"Nefes almakla yaşamak aynı şey miydi bu hayatta? Yoksa kandırıldık mı çocukluktan itibaren? Peki ne demektii yaşam? Aldığımız nefes, üstümüzü kapatan bir tavan ve midemizi doyuran birkaç ekmek dilimi. Gerçekten cevap bu muydu? Peki içimde kabarmış bu ağırlık neydi? O da bir parçası mıydı yaşamın? Yoksa hayat denkleminden çıkarılmış mıydı tüm hisler ve duygular."
Seungmin elindeki kitabı karşısındaki duvara fırlatma isteği ile doldu okuduğu satırlardan sonra. Okuldaki dersleri ve ödevleri son dönemde iyice artmış ve genç adamın çoğu saatini kütüphane de geçirmeye itmişti. Kahve saçlı oğlan bu durumdan şikayetçi değildi. Aklındaki bir çok düşünceyi geriye ittikleri için minnettar bile sayılırdı. Ancak bu sona bıraktığı ödevi sanki kendine inatmış gibi Seungmin'in geriye ittiği tüm düşünceleri önüne koyuyordu.
Edebiyat dersinde 18. yüzyıl romantizm akımını işlemeye başladıkları anın Seungmin'in kafasının birbirine girdiği ana denk gelmesi Kahve saçlı oğlanı çıkmaza sokuyordu. Okuduğu araştırdığı her şeyle bir şekilde bağ kurup kafasında dönen milyon soruyu milyara katlıyordu.
Duyguları kendini bildi bileli karışık ve anlamsız bulurdu. Duygular her şeyin karışmasındaki en büyük etkendi. Annesi ve babasının boşanmasının nedeni de duygulardı ama aynı duygular Seungmin'i doğup büyüdüğü evde kalmasına yeterli olmamıştı. Çok kez tekrar etmişti. Çok kez söylemişti yeni bir ülkeden korktuğunu. Dili bilmesi, ailesinin o ülkeden olması ya da bir kaç yazı orada geçirmesi onu oraya ait yapmıyordu ki. Aklı aşırı karışsada kısa sürede aradığı cevabı bulduğuna inanmıştı 11 yaşındaki hali.O gün anlamıştı ne hissederse hissetsin, dünyayı yöneten yine mantıktı. Zaten zorlandığı duygulardan tamamen kaçması gerektiğine yaşadığı şeylerden sonra karar vermişti. Aslında başarılı olmuştu bu konuda. Taki siyah saçlı oğlan hayatına girene kadar. Kafasını karıştıran en büyük şey ise Hyunjin'in hiçbir şey yapmamış olmamasıydı.
Siyah saçlı oğlanın varlığı bile Seungmin'i anlam veremediği düşünceler kuyusuna atıyordu. Düşünceler Seungmin'in alışık olduğu şeydi ama arkasından bu anlam veremediği hisler ona,yine, anlam veremediği şeyler yaptırıyordu. Mesela Hyunjin'i mutsuz görmek içinde bir yerlerde bir yumak var ediyordu. Arkadaşlarına karşı duyarlı olmaya çalışan biriydi ama konu Hyunjin olduğunda kendisini bilmediği sınırların ötesinde bulmuştu.
Çatı olayından sonra öğrendiği üzere Hyunjin'in ailesi ile arası iyi değildi. O hafta ikinci öğrendiği şey ise Hyunjin stresle de arası aynı şekilde kötü olduğuydu ve stresle baş edemiyordu. Odaya yine normalden erken geldiği bir anda Hyunjin'i kendi yatağında ağlarken bulmuştu. Zamanın toksikliğine kapılıp erkekler ağlamaz gibi düşüncelere sahip değildi ama bu demek değildi ki ağlayan bir insanın yanında nasıl davranması gerektiğini biliyordu.
Beyni sislenmişçesine, hatırlayamadığı düşüncelerle kendini siyah saçlı oğlanın yatağına oturmuş, saçma sapan konularda konuşurken bulmuştu. Anlattıkları işe yaramış ve Hyunjin'i güldürebilmişti. Bu durum onu rahatlatsa da neden böyle bir şey yaptığını anlamamıştı. O günden sonra Hyunjin'i güldürmek bir refleks haline gelmişti onun için. Esprileri arkadaşları tarafında çoğu zaman kahkahalarla karşılanmıştı. Hyunjin'in şakalarına gülmesi içinde bir yerlerdeki,yine yerini unuttuğu, gururunu okşamıştı.
Az önce okuduğu satırlar onu yine düşünceler içine atmıştı. Kafasını karıştıran herşeyi yine aklının arkasına atıp kendisini de odasında atmaya karar verdi. Öğrenciler aylık izinleri için evlerine gittikleri için yurt olabileceği en sessiz anındaydı. Tekrar aylık izin zamanın gelmesi demek Seungmin'in Hyunjin ile 1 aydır aynı odayı paylaştığı anlamına geliyordu. Bir an için zamanın ne kadar hızlı ama aynı zamanda ne kadar yavaş geçtiğini düşündü. Siyah saçlı adamla bir ay içinde yaşadıklarını düşününce, 30 günün içine aile ile kavga, hastalık, ağlama ve Jisung'un tek taraflı kavgasını sığdırmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Day We Met| hyunmin
FanfictionDuygular ve hisler kendisini bildiğinden beri uğraşmaktan kaçındığı mümkün oldukça derin bir mezara gömdüğü iki konuydu. Peki duygulardan ve hissetiklerini dillendirmekten korkmayan yeni oda arkadaşı onun yıllardır süregelen alışkanlıklarını değişt...