27 Ekim 1975
Pazartesi 02:52
Boşluk
Bir insanın hissedebileceği en kötü his olarak kabul edilir. Her anlamda. Yaptığınız şey artık size huzurlu hissettirmediğinde veya sevdiğiniz birinin yanındayken onu dinlemek o kadar da önemli gelmediğinde bazı şeyleri yitirmiş gibi hissedersiniz. İnsanlar genellikle yitirilmiş bu hislerin duygular olduğunu düşünür. Bazı ruhlar bunun sadece büyümek olduğunu söylerken bazıları bunun çevresel faktörlere bağlı olduğunu iddia ederler. Ancak bu konu hakkında düşünceleri olan herkesin tek bir ortak noktası vardır.
Hiçbiri o boşluğu doldurmayı denemez.
Oysa insanların rahatlarına düşkün olduğu bilinir. Kendilerini bu denli bitiren ve ufacık ömürlerinde ölüme biraz daha yaklaşmayı keyifli hale getiren hobilerinden veya kişilerden soğumalarını sağlayan bu anlamsız ve göründüğünden çok daha ufak çukuru neden doldurmaya çalışmazlar ki?
Belki diğerleri araştırmıyor olabilirler, ancak gecenin melankolik hissettiren saatlerinde, kütüphanenin ücra köşelerinde, ses çıkartmamaya çalışarak dolanan ve birbirlerinden habersiz iki kişi bu boşluğun nasıl dolabileceğini veya neden olduğunu öğrenmeye çalışıyor.
Sirius Black ve Vanya Cyclone.
İkilinin kendince sebepleri var elbette. Ancak bu sebepler ileride öğrenmeniz gereken detaylar. Genç Black en yakın arkadaşının pelerininin altında üst raflardaki kitapları fısıldayarak, çağırma büyüsüyle kendine çekerken, ondan fazlasıyla uzak raflarda hayalbozan büyüsüyle bir başkasının dolaştığını bilmiyor. Vanya doğası gereği fazlasıyla sessiz. Fazlasıyla. Kendini asla belli etmez, ne ayak ne de nefes sesi asla duyulmaz. Nerede olduğunu kestirmek kolay olmuyor. Kişilerin kendi vücutlarının veya kullandıkları parfümlerin kokuları bellidir. Tanıdığınız biri yanınızda olmasa bile parfümünün kokusunu alınca bi' ihtimal belki oradadır diye etrafınızı yoklamışsınızdır. Vanya kendini her yerden ve her şeyden soyutlamak için çok çaba sarfetti ve en sonunda da başardı. Öyle ki onu kokusuyla tanımanız pek de mümkün değil. Olanak bile veremiyorum açıkçası.
İkisi de çok özgün ruhlar. Ve aynı zamanda anlaşılamamış ruhlar.
Bilirsiniz, bazen etrafınızdakileri ne kadar severseniz sevin onların sizi tam olarak anlayamadığını düşünürsünüz.
Sirius arkadaşlara sahipti. Hem de harika arkadaşlara sahip. James koşullar ne olursa olsun onu asla bırakmayacak ve Peter, söz konusu Sirius olunca onu dinlemek için her zaman hazır, her zaman her durum için bir çözüm yolu var. Remus... Sanırım bu meseleye sonra gelmemiz gerekiyor. Ama yine de bir şeyler tam hissettirmiyor. İlk başta hissettiği eksikliği aile sevgisi olarak yorumlamıştı. Sonra James'in ailesi ile tanıştı. Kendisini seviyorlardı, asla James'ten ayırmadılar ve bunu hissetmek zor olmadı. Sirius artık aile sevgisinin ve ortamının nasıl hissettirdiğini biliyordu ancak hala bazı şeylerin eksik olduğunu fark etti.
Beynin kişiye illüzyonlar oynaması korkunç. Sirius'un da yaşadığı bu. Önce hissettiği eksiklik aile sevgisiydi. Ve artık o boşluk dolmuş, o yara kapanmıştı. Sirius hissettiği boşluğun o olmadığını sanmıştı ancak yanılmıştı.
Bir boşluk dolduğu için diğerinin farkına varmıştı sadece.
Bu kez işi ilk seferden daha zordu. Çünkü ilkinde neden eksik hissettiğini biliyordu. Şuan ise hiçbir fikri yok.
Ve Vanya, benim savaşçı çocuğum. O son derece kırılgan bir ruh. Son derece eşsiz. Kusursuz değil, ama değişmesine gerek olmayan kusur, kusur mudur ki? Kötü bir dönemin içerisinde olduğunun farkında ancak kurtulmak için çabalayacak gücü kendinde bulamıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ocean Lover {James Potter}
FanfictionRemus'u ve Peter'ı bulmak için kütüphaneye giden James Potter, yol üstü bir slytherine bulaşır ancak istediği tepkiyi alamaz. Kız onun yaptıklarına tek kelime etmez ve James nedenini öğrenmek için peşinde dolanmaya başlar. Işin sonunda bazı öğrenmem...