2 - ZEHİR

14 2 4
                                    

"Sana söyledim onunla gitmeye hiç niyetim yok." Harun hala Cezayir'in tarafına geçmemden korkuyordu. Bu adam bu korkaklıkla bunca zaman nasıl silah kaçakçılığı yaptı hala aklım almıyordu.

"Sen yine de-" lafını yarıda kestim. "Yeter. Ver artık şu adresi." Sinirlendiğimi gözlerimden anlamış olmalıydı ki hemen elime küçük kağıt parçasını sıkıştırdı. Ben adrese bakarken anlatmaya başladı.

"İsmi Ökkeş, sen bilmezsin üç yıl önce de bir iş yapmıştık onunla. Geçen seneki işten sonrasını biliyorsun zaten. Adamlarını hazırlatıp depomu patlatacakmış bu yüzden ipini hemen çekmeliyiz."

Hiç düşünmeden elimi uzattım. "Bu kez parayı önce alırım Harun."

"Sen bir hallet de-"

"Para önce dedim." Yutkunduktan sonra ayaklanıp arkadaki gizli odaya ilerledi. İçerideki kasadan bir tomar para çıkarıp elime verdi. İşte en sevdiğim koku, taze para kokusu. Önce parayı saydım, tam tamına 50.000 lira vardı. Zevkle gülümsedim.

"Tamamdır, Ökkeş bu akşam ufak bir tahtalı köy turu yapacak."

"Güzel, anlaştık." Keyifli birkaç mırıltı çıkarıp arkasına yaslandı. Parayı ceketimin iç cebine koyup ayağı kalktım.

"İş bitince haber veririm." Diyerek kapıya yöneldim. Harun adresle beraber içinde Ökkeş'in bilgilerinin bulunduğu bir kağıt daha vermişti. motoruma bindiğim esnada plan kurmaya başladım. Zaafını öğrenmiştim ve bunu kullanacaktım. Hızımı arttırıp şehir merkezine geldim. Gördüğüm herhangi bir mağazaya girip bir elbise seçtim. Seçtiğim uzun büzgülü siyah elbise hatlarımı mükemmel şekilde ortaya çıkarmıştı. Elbise konusunda fazla özenmeye gerek yoktu. Fiziğim ve güzelliğim onu kendime çekmeme yetecekti. Şanssızlıklar üzerine dayalı olan hayatımda kendimi şanslı gördüğüm tek konu güzel olmamdı. Elbiseyi çantama atarak girişe yöneldim. Gözüme kestirdiğim kadın masum bir tavırla az sonra başına geleceklerden habersiz istediği tişörtün bedenini arıyordu. Giriş kısımda durduğu için işim daha kolaydı. Eline tişörtü aldığında kadına çarparak onu girişin dışına ittim. İkimiz beraber mağazanın girişine düşünce alarmlar devreye girdi.

"Manyak mısın sen?! Önüne baksana!" Diye bana bağırdığında ağlamaklı bir yüz ifadesi takındım. "Lütfen affedin bende demir eksikliği var istemeden oldu." Tiyatro konusunda mükemmel olduğumu söylemiş miydim? Gerçi ben her konuda mükemmeldim.

Kadın sinirini bastırmaya çalışırken yerden kalktı. Tabii görevliler alarmlardan dolayı hemen gelmişti. Kadın mahcupca gülümsedi. "Kusura bakmayın, hanım efendi yanlışlıkla çarptı elimdeki tişört ötmüş olmalı."

"Sorun değil efendim buyurun." Görevli de içten bir şekilde gülümseyerek kadını içeri aldı. Bu sayede para vermeden bir işi daha çözmüştüm. Huyum kurusun elim çok sıkıydı. Para harcamayı sevmezdim ama lükse düşkündüm. Üstümü başımı düzelttikten sonra mağazadan ayrılıp motoruma ilerledim. Sonraki hedef Ökkeş'in en sevdiği mekandı.

...

Dudaklarımı süsleyen koyu kırmızı ruj siyah saçlarım ve elbisemle bütünleşmişti. Ökkeş gelmiş ve yan masamda içerek eğleniyordu. Bu gece o kadınlara olan zaafı yüzünden ölecekti. Kendimi belli etmeme gerek yoktu, onca kadın arasında beni fark etmek pek de zor değildi. Favori içkim olan viskimi yudumlarken yanıma yanaşan garson planımın doğru işlediğini hissettirmişti. Elinde ki şarap iyiyiye işaretti.

"Bunu size yan masadaki bey efendi gönderdi efendim." Keyifle gülümseyerek şarabı aldım. Viskimi bir dikişte bitirdikten sonra şarabımı kadehime koydum. Normalde şarabı kötü olan yerlerde asla içmezdim ve bu şarap rezalet ötesiydi ama aldığım paranın hakkını vermek için katlanmak zorundaydım. Bu görev uğruna içeceğim içkiler pek de önemli değildi çünkü ben sarhoş olmuyordum. Nedeni yoktu sadece ne kadar içersem içeyim kan beynime sıçrayacak kadar sinirlenmediğim sürece sarhoş olmazdım. Kadehi Ökkeş'e bakarak kaldırdığımda o da zevkle kendi kadehini kaldırmıştı. İpler artık benim elimdeydi. Ayağı kalkıp dışarı yöneldiğimde çok geçmeden arkamdan gelmeye başlamıştı. Barın kapısından çıktığımda kolumdan tuttu.

ZEHİRLİ HANÇERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin