🔱 4. BÖLÜM 🔱

105 8 19
                                    

İçecek Olarak Himbo* Alıyorum

İlk görev ertesi gün geldi.

Hiç değilse bütün derslere zamanında girmiştim. Matematikte hayatta kalmayı başardım, İngilizce'de gözlerimi açık tutabildim, çalışma odasında bir uyku çektim (en sevdiğim ders) ve yedinci derste yüzme takımıyla buluştum. Koçumuz ilk yüzme buluşmamızın perşembe günü olacağını söyledi. Hiç sorun değil, tabii su altında nefes almamayı, ses hızında yüzmemeyi ve havuzdan kuru bir şekilde çıkmamayı hatırladığım sürece. Bu şeyler tuhaf bakışlar almama neden oluyordu.

Okuldan sonra Annabeth ve Kıvırcık'la Himbo Meyvesuları'nda buluşmak için yola çıkmıştım ki, bir tanrı yanıma yanaştı.

Birinin gölgesi üstüme düştüğünde F treninde oturuyordum. "Sana katılabilir miyim?"

Anında başımın belada olduğunu anladım. Fırsatı olan hiç kimse metroda konuşmaz, özellikle de tanımadığı insanlarla. Hiç kimse sana yanına oturup oturamayacağını sormaz. Ayrıca, tren neredeyse boştu.

Önümdeki adam yirmili yaşlarında gibi görünüyordu. Kısa kesilmiş siyah saçları, büyük kahverengi gözleri ve bakır rengi bir cildi vardı. Yırtık bir kot pantolon, dar siyah bir tişört giymiş ve çeşitli altın takılar takmıştı: yüzükler, küpeler, kolye, hızma, halhallar. Botlarının bağcıkları bile altındandı. Madison Bulvarı'ndaki bir butik reklamından fırlamış gibi görünüyordu: Mücevherlerimizi alırsan bu elemana benzeyeceksin!

Üstünden parfüm kokusu aldım: karanfil ile tarçın arası bir şey. Gözlerimin sulanmasına neden oldu.

Yine bir şey söyledi.

"Ne?" diye sordum.

Yanımdaki koltuğu işaret etti.

"Ah. Uh--"

"Teşekkür ederim." Aşırı şekerli bir koku bulutu içinde oturdu ve trendeki diğer altı yolcuya baktı. Sanki bir köpek çağırıyormuş gibi parmaklarını şıklattı ve bütün insanlar donup kaldı. Donmadan önceki hallerinden farklı görünmüyorlardı gerçi.

"Ee." Manikürlü parmaklarını diz kapaklarına yerleştirdi ve bana yandan gülümsedi. "Percy Jackson. Pek iyi."

"Hangi tanrısın sen?"

Suratı asıldı. "Sana benim bir tanrı olduğumu düşündüren ne?"

"Şanslı bir tahmin."

"Hıh. Ben de ortama uyum sağlamak için bunca zahmete katlandım. Üstümü bile giyindim."

"Çabanı takdir ediyorum. Gerçekten."

"Eh, büyük açıklamamı mahvettin. Ben Zeus'un sevgili sakisi (içki servisi yapan kişi) Ganymede'im ve yardımına ihtiyacım var. Ne diyorsun Percy Jackson?"

Tren gıcırdayarak durağıma geldi. Annabeth ve Kıvırcık bekliyor olmalılardı. "Himbo Meyvesuyu sever misin?" diye sordum tanrıya.

Daha önce tanrılarla çeşit çeşit buluşmalarım olmuştu, ama bu bir smoothie bardaki ilk buluşma olacaktı. Mekan doluydu. Neyse ki Annabeth ve Kıvırcık genelde takıldığımız köşedeki çardağı kapmışlardı. Annabeth bana el salladı, sonra peşimden gelen altın çocuğu görünce kaşlarını çattı.

The Chalice of the GodsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin