Duvarın soğukluğu sırtıma geçmişti. Sigaramdan son bir nefes aldım ve dudağımın kenarını aralayarak üfledim. Hava soğuktu. Japonya nın dar sokaklarında çıt çıkmıyordu.
İçeri girmeden öne adamlara son kez baktım. Ne zaman bir çatışmaya gircek olsak bunu yaparım. Çünkü hep aramızdan birileri eksilir. Buna alışmak zor. İnsan ölümü kabul edebiliyor ama birinin yokluğu hep kalbinde iz olarak kalıyor.
Annemden yadigar değerli yüzüğümü öptüm ve kapıya bir tekme atarak kapıyı kırdım.
Kapıdan içeri daldığımda içerisi bomboştu. Bir an şaşkınlıkla etrafıma baktım. Burada kimse yoktu. Neler olduğunu anlamaya çalışırken birden sırtımda bir sıcaklık hissettim. Onca yıldır güvendiğim dostlarım hatta sağ kolum dediğim Haru bile arkamdan iş mi çevirmişti?
Dizlerimin üstüne düşerken gözümden bir damla yaş aktı ve gözlerim yavaşça kapandı.
Uyandığımda ellerim bağlı bir sandalyede oturuyordum. Karanlık bir odada hatta depo gibi bir yerdeydim. Çok soğuktu üşüyordum. Hareket etmeye çalıştım ama başaramadım. Nefes almakta da çok zorlanıyordum. birkaç kez öksürdükten sonra içeri biri girdi. Bu benim can dostum Haru dan başkası değildi. Yüzünde mahzun bir ifade vardı.
Takashi: Haru neredeyim ben? Burası neresi? Beni neden bağladınız?
Haru: Takashi artık senin devrin bitti ölmeni istiyorlar. Seni öldürmemi istediler ama can dostuma bunu yapamadım. Buradan çıkabilirsin ama biliyorsunki seni yaşatmazlar. Sana bir şans veriyorum. Burada gizli bir geçit var. Oradan çıkabilirsin ama git.. çok uzaklara git. Japonyada yaşayamazsın artık. Fuji nin adamları seni gördüğü yerde öldürür. Dışarıda bir araba seni bekliyor olacak. Havalimanına gideceksin. Bir daha buralara geri dönmemek üzere git Takashi.. GİT!
Haru nun sesindeki kasveti ve dramı hissedebiliyordum. Başımı havaya kaldırdım ve tavana baktım. Başımı indirdiğimde Haru nun gözlerinin içine baktım. Aslında sinirliydim kaşlarımı çatıp küfürler savurabilirdim ama onun yerine gülümsemeyi tercih ettim.
Takashi: Hadi çöz ellerimi de gideyim.
Haru ellerimi çözerken onun acele etmiyordu. Beni sevdiğini ve bu duruma çok üzüldüğünü biliyordum. Benim de kalbim çok kırgındı. Depodan birlikte çıktık. Gizli geçitten geçerken Haru fısıldadı.
Haru: Özür dilerim Takashi Kakashi.
Bir daha konuşmadık. Geçitten çıktığımızda bir barın lavabosundaydık. İnsan topluluğunu yararak geçtik ve son kez sarıldık. Haru beni arabaya bindirdi.
Japonya dan ayrılıyor olduğum düşüncesi kalbimi çok yaralıyordu. Çocukluğumun geçtiği bu şehir Kyoto.. Nasıl buraları bırakıp gideceğim gerçekten bilmiyorum. Sonbahar ayında Akça ağacı yapraklarını dökerdi. Arabanın camından yaprakların dökülüşünü seyrettim. Ahh.. Yaşantım yaşadıklarım.. hepsi buradaydı ve film şeridi gibi gözümün önünden geçmişti.
Havalimanına vardığımda buradan uzaklaşacağımı umduğum ilk uçağa bindim. Nereye gittiğimi hangi ülke olduğunu bilmiordum. Zaten buda hiç önemli değildi. Beklemek için bir banka oturdum.
"Japonya dan Türkiye ye gidecek olan yolcuların dikkatine, uçağınız havalanmak üzeredir."
Biletime baktığımda o yolcu bendim.
Hafif gülümsedim.
Baklavayı çok seviyordum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BURALARA NERDEN GELDİN?
RomanceBirbirinden çok uzak iki ülke.. kapalı kapılar ardındaki o yakuza.. yaralarını ve geçmişini ardında bırakıp bambaşka bir hayata yolculuk yapıyor. Ama oda ne! karşısına bir bela çıkıyor. HEMDE TATLI BİR BELA! Türkiyenin dar sokaklarında onunla karşıl...