Buluşmamızın üstünden 2 hafta geçmişti. Bu süreçte ya telefondan konuşurduk ya da hep birlikte teneffüse çıkardık.
Sınıfta başımı sıraya koymuş ve uykuya dalmaya çalışıyordum. Olmuyordu, çünkü hemen yanımda oturan sebastian bütün uykumu güzelliğiyle yok ediyordu. O an kendimi bile dişünememiştim.
"Ryan."
Omzumda hissettiğim el, boynuma doğru yavaş yavaş gelen nefes ile başımı sebastian'a çevirdim. "Okul çıkışı boş musun?"Altın gününde olsam senin için gelirdim çocuk.
"Tabii. Neden sordun?" Sıraya doğru eğilerek bana doğru yüzünü çevirdi. "Şey, kütüphaneye gidelim mi bugün? İstediğim kitap gelmişte."
Bu tatlılığın sırrı nedir beyefendi?
"Olur, gidelim." Bana gülümsediğinde otomatik olarak bende gülmüştüm. Hangi ara bu kadar sırıttığımı hatırlamıyordum bile.
Sen tarih dersinden sonra eşyalsrımızı toplayıp kapıya yöneldik. Hoca çıkabileceğimizi söylediğinde sebastian ile Kütüphaneye doğru yol aldık.
Kütüphaneye doğru ilerlerken sebastian sessiz yolda kendince şarkı mırıldanıyordu. Farkında değildi belki ama şuan küçük bir çocuk gibiydi. Onun bu haline hafif tebessüm ettim. Kütüphaneye gelince başını kaldırıp içeri koşarak girmişti. Hemen istediği kitabın olduğu yere ilerledi.
Bir bebek gibi.
Benim bebeğim.
=
"Başka kitap alsam mı?" Kaşlarını çatarsk elindeki kitaplara bakıyordu sebastian. Başka bir kitabı daha eline aldıktan sonra benim elimde olan kitaplara da göz ucuyla baktıktan sonra oldukça şaşkın bir yüz ifadesi ile tekrar konuştu.
"Bu kadar kitabı okumaya benim ömrüm yetmez." Dediği şeye seslixe gülmüştüm. Çok fazla değildi(11) ama hepsi tuğla kadardı.
"Ne istiyorsan al seb. Seninle birlikte bende okurum." Gözleri parlamıştı. Başıyla onaylayıp "tamam o zaman." Demişti.
Kasaya doğru ilerleyip tüm kitapların parasını ödedikten sonra dışarı çıktık. Biraz gezindikten sonra başka bir mekanda kahve içmek için durduk. Kahvelerin gelmesini beklerken aklıma gelen fikirle birlikte ayağa kalktım ve sebastian'a lavaboya gideceğimi söyleyerek ayrıldım. Bir garsonun yanına gelip kulağına birşeyler fısıldadım. Garson beni Başıyla onayladıktan sonra tekrar yerime geçtim. Ait olduğum kişinin yanına.
Biz kahvelerimizi içip sohbet ederken, konuştuğum garson bana herşeyin hazır olduğunu eliyle gösterdi. Çaktırmadan artık gelmelerini söylediğimde sebastian'a döndüm. Bana bakarak birşeyler anlamaya çalışır gibi bir yüz ifadesi vardı. Sabret hayatım göreceksin şimdi.
Garsonlar yanımıza gelip büyük kalpli kutu getirmişti. Yanında bir de çiçek vardı.
Sebastian hala anlamadığını belli eden yüz ifadesiyle kutuyu açtı. İçinde onun en çok istediği formanın imzalı hali, up uzun bir mektup bir de çok istediğini söyleyip ama alamadığı bileklik vardı.
Şaşkın, bir o kadarda mutlu bir şekilde içindekileri inceliyordu. Mektuba göz gezdirirken bana bakarak kocaman gülümsedi. Bende ona gülümserken aniden boynuma sıkıca sarıldı.
"Gerçekten inanılmaz birşey bu. Ve çok güzel Ryan çok teşekkür ederim."
"Rica ederim. Doğum günün kutlu olsun seb."
Dediğim ile daha sıkı sarılmıştık sanki ayrılırsak bir daha birleşemeyecek gibi.
Hava kararmaya yakındı. Sebastian biraz ısrar etse de benim inadıma yenik düşüp arabaya bşnmişti. Beraber onun evine ilerliyorduk şimdi.
"Bugün için çok teşekkür ederim Ryan. Annem bile benim için bu kadar şey hazırlamamıştır."
"Eh bende en az tadic kadar romantiğimdir yani." Dediğim şeye ikimizde gülerken, evin önüne çoktan gelmiştik.
"Yardım lazım mı? Kitaplar için."
"Sanmıyorum. Kendim taşırım."
Sen bilirsin anlamında başımı salladım. Sebastian apartmanın içine girince bende kendi evime doğru sürmeye başladım.Bir günüm daha olması gerekenden daha güzeldi.
Güzel mi🙊
Altın gününe gide Ryan hayal edin.🫢
Gule gule😻💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
müze//ryan×sebastian
FanfictionMüzedeki bir şiir kadar güzel ressam. Şiirin her dizesinde farklı bir ayrıntı, inanılmaz bir aura.