GİRİŞ

180 89 346
                                    

Selamünaleyküm ey müslüman kardeşler.

Okuma tarihleri burayaaaaa.

Üzücü bir başlangıç bizi bekliyor...

Şarkımız olmasın mı?

Evdeki Saat - Uzunlar (V1)

"Yalnızca tek bir an, bir anlık bir karar, bir kişinin hayatını sonsuza kadar değiştirebilir, fakat o anın gerçekleştiğini fark etmek için bazen yıllar geçmesi gerekir."

~Khaled Hosseini

Çok zaman yer aldı hayatımızda. Küçüklük, gençlik, yetişkinlik, yaşlılık ve ölüm.

Çok yazar küçüklüğün güzelliğinden bahsetti. Küçüklüğümüzün ganimetlerini, değerlerini anlattı. Unutulmaması gereken en güzel anlar dediler.

Unuttuk.

Başka bir yazar gençliğin isyanını bastı kalın kalın kitaplara. Yaşaması en güzel yaş dendi, deli dolu çağ, bu çağ dendi. Aşkın yaşı dendi, sevilmenin de, sevmenin de yaşı dendi. Bahar dendi, yaşayın en güzelini dediler.

Cehennemdi.

Yetişkinliğin ağırlığını kitaplarında yazdılar yazarlar. Sorumluluktan tuttular, işleri alışkınlığa getirdiler. Anne ol, baba ol dediler daha anneliğin, babalığın anlamını bilmeyen bir avuç insana.

Olamadılar.

Huysuzluk diye bahsettiler ömrünü görüp geçiren insanlara. Her gece yastığa koydukları başlarını sabah kaldıramaz dediler. Bir işlevi kalmadı bu dünya da, ne diye varsalar bile dendi. Kırış kırış yüzlerine ne acılar sığdırdılar diye düşünmeden konuşuldu. Her şeye rağmen severiz de dendi.

Sevmediler.

Ve yegane ölüm.

Küçüklerin bilmediği, gençlerin kurtuluşu, yetişkinlerin kaçışı, yaşlıların korkusu ölüm. Doğduğu andan itibaren herkesi etkisi altına alan tek gerekçeydi. Anlamı kelamlara sığdırılmazdı, ruhun kendi bedenini terk edişini kim dillendirebilirdi ki? Acının, kederin tek ortak alanıydı ölüm.

Kimi yazar ölümü başka bir yaşam diye ümit ettirdi çaresiz insanoğluna. Kimi yazar son dedi, acımasızca yok etti tüm nikbinlikleri tek seferde.

Çok şekil kondu ölüme, çok söz edildi üzerine. Neye göre karar verdi bu insanlar? Kime göre dendi huzur diye? Kime göre dendi son diye? Ne diye dendi?

Yaşam bir kaç harfin bir araya gelişi değildi, yaşam ölümdü.

Resimlerin içinde yer edinmiş ölümdü. Yazılan yazıların içine sızan kelamdı. Her şeydi aslında. Herkes gibiydi ama kılıfı çoktu.

Ölümü bu dünya da sığdırdığım tek yer naçizane resimlerimdi. Küçük, önemsiz, mm ufak resimlerimdi. Karalamaydı kimine göre, sanattı gözleri anlam katan duygulu insanlara. Kim bilir...

Kim bilir ben resimlerime hangi duyguyu bahşediyordum.

Benim sanatım resimdi. Kağıtsız resimlerdi, kalemlerin yetişemediği resimlerdi. Kağıda dökülen değildi bazen resimler.

Resimler sadece kağıtlara çizilmezmiş, babam öğretti.

Ve ögretmeye devam etti babam.

Kendi cesedini çizerken deneyim kazanmak istermiş ruh. Sen ölümünden önce öldürdüğün canları çiz. Çiz ki seninde sanatın olsun.

Ölüm sanattı benim için. Kağıtsız, kalemsiz çizilen resimdi...

«...»

Instagram; brtnbzn01

Etkili bir giriş yapmak istedim ama bu kadar maalesef. Biraz fazla betimleme kullanarak baş karakterimizin yaşadığı duyguyu benimsemenizi istedim.

Piskolojik olarak değil duygu olarak yaklaştığınızda anlayabileceğiniz o seriyi yazmaya başladım.

Bu sadece kısa bir giriş. Hemen ardından kısa bir bölüm gelecekkk.

Heyecanlıyım.

Söylemek istediğiniz her şeyi yazabilirsiniz.

Yazdığınız tüm mesajlara cevap vereceğim merak etmeyin!!!!!

İyi okumalarrrrr...

SvastikanWhere stories live. Discover now