🔱 3. BÖLÜM 🔱

104 7 34
                                    

Görevlerden ve Dekoratif Su Kabaklarından Yakınıyoruz

"Ne yapman gerekiyormuş?"

Annabeth ve ben odamın dışındaki yangın çıkışından oturuyorduk, ayaklarımız 104. Cadde'nin üstünde sallanıyordu. Geçen birkaç haftada, yaz sona ererken, yangın çıkışı bizim mutlu yerimiz olmaya başlamıştı. Bugün olan her şey bir yana, mutluydum. Annabeth ile birlikte olduğumda üzgün olmak zordu.

AHS'deki ilk günümle ilgili her şeyi ona anlattım: dersleri, baş ağrılarımı, denizin altına plansız yolcuğumu. Annabeth bacaklarını salladı-  sanki sivrisinekleri ya da rahatsız edici ruhları kovalamak ister gibi bir gerginlik alışkanlığı.

"Çok saçma," dedi. "Belki annemden bir tavsiye yazmasını isteyebilirim."

Annabeth'in annesi Athena'ydı, bilgelik tanrıçası, yani ondan gelecek bir tavsiye mektubu muhtemelen çok iş görürdü. Maalesef ki, karşılaştığımız birkaç seferde, Athena, sanki bir hologrammışım gibi delici gri gözleriyle beni tartmıştı.

"Annen benden hoşlanmıyor," dedim. "Ayrıca, Poseidon son derece netti. Üç tanrı için yeni görevler yapmalıymışım. Ve görevler de onlardan gelmeliymiş."

"Off."

"Ben de öyle dedim."

Annabeth, sanki Yonkers'ta bir çözüm yolu arıyormuş gibi bakışlarını ufka sabitledi.  Çözümler Yonkers'tan mı geliyor?

"Bir yolunu buluruz," diye güvence verdi Annabeth. "Daha kötülerini de görmüştük."

Onun kendine güvenini seviyordum. Ve haklıydı da... Zaten birlikte o kadar çok şey yaşamıştık ki, yüzleşemeyeceğimiz bir şeyi hayal etmek zordu.

Bazen, birileri bana sorardı, Annabeth'ten başkasıyla çıktım mı, ya da başka biriyle çıkmayı hiç düşündüm mü? Dürüst olayım mı? Cevap hayırdı. Birlikte Tartarus'a, evrendeki en derin ve en korkunç yere, düşüp, birbirinizin yardımıyla oradan canlı ve önceden olduğunuzdan daha güçlü bir şekilde çıktığınızda... eh, bu pek de yerine başkasını koyabileceğiniz ya da değiştirmek isteyeceğiniz bir ilişki olmuyor. Tamam, evet, daha on sekiz yaşımda bile değilim. Yine de... kimse beni ondan daha iyi tanımıyor, ya da bana katlanamıyor, ya da beni Annabeth kadar kendime getiremiyor ve biliyorum ki o da benim için aynısını söylerdi- çünkü eğer erkek arkadaşı olarak onu ihmal ediyor olsaydım, Annabeth bunu anında bana bildirirdi.

"Belki ufak görevler olur," dedim umutla. "Cumartesi günü yoldan bir çöp kaldırmak, ya da öyle bir şey. Ama bu benim görevin olacak, bizim değil. Seni bu işe sürüklemek istemem."

"Hey." Elini benimkinin üstüne koydu. "Beni bir şeye sürüklediğin yok. Liseyi atlatıp benimle birlikte üniversiteye gelmen için sana yardım edeceğim, ne gerekirse."

"Yani kompozisyonlarımı da yazacak mısın?"

"İyi deneme."

Omuzlarımız birbirine değerken orada sessizce bir dakika oturduk. İkimizde de DEHB vardı, ama öğleden sonra güneş ışığının Annabeth'in saçlarında parıldamasının veya el ele tutuştuğumuzda nabzının benimkiyle uyumlanmasının keyfine vararak saatlerce öyle kalabilirdim.

The Chalice of the GodsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin