The Neighbourhood - wires
İnsana ilham tam olarak nereden gelirdi? Sevdiği, özendiği, güzel bulduğu şeylerden olabilir.
Fakat bazen nefret ettiğimiz şeyler bile bize ilham olabilir, onun aslında sandığımız kadar tiksinç olmadığını farkettirir bize. Kang Taehyun'da ilhamını böyle almıştır belki de.
Damarlı elleri kile narince şekiller verirken son derece odaklıydı. Örümceklerle kaplı bir insan suratı yapıyor, bir tane örümcek şuan o insanın ağzından çıkıyordu. Yüzümü buruşturmamak için Taehyun'un suratını izliyordum bende. Diğer insanların korkunç bulduğu şeyleri severdi Taehyun. İlgimi de böyle çekmişti zaten. Herkes bahçede gördüğü fareden kaçarken onun yanına giden tek kişiydi o. Bu özelliğine hep saygı duysam da şuan içimdeki ürperme hissini bastıramıyordum.
"Neden gitmek yerine önümde kıvranıyorsun?" Boğuk sesi ellerinde olan gözlerimi tekrar yüzüne çıkarmamı sağlamıştı. O bana bakmıyor hala tam odak bir şekilde önündeki heykeli şekillendiriyordu. "Sıkıldım, kendi heykelim bitti."
Bitmediğini ikimiz de biliyorduk. Sadece onun yanında kalmak için bahaneler uyduruyordum. O yarım ağız sırıtmaya başlarken yanaklarım kızarmıştı. Amacımı anlamıştı, yüzündeki tatmin olmuş ifade beni daha da sinirlendirirken istediğini yaparak önüme döndüm.
"Tyun!"
Kai'nin atölyeye heyecanla girmesiyle ikimizde ona dönmüştük.
"Babamı ikna ettim Fransa'ya gidebiliriz!" Kai Taehyun'u nefessiz bırakacak kadar sıkarken ben sadece kafa karışıklığı içinde oturuyordum. Kai beni gördüğünde boğazını temizleyerek ayrılmıştı Taehyun'dan.
"Aslında ben grupça gideriz diye düşünmüştüm." Taehyun'un sözüyle Kai'nin gülümsemesi solmuştu.
Onunla baş başa kalmak istiyordu.
"Tamam, öyle yaparız o zaman. Beomgyu hyung sende gel!" Bu sefer heyecanla bana seslendiğinde irkilmiştim. Beklemiyordum, Kai hâlâ Taehyun'a aşık olduğumu bilen kişilerde bayrağı çekiyordu. "İşim olmazsa gelirim."
"Bizden önemli ne işin olabilir hyung!" Kollarına boynuma sımsıkı doladığında yüzüme bir tebessüm yerleşmişti. Kai beni rakibi olarak görmüyorken benim ona art niyetle yaklaşmam kendimden utanmamı sağlamıştı. "Senden önemli ne olabilir hayatım." Yüzünü boynumdan çıkarmış yoğun bir şekilde bakmıştı bana. Daha demin dediklerimi geri alıyorum. Kai'nin bakışlarından okuyabildiğim tek şey rekabetti. Bunu bana göstermese de Taehyun'la birlikte olmam hoşuna gitmiyordu.
"Kai, Soobin hyung seni çağırıyor gitsene." Taehyun boş bir bakışla söylemişti bunu. Kai sırıtarak yüzlerimizi uzaklaştırmıştı. "Sende gelsene."
"Bitirmem gerekiyor şunu sen git." Omuz silkerek gitmişti bunun ardından Kai. Taehyun'dan hoşlandığını belli etmemek için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Fakat Taehyun'un onun arkasından attığı bakışlara baktığımda bunda çoktan başarısız olduğunu görmüştüm. Biliyordu. O zaman neden uzaklaştırmıyordu onu?
🎐
"Annemle babam seni kötüler bana hep, ama ben seni hala çok seviyorum hyung." Taehyun kollarını uzun saçlıya uzatmıştı. İkiside birbirlerini fena özlemişlerdi.
Ailelerin sanki hayatın sonuymuş gibi ettikleri kavgadan nasiplerini yeterince almışlardı. Fakat ikiside birbirini bırakmak istemiyorlardı.
"Senin için endişelendim, Hue teyze bana hep bahaneler uydurdu ve geleceğini söyledi." Uzun saçlının dudak büzerek söylediklerine karşın çocuk ellerini birleştirmişti. "Annem bana hep bir kızla evleneceğimi söyledi Taehyun." Ani konu değişimiyle gerilmişti çocuk. Ne diyebilirdi ki? Ona da öğretilen buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Do me a favour ' Taegyu
Teen FictionAkıntıya kapıl, belki daha iyi bir kıyı bulursun?