Sakin olmam lazım. Karşımdaki 6 tane insan şahıslarina baktım. Benden Demirkan bey'le görüşmek istediklerini ama hepsinin ayrı ayrı şirketlerden olup aynı saatte geldiklerini söylüyorlardı. "Artık beni içeri alırmısınız?! Fazla vaktim yok benim!" Diye çemkirdi bir adam. Derince nefes aldım. "Efendim üzgünüm ama bir yanlış anlaşılma olmuş. Demirkan bey şuan müsait değil. Lütfen biraz sabredermisiniz?" Dedim.
Yok Allah yok. Ben bu adamı döveceğim. Herkes gürültüyle bağırıp çağrıyorlardı. En sonunda Demirkan bey sinirle odasından çıkmıştı. "Bu ne gürültü? Ne oluyor burda Cemre hanım?" Diye soldu.
Ah yetiş kahramanımm
Şuan hiç sırası değil iç ses. Hemde hiç. Demirkan bey herkese göz gezdirdi. Derin bir nefes alarak bana baktı. Sabır dilercesine bakiyordu. Benim bir suçum yok ki. Helin cadısı yapmıştı bunu. Emindim. Demirkan bey herkesi odasına aldı. En sondaki genç adam göz kırpıp içeri girdi.
Kaşlarım ister istemez çatılmıştı. Bu kimdi de bana göz kırpıyor du? Demirkan bey bir bana bir de genç adam'a bakiyordu. Yerime oturdum. 5 ay önce istanbul'a gelmiştim. 4 aydan beri de çektiğim kalmadı. Demirkan bey bana ilkten yakın ve sıcak davransa da şu son 1 ay'dır çok katı ve mesafeliydi.
Telefon çalınca açtım. "2 sade 3 orta 2 de şekerli kahve getir" diye yuzüme kapattı Demirkan bey. Ay az yede uşak tut kendine vay anasını satim. Hepinizin ben varya taaa- neyse neyse.
Hızlıca kahve yapmaya yol almıştım. Hepsini yapıp Demirkan bey'in odasına yol almaya başladım. "Bakarsan dökersin, bakarsan dökersin." Dedim kendi kendime. Tepsiyi sıkıca tuttum kapıyı tıklayıp bekledim. En sonunda gel komutunu duyunca içeri girdim.
Demirkan bey'in sade kahvesini verdim. O sıra göz göze geldik. Diğer sade kahve kimin len? Ben nebilim kim ne içiyor? "Benimki de sade." Dedi bana göz kırpan adam. Onada kahvesini uzatıp yanındakine geçtim. O adamın ise orta'ymış. Onun yanındaki ikili koltukta oturan adam şekerli ve diger kadın da orta. Tekli koltuktaki kadın bana gıcıkça ve sinirle bakiyordu. Kadın kahve'yi alırken düşürdü.
Bir anda o kaynar kahveyle elimi hissetmemistim. Tepsi'yi hızlıca bıraktım. Bir yandan herkes'ten bir aa seslenmesi duyuldu. Elimi sallıyordum. Demirkan bey'e baktım. Gözlerinde endişelenme duygusu geçti. Yada ben öyle görmek istedim. "Neyaptığını saniyorsun sen? Bu kaç para haberin var mı senin? Bu kahve lekesi nasıl çıkacak?!" Diye bağırdı. Ulan benim burda elim yanmış karı nediyor.
"Kendine gel Elif! Kızın eli yanıyor senin dediğine bak!" Dedi göz kırpan çocuk. "Ama Karân bey-" demeden Kâran denen çocuk ona öyle bir bakış atmıştıki. "Gelin sizde burda böylece dikilmeyin. Elinizi bir soğuk suya tutalım" dedi. Demirkan bey'e baktiğımda bana kafasını belli bellirsiz salladı. Odadan hızla çıktım. Arkamdan Karân denen şahıs da geliyordu. Ne diye geliyorsun öpecen de iyileşecek sanki Allah'ım ya! Hafif koşarak kadınlar tuvaletindeki soğuk suya koydum elimi.
Kapı hızla açıldı. Karân içeri girmişti. Ne yapiyordu bu gerizekalı? "Çıkın burası kadınlar tuvaleti." Dedim Karân dediğimi umursamadan yanıma gelip elime baktı. Elimi ellerinden kurtarıp geri soğuk su'ya koydum. Off su toplamıştı.
Karân "Hanımefendi isterseniz bir doktor'a götüreyim sizi?" diye sordu bana. Kafamı kaldırıp kaşlarımı çattım. "Sağol'un gerekmiyor. Siz neden geldiniz? Kadın'lar tuvaletine girmenize gerek yoktu." Dedim ciddi bir şekilde. Cevabını vermesini beklemeden tuvaletten çıktım. Karân bey arkamdan geliyordu. Demirkan bey karşımda bana ve karân bey'e sinirli bir şekilde bakıyordu. Bana'da değil direk Karân bey'e. "Cemre hanım gerçekten hastahaneye götürebilirim sizi." Dedi Karânbey. Yüzüme sert bakışlarımı takınıp ona döndüm.