☆Bu gün yine Yıldızlara anlattım seni☆
Pekala mola zamanı, önlüğümü çıkarıp sandalyenin üzerine attım. Kafede işler yolunda ilerliyor gibi duruyordu ve şuan kasaya Kübra baktığı için ben biraz dinlenebilirim sanırım, kendimi mola odasındaki koltuğa atıp telefonumu çıkardım.
"Sıkıldım, bakalım neler yazmışım." Telefondan yazı yazmak için kullandığım uygulamaya girdiğimde karşıma çıkan taslak kitapları görünce gülümsedim, hepsi eskiden yazdığım ama yarım kalan kitaplar. En çok sayfa sayısı olan kitaba tıkladım, bu kitabı doğrusu hiç hatırlamıyordum.
"Nisa, yardım lazım!" içeriden seslenen Sude ile şimdilik dinlenme işimi bırakıp ayağa kalktım, iş beklemez sonuçta.
"Geliyorum! Umarım iş için çağırıyosundur Sude." Diyerek odadan çıkarken önlüğümü de alıp üzerime geçirdim, kafeye göz ucuyla sorun olup olmadığına baktıktan sonra mutfağa Sude'nin yanına gittim.
"Of Nisa of! Baksana halime!" Diyen Sude'yi baştan aşağı inceledim, hiçbir sorun olmadığını görünce kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. Yine bir şeyleri dramatize ediyor!
"Ne varmış halinde?" Dediğimde ağlamaklı sesler çıkararak önlüğünü üzerinden çıkardı, gördüğüm beyaz elbisesinin üstündeki kocaman kahve lekesi ile ağzım açık kaldı.
"Nasıl başardın bunu? Müşteriye birşey olmadı değil mi?" Dedim yanına gidip lekenin durumuna bakarken, en sevdiği elbisesine kahve döküldüğü için dramatize etmesi sorun değildi benim açımdan. En sevdiği elbisesi sonuçta buna üzülmeyecek de neye üzülecek, haksız mıyım?
"Yok yok müşteriye gitmeden mutfak kapısına çarptım." Dedi tekrar önlüğünü giyerek, sakar kızı servis yapma görevine koyarsak olacağı bu! En azından soğuk kahve dökülmüş.
"Sen iyisin ya boşver o zaman, istersen sen git üzerini değiştir ben ilgilenirim servisle." Dediğimde başını olumlu anlamda sallayıp mutfaktan hızla çıktı,seslice nefes verip Nehir'in tekrar yaptığı soğuk kahveyi tepsiye koydum.
"Sende kapıya kafa atma." Diye dalga geçen Nehir'e gülüp tepsiyle dikkatlice mutfaktan çıktım, siparişi bekleyen müşteriye dikkatli ama hızlı adımlarla ilerleyip kahvesini masaya koydum.
"Gecikme için özür dileriz, başka bir isteğiniz varmı?" Dedim masadaki esmer kadına, sıcacık bir gülümseme ile teşekkür edip birşey olursa sesleneceğini söyleyince bende ona gülümseyip yanından ayrıldım ve kasaya Kübra'nın yanına gittim.
"Bugün normale göre daha az kişi var." Diyen Kübra'yı başımla onayladım, bu hem iyi hem kötü bir olaydı aslında.
"Saat geç olmaya başladı bu yüzden daha fazla kişinin geleceğini sanmıyorum." Dedim bende seslice nefes vererek, son günlerde kafemize gelen kişi sayısı azalmaya başladı ve kafenin yorumlarında baktığımız üzere sorun kahveler yada tatlılarda değil, kafenin ambiyansında. Ancak kafemiz kütüphane kafe gibi olduğu için bunu değiştirmek istemiyorum, hiçbirimiz istemiyoruz.
"Ambiyansı gerçekten değiştirmemiz gerekiyor mu?" Diye Kübra'ya baktığımda omuz silkti.
"Bizim hayalimiz buydu, bundan bu kadar kolay vazgeçebilir miyiz ki?" Diye cevap verince başımı salladım, haklıydı sonuçta. Bunca zamandır böyle bir kafe açmayı hayal etmiş hatta birkaçımız ailesini karşısına almıştı, bundan bu kadar kolay vazgeçmeyiz.
"Sorun etme Nisa, fazla düşünüyorsun. Biz devamlı müşterilerimize gerekli ilgiyi veriyoruz ve bundan mutlular, gerisi önemli değil haksız mıyım?" Dedi Kübra gülümseyerek başımla onayladım söylediğini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wattpad Oğlanı ☆
Teen Fiction"Bana bak kızım sıkarım topuğuna!" "Ne duruyorsun sıksana!" Ardından duyulan 2 el ateş sesi ve tiz çığlıklar, her yer kan olmuştu ancak onun içinde ne bir gram endişe nede bir gram merhamet vardı. ... Bir kitabın içinde olduğunuzu fark etseydiniz n...