geldin buraya, şehirde bir hayatın yok muydu ?"

Biraz düşündüm. Elbette... Şehirdeki hayat... İnanılmaz ve harika bir hayatım vardı değil mi (!)

"Ben... Şehirde fazla mutlu değildim..." diye kısa bir başlangıç yaptım konuşmama. " Annemle aramız iyi değildi..." Dedim.

"O yüzden büyükannen seni buraya getirdi. " dedi başını sallayarak.

Lafı değiştirdim.

"Bak şu otlar güzel görünüyor." bolca toplayarak geri döndük.

Büyükannem ve Frank bölmenin önünde durmuş atı izliyorlardı.

"Ah demek döndünüz..." dedi büyükannem. Sepette duran otları yemliğe döktük.

"Ona bir isim gerekiyor." dedi Frank.

"Bunu hiç düşünmemiştim." dedi büyükannem. " Abby bir fikrin var mı ?"

"Benim mi ?" Dedim bu sorunun bana sorulmasını beklemiyordum.

"Elbette, onunla ilgilenen kişi sensin, bir fikrin olmalı öyle değil mi ?" Dedi büyükannem tek kaşını kaldırıp.

Aslında evet vardı.Otları yiyen ata baktım.Güzel beyaz-gri tüylerine baktım.

"Sanırım adına Palomino diyeceğim."

"Bu da ne demek ?" Dedi Chris.

"Paloma ispanyolca güvercin demek. Beyaz bir güvercin.Tıpkı bu at gibi aslında özgür..."

İspanyolca sevdiğim bir dildi ve okulda dinlediğim tek ders İspanyolcaydı. Bu yüzden bu değişik ismi bu ata uygun görmüştüm. Ve kabul görmesini bekliyordum.

Bir sessizlik oldu ve Frank hafifçe alkışladı.

"Bravo Abby gerçekten güzel bir isim..."

Büyükannem yanıma yaklaştı ve sırtımı sıvazladı." Gerçekten iyiydi hayatım..."

Hafifçe gülümsedim.Palomino ilk defa bu kadar iştahla getirilen otları yiyordu.

Onu sevmeye başlamıştım. Ona bakma fikri hoşuma gidiyordu gün geçtikçe. Kendimi meşgul edecek birşey bulmuştum ve zevk almıştım.

Gerçi Palomino olmasa bu iğrenç yer hala çekilmiyordu. Ama neyseki o vardı.Her işini görüyordum.Zaman ilerliyordu. Artık yanına girebiliyordum. Yemini ve suyunu dışardan değiştirmek yerine , içeriden yapıyordum. Fakat ona dokunmaya hala izin yoktu. Elimi uzattığım anda ısırmaya çalışıyor, çifte atmaya ve bağırmaya hazırlanıyordu.Sanırım onu sevebilmem için biraz daha beklemem gerekecekti.

Yaraları yavaş yavaş iyileşiyordu.Yine veteriner geldi ve onu uyuttu. Sargı ve bandajların hepsini çıkardı.İzlerin geçmesi yine birkaç haftayı bulacaktı.

Palominoya biraz baktıktan sonra ahırdan çıktım. Karşımda Chris iki atla duruyordu.

"Hey Abbs..." Dedi mavi gözleriyle gülerek. Bir kovboy şapkası takmıştı.Yakışıklı görünüyordu.

"Abbs mi ? Bu nasıl bir kısalmtma ? " Dedim gülerek.

"Haydi gel..."

"Nereye ? "

"Sana at binmeyi öğreteceğim. Artık vakti geldi. "

Tamam, bir iki kere daha aynı teklifle gelmişti. Ama onlarda kaçmayı başarabilmiştim.

Fakat şimdi atları hazırlamış karşımda duruyordu.

"Kaçışın yok...haydii gel ..." dedi ısrarcı.

Gözlerimi devirerek yanına yaklaştım.

Açık kahverengi olan atın yanında durdum.

"Evet ne yapmam gerekiyor ? "

"Gel böyle dön arkanı. Ellerinle eyeri tut." diyerek beni yönlendirdi.Şimdi dizini kır, ben seni yukarı iteceğim, ayağının tekini dizgine koy."

Dediklerini yaptım.Ve beni yukarı itti.Ve duruşumu gösterdi.

"Ellerini bu şekilde sabit tut, ve daima ileri bak." birkaç anlatımdan sonra o da kendi koyu kahverengi olan atına atladı.

"Beni takip et, basit bir yürüyüşe çıkalım." dedi o rahatça hareket edebiliyordu.Atın üzerinde çok rahattı. Tek eliyle yuları tutuyordu. Diğer elinide bacağına koymuştu.

Bense iki elimle hayvana sıkıca yapışmıştım. Daha önce dediği gibi topuklarımla atın karnına dokundum. Yani ilerlemesi için onu biraz dürttüm denebilir.

Ve ilerlemeye başladım.

"İyi gidiyorsun Abbs, birşey yok bak..."

Biraz daha tempolu hızlandık. Beyaz çitlerle çevrili geniş yuvarlak bir alandaydık. Yerler kumdu. Biraz daha hızlanarak geniş alanda daireler çizerek ilerliyorduk.

Bu zevkliydi, başta yapamayacağımı düşünsemde yapmıştım , ve ilk defa birşeyden sıkılmamıştım. Chris iyi bir öğretmendi. Buraya geldiğim süre içerisinde arkadaşım olmuştu.

Bir saat kadar daha öğrenerek geçirdim.Ve en son inmeye gelince Chris atından tek hamlede indi. Ve inmeme yardımcı olmak için yanıma geldi. Elimi tuttu . Arkamı dönerek attan atlamam gerekiyordu Fakat ben dönmeden , kendimi kelimenin tam anlamıyla aşağı attım. İnmek zor işti.

Ve dolasıyla neredeyse düşüyordum. Chris belimden yakaladı ve düşmemem için beni tuttu. Atladığımda Chris'in güçlü kollarına düşmüştüm. İlk defa bu kadar yakındık.

Nefes alıp verişiyle göğsü inip kalkıyordu. Dar gömleği bunu daha da iyi görmemi sağlıyordu. Ve sıcak nefesi yüzümdeydi.Mavi gözleri alev gibiydi ve doğrudan gözlerime bakıyordu. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Ellerim buz gibi olmuştu. Bir süre bu şekilde kalakaldık.

Toparlandım. Çünkü büyükannem ve Frank çiftlik evinin girişinde bize bakıyor ve gülüyorlardı.( Her ne kadar Chris'le saatlerce bu şekilde durmayı istesemde ) bir adım geriledim. Ve Chris'in hala belimde duran kollarından kurtuldum. Bu hareketimle o da kendine geldi.

"Aaa şey, teşekkür ederim... Ben..."

"Sorun değil, iyi bir gündü." dedi affalamıştı ,ama gülümsüyordu.

"Evet haklısın... O zaman yarın yine devam ederiz..." dedim

"Evet... Ederiz... Görüşürüz ..." dedi. Ve koşarak çiftlik evine gittim. Az önce olanlar ufak çaplı bir kalp krizine neden olmuştu ve ne yalan söyliyeyim, mükemmeldi.

Tüm gece olanları , ve Chrisi düşündüm...

PalominoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin