Öncelikle merhaba tatlı şırdanlarım. Bu benim ilk kitabım olacak bu yüzden yanlışlarımı görmezden gelirseniz sevinirim . Başlandığınız tarihi yazarsanız çok mutlu olurum.
...
Bu gözler bir yerden tanıdıktı. Rengi... kesinlikle bir yerden tanıyordum. Ama burada bu saatte tanıdık bir göz görmek çok korkunçtu. Tanıdık olmasını geçmiştim bir çift göz görmek beni aşırı korkutuyordu. Bu karanlıkta ıssız ormanın ortasında sanki beni takip ediyor gibiydi. En mantıklı kararı alıp koşmaya başladım. Ne kadar mantıklı olduğu tartışılırdı çünkü artık o da benimle beraber koşuyordu. Yola çıkma umuduyla koşabildiğim kadar hızlı koşuyordum. Ciğerlerimin tükendiğini hissedebiliyordum. Beni takip eden kim veya ne ise benim kadar hızlıydı. Tek dileğim buradan ölmeden kurtulabilmekti hatta ölmemek değil aptal korku film karakteri gibi yere yapışıp peşindekine kurban olmamaktı. Ama düşmekte haklılar çünkü pek kolay bir iş sayılmaz. Tabi onlarda biri onları kovalarken bunları düşünüyorsa ölmeyi hak etmişlerdir ama ben etmiyorum değil mi? Arkamdaki hışırtılar hala deva ederken son nefesimle kendimi yola attım ve koşmaya başladım. Aptal cesareti ile arkama bakmaya karar vermiştim ama kimse yoktu. İleride bir arabanın ışığını gördüğümde tüm dileklerimin kabul olduğunu sanmıştım ta ki adamın bana silah tuttuğunu görene kadar. O an durdum ve yavaş yavaş geri yürümeye başladım. Adam arabayı çalıştırıp üstüme doğru sürmeye başladığında artık koşuyordum. Neyin içine düşmüştüm ben. Araba gittikçe yaklaşırken beni orda başka bir şeyin beklediğini bilerek ormana koşmaya başladım. Arabanın durduğunu duyabiliyordum adam bana bağırıyordu. Tekrar koşmaya başladım ama bu sefer daha fazla korkuyordum. Çünkü arkamdan ateş eden bir ve ormanın içinde peşimden koşturmuş biri ile yalnızdım. Böylesi bir durumda ölmek çok komik oldurdu çünkü her zaman dalga geçtiğim ölüm şekliydi. Adamın gittikçe yaklaştığını duyabiliyordum. Aynı zamanda yalnız değildi. Başka bir ayak sesi daha vardı. ev çok yakınımdaydı. Nefes seslerini duyabiliyordum. Birden kolumdan tutulması ile ruhum bedenimden ayrıldı. Ama beni durdurmamış önüme geçmiş ve beni çekiştiriyordu. 'Buradan' demişti ve benim dinlemekten başka şansım varmış gibi gözükmüyordu. Büyük ihtimal A grubunun değil b grubunun bu gece ki kurbanı olacaktım. Acaba keserek mi öldürürlerdi yoksa isa gibi asıp yakarlar mıydı o çiviler peki. Sanırım ikisini de almasam iyi olurdu. Kolum tutan kişi bir anda beni bir boşluğa çekti ve ağzını kapattı. Arkasını dönmüş beni takip eden adama bakıyordu. Adam ileriye koşmaya devam ettiği zaman bana doğru döndü ve bu yüz çok tanıdıktı.
...
Günlerden pazartesiydi. O lanet gün okul yoktu ama kalkıp ders çalışmam gerekiyordu çünkü sınav günü yaklaşıyordu. Her ne kadar ayrılmak istemesem de yatağımı yalnız bıraktım. Elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdim. Stres sağ olsun tabi sivilceler beni yalnız bırakmıyordu. Tabi tanrı bana torpil geçmemişti o yüzden ne sarı uzun sağlıklı saçlarım ne uzunca kirpiklerim ne de güzel bir yüzüm vardı. Ama beyin vermişti onu kullanmak nasip oluyordu şükür. O da pek düzgün çalışmıyordu ama ortalama üstü olduğuna inanıyorum. Kahvaltımın yaptım güzelce. En güzel öğün olduğu gerçeği hiçbir zaman değişmeyecekti. Üstümü giyinip kütüphane yoluna koyuldum. Otobüste yine değişik tipler vardı. Kafamda hepsini çözümlüyordum. Şu kitap okuyan amca gençlik yıllarında sevdiği kıza kavuşamamıştı. Neredeyse her hafta onu yeni bir aşk romanıyla en arka koltukta görüyordum. bir kere yanına oturmuştum. kitap okurken bir deftere not alıyordu ve defterin ilk sayfasında Ece yazdığını görmüştüm. Merakıma yenik düşerek not alırken göz ucuyla bakıverdim. Kitapta altını çizdiği yerler hakkında şiir yazıyordu. Altını çizdiği cümleyi genişletiyor daha sonra şekil veriyordu. Sonuç fena sayılmazdı. Çokça depresifti ve bolca yarım kalmışlık vardı. Birkaç şiirini not almıştım. Açar okurdum bazen ve sevdiği kadını düşünür ve neden kavuşamadılar sorusunun cevabını arardım. Bir kere kapının açılmasıyla oluşan rüzgar başka sayfaları okumamı sağlamıştı. Kendisi kitap ile ilgilenirken fark etmemişti. Kadının ölümünden ve kadından bahsediyordu. Anlattığına göre mavi gözleri vardı. Ve o an farkettim ki atanamamış Atilla amcam sürekli mavi giyiyordu. Acaba ben mi öyle hatırlıyorum derken geçen günler yanılmadığımı kanıtlamıştı. Nasıl bir aşktı bu ? Senelerdir unutamamak ona bir defter ayırmak her okuduğu kitapta ondan bir parça bulması ancak kitaplarda hatta filmlerde yaşanabilirdi. Kİ katılmaktayım bence de filmlerde yaşanır çünkü bu amcaya yazdığım hikaye onu bir gün yanında yaşıtı yaşlı bir kadınla aynı yerinde otururken bitmişti. Kadına aşkım demesi tüm hikayemi baştan yazmama sebep olacaktı. Ece sevdiği kadının ismi değil defter markasının ismiydi. Mavi giyinmesi çok sevmesinden kaynaklanıyordu büyük bir ihtimal. Sevdiği kadına şiir yazmıyor kendini farklı ruh hallerine kolayca sokabildiği için yazıyordu. Altını çizdiği cümleyi yaşıyor ve o cümleyi yaşatıyordu.
Durakta inip koşar adımlarla kütüphaneye girmiştim. Üst kata çıktım orası daha sessiz oluyordu. Bazı tanıdık yüzler buradaydı merhaba demesek bile masanın üstündeki kitaplar birbirimizi tanımamıza yetiyordu. Yeni yüzler geliyor gidiyordu. Rutini bozmayanlarla devam ediyorduk. O sıkıcı ders rutinime başladım. bitmeyecek gibi gözüken o rutin bitmesine oldukça az kalmıştı.
Sonunda kütüphaneden çıkmış eve gidiyordum. Artık burası da yeni evim sayılırdı. Bu akşam trafik azdı. Eve erken gitmiştim ama yarın okula uğrayacağım için normalden erken kalkmam gerekiyordu. Yemek , duş derken çoktan uymuş ve rüyalara dalmıştım.
....
Arkadaşlar heyecanlı kısmı yarına bıraktım umarım beğenmişsinizdir. Yorum yapmayı unutmayın lütfenn.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TATLI KÜÇÜK SÜPRİZ
Non-FictionBir lise öğrencisinin başına gelebilecek en tuhaf hikayeyi okumaya hazır mısınız ? hayat bazen tatlı bazen acı süprizler ile doludur