Ⅱ.Bölüm - Parti

7 2 0
                                    

Keyifli okumalar:)

Umut Karaca

Kaza Akşamı

"Annen senin yüzünden öldü. Çünkü o lanet bedenini dünyaya getirmeye çalışıyordu pislik herif!" Hayır bu doğru olamazdı. O aşağılık adam bana her zaman annemin ben çok küçükken hastalıktan öldüğünü söylerdi. Bende başka çarem olmadığı için inanırdım. Şimdi ne saçmalıyordu bu iğrenç adam.

O pislik ile her gün her saat kavga ederdik. Bende tıpkı şimdi yaptığım gibi evden çıkar giderdim. Babam olduğuna hiçbir gün inanmak istemiyordum. Annem öldüğünden bu yana her gün hayatımı bana zehir etmişti. Şimdi ise 19 yaşındaydım ama hala daha her gün bana cehennemi yaşatmak için elinden geleni yapıyordu. İçki içerken annemin iyiki öldüğüne dair defalarca konuşurdu ama sabah hiçbir şey olmamış gibi devam ederdi. Bana istediğini söyleyebilir istediğini yapabilirdi buna alışmıştım. Ama annemin adını nasıl ağzına alırdı! Üstelik annemin benim yüzünden öldüğünü söylemişti. Ondan nefret ediyordum. Onun genlerini, soy adını taşımaktan onunla ilgili her şeyden...

Arabanın direksiyonunu daha sıkı kavradım ve kendimi kastım. Çenemi adeta dişlerimi kırmak istercesine sıkıyordum. O pislik herif yine bok var gibi içmiş ve bu gece çok ileri gitmişti. Sabah muhtemelen bunu hatırlamayacak ve o lanet olası takım elbiselerini giyip işe gidecekti. Ama bunu onun yanına bırakmayacaktım. Annemin neden öldüğünü bulacak ve ona kanıtlayacaktım.
Gaza daha sert bir şekilde bastım. Sesi kulaklarımda yankılanıyor. Sanki etraftaki sesler git gide uğultulara, uğultular da onun sesine dönüşüyordu. Karanlık sokaklar bomboştu ve hızım her geçen dakika artarak, ayağım kontrolden çıkmışcasına daha fazla gaza basıyordu. Kocaman yolda yapayalnızdım, Aslında ben hiç görmediğim annem öldüğünden beri hep yapayalnızdım. Hayır. Hayır annem benim yüzünden ölmemişi! Hayır!
Ayağımla daha fazla gaza bastığımda direksiyon titreyen ellerimin kontrolünden çıktı ve drift atarcasına sürüklendiğini farkettiğimde hızla frene bastım. Ancak araba öyle hızlıydı ki durmaya yetmedi. Sanırım annemin yanına gitme zamanım gelmişti..

1 Hafta Sonra

Boğazımdan kuruluk hissiyle gözlerimi araladığımda vücudum sızım sızım sızlıyordu. Kolumdaki serum bana varlığını hissettirdiğinde etrafa göz attım ve burasının bir hastane odası olduğunu farkettim. Biri beni kurtarmış mıydı? Ah neden ki? Bana kurtarırken kimse fikrimi sormamıştı.
Doğrulmaya çalıştığımda küfürler savurdum ve acıyla inledim. Benim sesimle yanı başımda uyuklayan Deniz uyandı ve hemen bana doğru dönerek söze girdi. "Allahım şükürler olsun! Sonunda oğlum. O nasıl bir uyumak günler sürdü." Yutkunarak sesimi yokladım. "Her yerim ağrıyor Deniz kafamı ütüleme." Dedim.

Denizle geçen sene üniversiteye gittiğim ilk hafta tanışmış arkadaş olmuştuk. Ahmet Karaca, yani babam denen piçin beni okuldan alıp kendi şirketinde zorla staj yaptırması yüzünden ben 1. sınıfı okuyamamıştım. Zaten okumak istediğim bir bölüm de değildi. Benim hayallerim çok başkaydı akademik bir üniversite bile istemiyordum. O adam yüzünden sınava girmiş tercihlerinde bulunurken bile Ahmet Karaca'nın bizzat müteahhitlik yaptığı ve sözü geçtiği için bu okulu yazmak zorunda bırakılmıştım. O evden kaçmak için kabul etmiştim ama sonra o karar değiştirerek beni kendi şirketinde staj yaptırmıştı.
Staj yaptığım 1 sene içinde Deniz hep benimle iletişim halinde kalmış işten çıktığımda da genelde birlikte takılmıştık. Şimdi Deniz 2. sınıfa geçmişti bende mecburen 1. sınıfa..

Deniz bana bakarak "Evet Umut Karaca yine düşüncelere daldı sayın seyirciler." Dedi ve ekledi "Umut! Aloo noldu oğlum bir yerin çok mu acıyor?" Dedi. Bir şey düşünsem bile ona şuan belli edip kafasını ütülemeye niyetim yoktu zaten Deniz yeterince yorgun görünüyordu. Bu yüzden dalgaya vurmaya karar verdim.
"Yok ya çok sağlıklıyım hatta öyleki kalkıp koşu yarışına bile çıkarım(!) Deniz mal mısın oğlum her yerim ağrıyor su ver bana su." Gerçekten de her yerim ağrıyordu. Deniz hafifçe sırıtarak suyu bana verdiğinde neye sırıttığını anlamamıştım. Ancak kollarıma baktığımda sağ kolumun çatlamış olduğunu fark ettim. Neyseki ben solaktım. Suyu bir dikişte içtim ve kendimce bir hasar tespiti yaparak vücudumu incelemeye koyuldum. Bacaklarımda hafif sıyrıklar vardı ve karnımda da bir yara, dikiş atıldığı belliydi. Dikiş sızlıyordu.
Bakışlarım tekrar kollarıma kaydığında kaşlarım çatıldı. Bir bileklik mi?
Benim böyle bir bilekliğim olduğunu hatırlamıyordum. O sırada Deniz de farketmiş olacak ki. "Hayırdır manita yaptın da bilekliğini sana mı verdi dicem ama seni biliyorum aşkla meşkle işin de olmaz ki. O ne oğlum o zaman kolunda?" Dediğinde ben hala ne olduğuna anlam vermeye çalışıyordum üzerinde garip bir ağaç sembolü vardı. Bileğime ne zaman gelmişti bu? O an aklıma kesik kesik bir ses düştü. Bu ses kaza anına aitti. Bir kadın bir kadının sesiydi. Ağlıyordu tek hatırladığım şey o sesti. Denize döndüm ve "Deniz, beni buraya kim getirdi biliyor musun?" Diye sordum. "Hayır bilmiyorum. Sen hastaneye kaldırıldığının ertesi sabahında baban arayıp kaza yaptığını haber verdi. Bende hemen hastaneye koştum." O zaman beni buraya getiren, ağlayan ve aynı zamanda bilekliği veren kadındı. Peki kimdi bu kadın?
"Deniz, kazaya dair hatırladığım tek şey başımda ağlayan bir kadın sesi." Deniz çenesini kaşıyarak "O zaman sana o bilekliği o vermiştir. İyi de neden lan!?" Bilmiyorum der gibi başımı sallarken, kapı açıldı ve içeriye doktor girdi. Birkaç kontrol yaptı ve nasıl olduğumu sordu. Henüz taburcu olmayacakmışım. Taburcu olduğumda da bir sürü gereksiz ilaç, krem, takviye vs almam gerektiğini söyledi. Ah cidden kim bunlarla uğraşacaktı?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 25 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin