Bölüm 16

3.9K 356 64
                                    

Toplantı salonuna girdiğimizde gözlerimi kalabalığın üstünde gezdirdim. Şık elbiseli, inci kolyeli, saçları yapılı anneler ve takım elbiseleriyle ağır ağır duran babalar her yerdeydi.

Adam'ın belimdeki tutuşu sıkılaştı. Gözlerimiz buluştu ve bakışlarımın dudaklarına kaymasına engel olamadım. Ağzı aralanırken titrek bir nefes bıraktı. Gözleri koyulaşmıştı. Heyecanlandığı için miydi? O da beni öpmeyi istiyor muydu? Üstüne düşünüyor muydu? Beni hiç öpmemiş olduğu gerçeği çektiğim her nefesin ciğerlerime batmasına sebep oluyordu. Beni neden hiç öpmemişti?

"Neredeyse unutmuştum," dedi. Gözlerini üzerimden ayırdı ve adımlarını oturabileceğimiz boş koltuklara doğru yöneltti. Belindeki eliyle beni de çekiştirmiş, geride bırakmamıştı.

"Neyi?" diye sordum.

"Sana küstüğümü," deyip dudaklarını büzdü. Yaralı yanı diğer tarafına eşlik etmemişti.

Kıkırdadım. "Bu yaştaki adamların hâlâ küstüğünü bilmiyordum," dedim.

"Küsmeyi planlamamıştım aslında. Sadece kızgınlığım ve kırgınlığımla sessizliğe sığınıp seni yalnız bırakacaktım."

"Ama neden?"

Boş koltuklardan beni yönlendirdiğine oturmuştum, oysa tepemde bir kule gibi dikiliyordu. "Neden, Adam?"

Derin bir nefes verip yanıma oturdu. Önce ellerine baktı, ardından etrafımızda gözlerini gezdirdi. Saçı yaralı yüzünün üstünde dağınıkça duruyor, cam gözünü gizliyordu. Saçlarını kesmek istiyordum. Sadece yüzünü daha iyi görebilmek için.

Elimi dizinin üstüne koyarak dikkatini kendime çektim. Kaşlarımı kaldırarak cevabını beklediğimi anlamasını sağlamaya çalıştım.

"Çirkin olduğumu biliyorum, Bella. Çok uzun zamandır çirkinim."

"Ada-"

Tek elini kaldırarak beni susturdu. "Lafımı bölme. O kadar uzun zamandır bu yüzleyim ki önceden nasıl gözüktüğümü hatırlamıyorum. Ve bunu sorun etmediğimden de oldukça emindim. Ta ki seni babanla konuşurken duyana dek. Söylediklerine olan kırgınlığım bir yana, ki hiçbiri için seni suçlayamam, gözüne hitap edeceğimi hiç düşünmemiştim. Ancak sanırım kendime çok kızdım. Siktir, Bella. Kendime çok kızdım. Terapistlere harcanan yüz binlerce dolar ve ben orada durup tüm konuşman boyunca kendimi sorguladım. Benimle mevzu bahis çocuk olmadıkça sevişmek istememeni de anlayışla karşılıyorum. Oturmak isteyeceğin bir yüzüm olmadığı için üzgünüm, inan bana. Oldukça üzgünüm, Bella." Dişlerini göstererek güldü. "Senden tek ricam, çirkinliğim hakkında başkalarıyla konuşmaman. Bunu benim için yapabilir misin?"

Gözlerim dolmuştu. Babamla telefon konuşmamı duymuş ve tamamen yanlış anlayarak bana küsmüştü. Tanrım.

"Adam, bunu son kez söylüyorum; seni çirkin bulmuyorum. Yüzünde yaralar olduğunu gayet iyi farkında-"

"Bella-"

"Lafımı kesme, ben seni dinledim." Elleriyle devam etmemi söyleyen bir hareket yaptı. "Dediğim gibi, yaralarını farkındayım. Görüyorum. Seni görüyorum, Adam. Telefonda çirkinliğinden bahsetmiyordum, konu tamamen bambaşkaydı ve söylediklerim... benim düşüncelerim değildi. Kızgınlığımı kusuyordum. Yüzüne oturmakla ilgili bir sorunum yok. Seni üzdüğüm için özür dilerim. Bana küsme."

Gülümseyerek gözlerime bakıyordu. Yüzüme düşen bir saç tutamını kulağımın arkasına koyarken, "Bir daha söyle," dedi.

"Seni üzdüğüm için özür-"

"Bunu değil."

"Adam!" Fısıldamakla çığlık arasında bir tonda adını söylerken omzuna vurdum. "Okuldayız."

Omuzlarını silkti. "Konuyu sen açtın."

Yanaklarım ısınırken oturduğum yerde dikleştim. "Hayır, sen açtın!"

Elini omzuma dolayıp beni kendine çekti. "Barıştık mı?" diye sordum, kafeslendiğim kollarının arasından.

Başını sallayarak onayladı. "Barıştık."

"Bana bir daha küsme. Yakın zamanda düğünümüz var, kocamla küsmek istemiyorum."

Omzunu silkerek, "Küstürme," dedi.

Gözlerimi devirdim. Konferans salonuna giren öğretmenin sesiyle konuşmamız bitmişti.

Toplantı, öğretmenin kendisini tanıtmasıyla başlayıp sınıfa yönelik konuşmaya geçmesine kadar sessizlik içerisinde geçti. Ancak ardından, herkesle tek tek çocuklarıyla ilgili bilgiler vermeye başladığında... nasıl desem? İşler raydan çıktı.

O şık anneler, o ağır babalar bir bir kızgın kuzgunlara dönüştü. Hiçbiri kendi çocuğuyla ilgili bir eleştiriyi kabul etmiyordu ki eleştiriler, kimin neye ilgisi olduğuyla ilgiliydi. Jameson adındaki çocuk için, edebiyatı kuvvetli dediğinde, babası olduğunu varsaydığım adam neredeyse kusacakmış gibi görünmeye başlamıştı. Homurdanmalarla oğluna özel matematik öğretmeni tutmaktan bahsediyordu.

Nefesim tutuk bir hâlde, sıranın Chip'e gelmesini bekliyordum. Adam, okunmayan yüzüyle öylece duruyordu. Eli kolumda, bir aşağı bir yukarı geziyor, üzerimde hissettirdiği ağırlığıyla bir şekilde içimi hafifletiyordu. Hâlâ bana küstüğüne, daha doğrusu bana küstüğünü söylediğine inanamıyordum. Düşüncelerimden Chip'in adını duymamla çekildim.

"-sayılarla arası oldukça iyi olsa da anladığım kadarıyla görsel sanatlar dersine olan ilgisi daha yüksek. Bazı hocalarından sınav kağıtları dahil, sürekli bir şeyler karaladığıyla ilgili notlar alındığını görüyorum. Bu konuda daha önce uyarıldı fakat sizler-"

Gözleri bir Adam, bir ben arasında gezdi. "Sizler onun nesi oluyorsunuz?"

"Yasal vasileriyiz. Müstakbel eşim ve ben."

"Ebeveynleri-"

"Resimde değiller. Dediğim gibi vasileri biziz. Bu konuda ne yapmamızı öneriyorsunuz?"

Adam keskin sesi ve bir o kadar da keskin cümleleriyle öğretmeni susturmakla kalmamış, anlaşılan ufak çaplı bir şoka sokmuştu. Kadının yutkunduğu oturduğumuz yerden görebiliyordum. Bu gerginlik yüzünden olan gerçekleşen bir yutkunma mıydı? Göğsünün hızlanan inip kalkışıyla ellerim ben durduramadan yumruk hâline gelmişti bile.

Bu adam da kendini çirkin sanıyordu işte. Kadınların üstündeki etkisini farkında değilmişcesine.

Chip'in öğretmeni boğazını temizleyerek yarım cümlesine devam etti. "Bu konuda siz de onu uyarırsanız seviniriz. Evet, sıradaki..."

Adam kulağıma eğilip, "Uyarırsak sevinirmiş, hah. Chip'i resim kursuna yazdıracağım."

"Yine de ufak bir uyarı iyi olabilir." Gülümsememi engelleyememiştim.

"O işi sana bırakıyorum."

"Nedenmiş?"

"Chip... benimle pek uzun sohbetler etmez. Bir de azarlamam ilişkimizi iyice çıkmaza sürükleyebilir."

"İyi bir baba olacaksın."

Tanrım.

TANRIM.

Başı ağır çekimde bana döndüğünde bunu net bir şekilde duyabileceği kadar yüksek sesle söylediğimi fark ettim. Ancak çok geçti.

Boğazımı temizleyerek konuyu dağıtmaya çalıştım. "Düğün... yemek, ah, şey bunlar ne zaman olacak? Belli oldu mu?"

Başını sallayarak onayladı. "Yemek yarın. Düğün tarihi de yarın belli olur."

Her şey çok hızlı oluyordu ve benim durdurmak bir yana, bunları yavaşlatacak bile gücüm yoktu.

O KADAR YOĞUNUM Kİ???? Benden nefret etmeyin, gerçekten hepsini yazmak istiyorum ama işten güçten vakit ayıramıyorum. Ve salla pati de yapmak istemiyorum.

Oldukça çıtır çerezlik bir kurgu, umarım okurken çıtır çıtır keyif alıyorsunuzdur haahhsndkks

Çirkin Güzelliği (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin