Selamlarr. Nasılız bakalım?
Neler yaptıkk?
Hepimizin Kurban Bayramı mübarek olsun sizleri seviyorummm. İyi okumalar.
******************************
Kartal'dan
Sabah ezanla gözümü açıp namaz kıldıktan sonra babamı uyandırdım. Sabah erken saatlerde kalkıp koşmak gibi bir alışkanlığım vardı. "Baba ben koşuya çıkıyorum" dedim ve evden çıkıp sahile indim. Önce yavaş bir tempoda sonrada tempomu artırarak koşmaya başladım.
Yarın Bala işe başlayacaktı. Minik oğlu Karan'da onunla birlikte gelecekti. Neden bilmiyorum ama Karan'ı kucağıma aldığım zaman içime öyle bir huzur peyda olmuştu ki tarif edemem. Babasının olmadığını biliyordum. Leyla az biraz da olsa bahsetmişti bana.
Annem yüzünden kadınlara olan ön yargım kırılmazken şimdilerde ise Bala'yı gördükçe o ön yargım gidiyordu. Düşünme Kartal düşünme her şeyin iyi olacağını düşün ve koşmaya devam et.
Koşu parkını en az üç kez turladıktan sonra pastaneden taze simit ve poğaça alıp eve döndüm. Babam yılların verdiği alışkanlıkla kahvaltı hazırlıyordu "En azından kahvaltı hazırlamayı öğren yoksa evde kalacaksın" dedi babam. Güldüm
Şey gelin hanım ya aşçıysa
"O kadarını biliyorum" dedim ve aldıklarımı masanın üstüne bırakıp "Duş alıp geleceğim, sen başla istersen" dedim "Beklerim ben oğlum hadi duşunu alıp gel" dedi. Odama geçip hızlı bir duş alıp giyinme odama geçtim.
Siyah pantolonumu giyip aynı renk olan parlak kemerimi taktım, siyah bir tişört giyip takımlarımdan birinin ceketini elime alıp banyoya girdim. Saçlarımı hızla kurutup güzel bir fön çektim. "Baya yakışıklı oldum ha" dedim kendi kendime be gülerek aşağı indim. Masaya geçtim, babamla birlikte güzel bir kahvaltı ettik sonra onu hazırlanması için odasına gönderdim.
Hızla masayı toparladım.
"Oğlum hazırım ben" dedi babam sonrasında evden çıktık "Nereye gidelim istersin baba?" Diye sordum "Hiç fark etmez evladım" dedi düşündüm ve "O zaman Ayasofya'ya gidiyoruz" dedim.
Ayasofya'ya geldiğimiz vakit öğle vaktiydi. Orada abdestimizi tazeleyip içeriye geçtik. Öğle namazı vakti olsa da kalabalıktı, namazımı bitirdikten sonra ellerimi açıp dua ettim.
Huzurum için, Bala için, Karan için. Bolca dua ettim bize, kim bilir belki nasip olurdu bize. "Oğlum bir senelik duanı ettiysen çıkalım hadi" dedi babam.
Gülüp "Belki olmayan gelinine dua ediyordum" dedim, babam gözlerini kısarak bana baktı ve "Gelin" dedi sorar gibi. Koluna girdim babamın ve "Hıhım gelin" dedim. Babam elime vurup "Doğru düzgün anlat şunu oğlum, yaşlandım artık anlamıyorum" dedi. "Anlatacağım" dedim.
Oradan çıktıktan sonra Beyoğlu'na geldik ve Çiçek Pasajında olan restoranlardan birine oturduk. "Anlatmanı bekliyorum Kartal" dedi babam. "Önce soru soracağım" dedim ve babamın gözlerine bakıp "Minik bir bebeği olsa mesela onu kabul eder misin? Yani eşim olmasına müsaade eder misin?" Diye sordum.
Babam çok merhametli bir adam olsa da bu konudaki tepkisinden ister istemez çekiniyordum. Sakallarını kaşıyıp beklenti dolu gözlerime baktı.
"Benim hanım kızı ve bebeğini kabul edip etmemem o kadar önemli değil evlat. Bebek bu sevilir, bağrına basılır, asıl önemli olan senin annesini sevdiğin kadar bebeğini de sevmen" dedi ve durup "Ayrıca tabi ki severim neden sevmeyeyim" dedi ve bana baktı konuşmam için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABA
General FictionSenin için annecim. Her şey senin için. Bir adam, bir kadın ve bir bebek. Cumhuriyet Başsavcısı Kartal Akdoğan ve onun deyimiyle minik şefi Bala Kılıç. Aile olmak için çıktıkları bu yolda onları neler bekliyor gelin hep birlikte okuyalım.