viginti quattuor

3.1K 347 454
                                    

Üç gündür bölüm gelmediğinin farkındayım üzgünüm ama okul varken uzun bölüm yazmak çok zaman alıyor şu bölümü yazmam 2 saat 48 dakika sürmüş ki daha kontrol edeceğim
neyse affedilmek için 3k bölüm yazdım✌️

BİR SÜRÜ YORUM YAPIN TAMAM MI LAN
BU BÖLÜM YORUM VE OY İSTİYOR

başlıyorum

Güzel Jisung'tan:

Şuanda Minho hyungun evinin önündeydim. Sabaha kadar heyecandan uyuyamamış alarm çalar çalmaz kalkıp duş almıştım. Sonra Minho hyungun mesaj atmasını ve gelip beni almasını bekledim. Söylediğine göre babası şehir dışında olduğu için arabasını almış.
Yolda çok konuşmamıştık. İkimiz de bulduğumuz en küçük boşlukta diğerini incelemiştik.
Minho hyung altına siyah geniş paçalı bir pantolon üstüne pantolonuna sıkıştırdığı beyaz ve Van Gogh'tan yıldızlı gece tablosunun basılı olduğu bir tişört onun üstüne de pantolonuyla aynı renk ve kumaşta -muhtemelen takımdı- bir ceket giymişti. Bense altıma geniş ve buz mavisi renginde bir pantolon üstüme de gri bir sweat giymiştim.

Minho hyungun kapıyı açmasıyla içeriye girdim. Bu eve daha önce de gelmiştim ama o zaman ne incelemeyi düşünecek aklım ne inceleyecek zamanım ne de evin sahibiyle öyle bir samimiyetim vardı.
Şuan inceliyordum ve gözüme çarpan ilk şey duvarda asılı olan çam ağacı resmi ve üstündeki fotoğraflardı. Önceden gördüğüm için tanıdığım babası,yüzlerinden onlar oldukları anlaşılan Minho hyung ve Karina'nın bebeklikleri ve Minho hyungun annesi olduğunu düşündüğüm bir kadın vardı. Duvarı incelerken bacaklarıma dolanan tüy yumağı ile önce irkildim sonraysa yere çömelip onu sevmeye başladım.

"Dori!Soonie!Doongie!"
Mutfaktan gelen sesle önce sevdiğim sonra da üst kattan gelen iki kedi mutfağa girdi. Bende onların ardından gitmiştim çünkü Minho hyung oradaydı ve bana yapmam için bir şey söylememişti.

"Üzgünüm Jisung sabah evden çıktığımda mama saatleri değildi şimdi beslemem lazım. Kapları doldurup geleceğim içeriye geç sen."

Dediği gibi yapıp içeride oturmaya başladım zaten benden kısa bir süre sonra kendisi de içeriye geldi.
Kendisini tekli koltukların birine attı ve iyice yayılıp bana bakmaya başladı.
Biraz gerilmiştim,niye öyle bakıyordu ki?

"Bir şey mi oldu hyung?" demiştim çünkü cidden bir şey olmuş gibi bakıyordu.

"Hayır." Aradan geçen birkaç saniyeden sonra ekledi;
"Güzelsin. Ona bakıyordum."

Kendime onu sevdiğimi itiraf ettiğim andan itibaren en ufak şeyde kızarıyor, heyecanlanıyordum. Mesajda olduğunda sakinleşmek kolaydı ancak tam karşımda bu anı yaşamak kolay değildi.

Oturduğu tekli koltuktan kalkıp yanıma oturdu.
"Kahvaltı söyledim gelecek birazdan onu yedikten sonra bir şeyler yaparız zaten saat 7 gibi de evden çıkacağız. Bugün biraz yoğun olacak gibi. Ha birde, Karina haftasonu gelmeyecek,rahat takılabilirsin."

"Evde yedim ben." az yersem beni sorguladı bu yüzden yememek için yalanlar uydurmam gerekiyordu.
Akşam zaten sarhoş olacaktık muhtemelen ki bu beni heyecanlandırıyordu çünkü ilk kez içecektim ve bunu sevdiğim adamla yapacak olmak, bilmiyorum sadece heyecan verici geliyor. Berbat etmem umarım.

Pek ikna olmasa da bir şey dememişti.

Elimdeki çantayı kucağıma koydum.
"Hyung, bunu bırakabilir miyim?"

"Gel."

O önde ben arkada önce üst kata sonra da onun odasına girdik.
Kıyafet dolabını açtı ve boşaltılmış rafı gösterdi.
"Senin için boşaltmıştım koyabilirsin buraya ayrıca"
eliyle yatağı gösterdi.
"Çarşafı sabah değiştirdim temizler."

calorie //minsung ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin