4. Oyuncak

27 2 0
                                    

"Onu mahvetmek istemiyor muydun? En son yanıma gelip ağlamıştın." Kızıl kız alayla konuştuğunda sinirlerinin gerildiğini hissedebiliyordu.

"Ne kadar kolay olduğunu göremiyor musun?"

Çocuğun keskin bakışları üzerindeyken kız hiç etkilenmiyor aynı alaycılığı sürdürüyordu. Abisi ona ne yapabilirdi ki?

"Onun yakınlaş sonra da kanıtlarını babasına at. Sen elini sürmeden zaten bitecek." Karşısındaki çocuğun konuşmamasını fırsat bilerek daha da kışkırtıyordu kızıl saçlı.

"Ama dikkat et, aşk bir sayıyı sıfırla çarpmak gibidir, ne kadar büyük olsa da sonunda elinde kalan sadece bir hiçliktir."

"Ne demek istiyorsun?"

Beklediği soruyla şeytani gülüş yayıldı yüzüne.

"Dediğimi yaparken içeride bir yerlerde halen duran arzunu ateşleme diyorum abi."

🎐

Yüzümde belli olan rahatsızlıkla oturuyordum. Kafamda bir sürü düşüncenin varlığıyla dalmış kaç dakikadır bana sürtünen ve mırıldanan kedimin varlığını bile unutmuştum.

Yüzümdeki yaralar hala iyileşmemiş üstüne bir de yenisi eklenmişti.

Ama bu sefer babamdan değil bizzat Kang Taehyun'dan bir yumruk yemiştim.

Nedeniyse Kai ile konuşmamdı.

Taehyun onu benden o kadar kıskanıyordu ki gözü dönmüş şekilde tek bir diyaloğumuzda bile bana zarar verecek hale gelmişti. Zaten ters tarafından kalktığı bir gün olmuştu bu. Yoksa Taehyun bana bir kere bile elini kaldırmamış o günse sinirini bu sefer sözleriyle değil yumruklarıyla bir güzel çıkartmıştı.

Kai ile de çok geçmeden barışmışlardı. Kang Taehyun ben dışında herkesle iyi geçinmeye ant biçmiş gibiydi. Gözüme gözüme sokmaya çalışmazdı zaten aynı atölyede olduğumuz için doğal olarak maruz kalırdım.

Şansım olduğuna dair umutlarım çok önceden tükense de onun benimle tek bir iletişimi bile yeniden canlandırıyor, umutlarım küllerinden tekrardan doğuyordu.

Farkındaydı ve intikam almaya çalışıyordu.

Zamanında ikimizinde iyiliği için yaptığım seçim yüzündendi hepsi.

Bense yüzüme eklenen yeni yarayı geçiştirmiş, kimseye anlatmamıştım. Fakat bugün her zamanki gibi değildi. Taehyun benimle normalden fazla konuşuyor, 1 hafta önce iğrendiği vücuduma temasta bulunuyordu.

Sadece ona ayak uyduruyordum bende.

"Beomgyu yemek alıcam ister misin?"

"Beomgyu'da gelsin."

Gibi şeyler söyler kalbimin ritmiyle oynardı, en iyide o bilirdi bunu. O her benle konuşmaya başladığında parlayan gözlerimi, kızaran yanaklarımı. En iyi o tanırdı beni burda.

Düşüncelerimden sonunda uzaklaşıp kendimi önümdeki kediye odakladım.

"Acıktın mı kızım?" Mama kabına baktığımda boş olan kapla kalktın. Mamanın paketini açar açmaz koşan kediyle kıkırdadım. "Ruby dur kızım."

Kap dolduğunda bir kaç kez sallamış sanki üç gündür yemek yememiş gibi davranan Ruby'e tebessüm etmiştim. Yapacak işim kalmadığından onu izlemeye başladığımda gelen anahtar sesiyle korkunun bedenime yayıldığını hissettim. Yine ne yaptım? Diye sormuştum şimdiden kendime. Çünkü her geldiğinde yaşanan tek bir hadise vardı.

Açılan kapıdan babam değilde Soobin çıktığında rahat bir nefes almıştım.

"Lan sen ne ara aldın anahtarı benden?" Ona yedek anahtarı verdiğimi bile şimdi farkediyordum.

Do me a favour ' TaegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin