Neler oluyor?!

23 2 8
                                    

İpek...
Siz hiç ağlayan deniz gördünüz mü? Denizde ağlar,ama belli etmez,üzmek istemez kimseyi ama bilmiyor ki o kimseler onu üzecek. Belkide o deniz siz,ben,onlar hepimiziz,hayattan bıkmış amaçsız insancıklar.Evet o deniz biziz ve bende o denizin ta kendisiyim amaçsız, sevilmeyen,varsayılmayan o deniz benim işte.

Ben İpek Akça bahsettiğim okyanusun ta kendisi.Şu an son ses dinlediğim müzikle eve gidiyorum.Sözde 'çok sevdiğim' okulumdan servisle eve gidiyorum. Her zamanki gibi bir gün geçirdim.Zorbalıklar,aptalca kavgalar ve iğrenç insanlarla dolu bir gün... Servis git gide bizim eve yaklaşıyordu. İneceğim için kulaklığımı çantama koyarak toparlanmaya başladığım sırada servisin önünüde 3 tane siyah lüks arada durdu.Servis şoförümüz Ahmet amca ve hostesimiz Fatoş ablanın arabalardaki insanları tanımadıkları gözlerinden belliydi,korku ve sitres dolu gözlerle bakıyorlardı... Arabaların birinden 2 tane adam indi. Baştan aşağa simsiyah giyinmişlerdi,hava güneşli olmamasına rağmen gözlerinde siyah gözlükler vardı. Bu adamlar kimdi? Dur bir dakika bunlar yoksa mafya mıydı?! Ahmet amca şaşkın bir şekilde arabadan indi. Sanırım bu konuşma uzun sürecekti.Serviste kimsenin ağızından çıt çıkmıyordu derken 9.sınıflardan biri tüm sessizliği bozdu ve"Neden durduk? Bu adamlar kim?"diye sordu titrek sesiyle.Fatoş abla da hiç bir şey bilmediği için cevap veremiyordu haliyle. Tam o sırada söze girdim"Fatoş abla,belliki bu konuşma uzun sürecek.Evim hemen şuracıkta ben inip eve gitsem olur mu?" Diye soru verdim. Fatoş abla bana bakarak kafasını olumlu anlamda salladı ve kapıyı açtı.
Benim ayağımı servisten dışarı atmamla siyah arabalardan benim yaşlarımda bir çocuğun inmesi bir oldu. Çocuğun belinde bir silah vardı ve sanırım hepsinde vardı. Bu beni tedirgin etmeye başlamıştı ama soğuk kanlı bir şekilde çocuğu görmemiş gibi hızlı bir şekilde yürümeye başladım. Arkamda bir ağırlık hissettim. Arkamı döndüğümde çocuğun çantamı tuttuğunu fark ettim. Bacaklarım tir tir titriyordu,resmen ne yapacağımı şaşırmıştım. Ne diyeceğimi bilemedim ve sataşmakta istemiyordum o silahı gördükten sonra "Çantamı bırakır mısın lütfen?" Diyi verdim titreyen sesimle. Hemencecik elini çekti. Sanırım o da ne diyeceğini şaşırmıştı. İkimizde ne diyeceğimizi bilemiyorduk,o bana bakıyor ben ona bakıyordum. Sebepsizce yanaklarımın kızardığını hissettim o ise hâlâ gözlerimin içine bakıyordu ve kıpkırmızı olmuştu. Onun gözlerinin içine baktıkça koca bir ateşin altındaki o minik çocuğu görüyordum ve evet bu çocuk oydu... Birinin gözlerine hiç bu kadar uzun süre bakmamıştım belki 20 saniye sürmüştü ama benim için bu büyük bir süreydi. Bı anda gözlerim titreyen bacaklarıma kaydı,farkında bile değildim ama bacaklarım titriyordu. Ben gözlerimi çekince o da kibar bir şekilde öksürü verdi "öhüm,öhüm... Nereye gittiğini sanıyorsun hemen geç içeri!" Diye bağırı verdi bı anda. Şuna bak daha demin yanakları kızaran kedi yavrusu bir anda koca bir aslana dönüşü vermişti. Söylicek hiç bir şeyim yoktu öylece eve gittiğimi mi söyleyecektim,cidden artık çok korkuyordum. "Ş-şey be-ben..." Dedim kekeliyerek ama devamını getiremedim. Geriye doğru bir adım attım, ne yapacağim hakkında hiç bir fikrim yoktu. Benim geriye doğru adım atmamla onun bana karşı adım atması bir oldu. Ben geri gidiyordum o ise ileri, gerçi doğru ya ben bu hayatta hep geri giderdim.Daha fazla geri gidecek miyim diye düşünürken çocuğun "Dur!" Diye bağırması bir oldu. Ama onu dinlemeyip bir adım daha attım derken çocuk beni kolumdan tutup çekti. Nefes nefese kalmıştım,çocuk beni çektiği an daha demin durduğum yerden bir kamyonun geçmesi bir oldu. Daha demin benim hayatımı mı kurtarmıştı o?! Keşke o an kamyon beni ezip geçseydide bu kaderi yaşamak zorunda olmasaydım...

Bizde İmkansızdıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin