Soğuk havada ıssız, kimsesiz yolda yürüyorsun. Nereye gittiğimi bilmiyor başıboş kaldırımlarda yürüyorsun. Adımların belki ev denen o yere belki de kimsesiz kaldırımlarda kaybedecek seni. ;İçinden sevsin, biri beni sevsin diyorsun. Biri beni alsın sıcacık kollarına, kendimi güvende hissedeyim, kendmi evimde hissedeyim... Ama olmuyor, kimse sevmiyor işte. Hem kim sevecek ki bu çıkarcı dünyada? Yağmur yağmaya, tanrı ağlamaya bailıyor bu zavallı kulu için. Ama bir şey yapmıyor orada oturup sadece izliyor. Sen ise tanrım, nolur beni bu acımasız dünyadan kurtar diye yalvarıyorsun. Yolda yürürken bir camdan yansımana denk geliyorsun. Bir kez daha Kendinden dolayı miden bulanıyor. Böyle olmak zorunda mıyım? Neden bu kadar karanlık ve çirkinim? Gözlerini yansımandan çevirip yürümeye başladın. Ağır adımlarla kimsesiz kaldırımı takip ederken bir evsize denk geliyorsun. Saat geç olduğu için önüne ateş yakmış bir şekilde kuytu bir yerde uyuyor. O da by dünyanın acımasızlığından muzdarip. Bir köşede ölümü bekliyor, belli ki intihar edecek kadar cesur değil veya bu dünyada hâlâ bir şeyleri var ve geride bırakmak istemiyor. O da sevilmek, iyi bir hayat yaşamak istiyor ama dünyanın acımasızlığı altında ezilmiş, bir sakız gibi ciğnenip bir köşeye atılmışd. O da yalnız, tıpkı benim gibi. Kimsesiz kaldırımlarda yoluna devam ediyorsun. Canın sigara çekiyor ve cebinden ppaketi alıp, içinden bir dal alıyor ve yakıyorsun. Ciğerlerini dolaylı inthar aracı olan sigar ile dolduruyorsun. Son defa ciğerlerini doldurduktan onra yere atıp ayağınla eziyorsun, tıpkı bu dünyanın seni zediği gibi, ve sönüyor aynı umutların gibi. Nihayet ev denen o yerin kapısına geldin. İçeri girmek istemiyorsun ama dışarıda da duramazsın. Kendini hiçbir yere ait hissetmiyorsun sanki zamandan ve mekandan muaf gibisin. Hayatı üçüncü bakış açısından gördüğünü hissediyorsun ve öyle oldukça kendine acımak dışında bir şey yapamıyorsun. Neden mutlu olamıyorum? Neden... Nedenleri saysan bitiremezsin o yüzden kendine sormaktan vazgeçttin. Sonunda evdesin, üstünü değiştikten sonra kendini sıcacık yatağına bırakıyorsun. Ev sıcak ama üşüyorsun. Tavanı izliyorsun. Tüm hayatını, özellikle mutsuzluklarını ve pişmanlıklarını, başkaları için bomboş olan o tavanda izliyorsun. Sonunda uyku ağır basmakta ve uyumaya çalışmaktasın ama olmuyor. Düşünceler ağır geliyor, uykuya dalmanı engellemekte. Düşüncelerinle boğuşurken yine bir geceyi gündüze karıştırdın. Güneş doğmaya sen batmaya devam ediyorsun. Eninde sonunda uykuya dalıp her şeyden kaçıyorsun
