Halloooo
Tarihlerrrrrr(^)
Şarkımız geldiii.
Işık Ayman – Böyle Sevmek Olmaz ki...
"Anla beni. Sıradan bir dünya gibi değilim. Deliliğim var, başka bir boyutta yaşıyorum ve ruhu olmayan şeyler için zamanım yok."
~Charles Bukowski
Melodik bir ses, ritmik bir kaç parmak.
Sesler susmuştu, uyuşuk ve bulanıklık içindeydi. Eski bir melodik ses kısık ve cızırtılar halinde kulağıma ulaşıyordu. Bu ses rahatsız edecek kadar beni rahatlatıyordu. Şaşmaz, başkasını rahatsız eden şey bir diğeri için aşk ifade ederdi.
Eski ama iş görür bir sesti, onu bağımsız kılan eşsiz bir ritimdi. Parmaklarım ritme uymak için savaş alanında bi' çareydi. Uğultular serin bir suyun balıklarla olan savaşını andıran damlalardı sanki. Çıkardım kulağımdan eskimiş, kan bulaşmış kulaklığı. Elimi eski MP3 çaların kapatma tuşuna değdirdim. Eski olmasından gerek bastırarak kapattım, paslanmıştı emanet.
Kulaklığa bulaşmış taze kandan tiksindiğim için yanımda her daim bulundurduğum çantamdan, elbisem ile aynı tonlara sahip bordo mendil ile temizlemeye koyuldum. Bu pisliğin kanından kurtulmak istiyorum. Karanlık ama mekanın dışarıdan içeriye saçtığı ışığın aydınlattığı zemin çoktan kan kokusuna bulanmıştı. Bir pisliğin kanından kurtulmak, gülmek ve zevk almak için harikulade bir olay olabilirdi. Yüzümde eksik edemediğim o gülüş yine vardı. Etrafa mutluluk saçan biri değilim ama fırsat buldukça gülerim.
Mekanın dekorasyonuna uyum sağlayan ama bir o kadar da sert olan sandalyeden elbiseme dikkat ederek kalktım. Kalkmam ile sandalye geriye doğru sendelendi. Mekanda çok fazla ahşap masa, sandalye olsa da benim oturduğum masada bolca taze kan vardı. O pisliğin kanı.
Biraz boğuşma olduğu için kendime dinlenmeyi hak görmüştüm ama atladığım ufak bir kaç pürüz olmuş. Gözlerimi cesedin sarktığı masaya gezdirdiğimde muazzam bir görüntü elde etmenin zevkini tekrar yaşadım. İlk zamanlardaki gibi beceriksiz ve zorluk yoktu, profesyonelleşmeye başlamıştım. Gittikçe yetenklerim artıyordu. Yetenekli ellere sahip olmanın avantajlarını cesetlerimde değerlendiriyordum. Ellerim havaya kalktı, sakin yüzümde kocaman bir tebessüm oldu, muazzam işaretini elime de bahşettim. Gerçekten bu işte harikayım.
Önce vücudum hemen ardından da gözlerimi cesetten uzağa, çıkışa çevirdim. Vakit dolmadan önce burdan tüysem gayet güzel olurdu.
Ölülerle uzun kalmak, onlara yakınlaşmak gibiydi.
Döndürdüğüm vücudum ile çıkışa adımımı atmak istedim fakat gecenin karanlığı gibi siyahlara kuşanmış, gecenin siyahlarında kaybolmaya müsait bir vücut çarptı gözüme. Atlamak istediğim pürüz yine gün yüzüne çıkmıştı. Geliyordu, bana geliyordu tıpkı bir ölüm gibi. Gözlerim ellerine kaydı, en ufak saldırıda önce o ellerden kurtulmalıydım. Eller her zaman en tehlikeli silahtır. Ceblerinde olan elleriyle emin adımlarla bana yürüdü kanın bulaştığı zeminde. Mekanın girişinden itibaren benim olduğum masaya kadar olan masalar kenarlara çekilmiş onun gelişine yol yapılmıştı sanki. Endamlı yürüyüşü karanlık gece de kendini şahlandırıyordu.
YOU ARE READING
Svastikan
ChickLit«Resimler sadece kağıtlara çizilmezmiş, babam öğretti.» Sare Kurtuluş