şok üstüne şok

452 46 21
                                    

yorumları büyük bir keyifle okuyan jane’e gözlerini deviren roséanne yerinden kalkıp sarı saçlarını savurdu ve konuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

yorumları büyük bir keyifle okuyan jane’e gözlerini deviren roséanne yerinden kalkıp sarı saçlarını savurdu ve konuştu.

“fena mı? onlar da eniştelerini kutluyorlar kendilerince.”

“aman enişteci çıkmasınlar da...” diyerek korku dolu bir bakış attı ekrana jane.

roséanne olduğu yerde kıpırdanıp yüzündeki makyajı kontrol etti ayna karşısında. saat sabahın henüz 08.23'ü olmasına rağmen erkenden kalkıp hazırlanmaya başlamışlardı kızlar.

“ay sen şu geçen aldığımız fileli elbiseyi giysene rosie, o sana çok yakışıyor.. kuğu gibi oluyorsun.”

roséanne başını heyecanla sallayıp üstüne geçireceği beyaz elbiseyi üstüne tutmuştu, iç gösteren türden bir elbiseydi ama içine de beyaz bikinilerini giyerse akşama doğru biraz yüzebilirlerdi.

jennie telefonla uğraşmayı kesip kahverengi saçlarını nasıl öreceğine karar vermeye çalışıyor, ince dalgalarını çekiştirip derin nefesler veriyordu.

uzun süren bir hazırlanma süreci kızları bekliyor gibi görünüyordu.

“bay trudeau bu çiçekleri size gönderdi efendim.” diyerek kızların dün rezerve ettiği masaya renkli çiçekler bırakan garson kız gülümsüyordu.

ardından her iki kızın da beklemediği bir ses yükseldi garson kızın ardından.

“hangi bay trudeau? ben bir şey göndermedim kimseye, ancak...” karşısındaki jane’i süzen john kızı utandırmak ister gibi cümlesine devam etmişti. “artık ben de göndermiş sayılabilirim?”

“sen bu işin dışında kalıyorsun john, ikile.”

dün gördükleri tanıdık simanın sesi duyulduğunda roséanne kendini göstermek ister gibi başını öne eğmiş, ardından elini uzatarak ayaklanmıştı.

“ben roséanne, siz de bay.. trudeau olmalısınız?”

“justin, justin trudeau.”

arkadan hızla elini jane’e uzan john tıpkı erkek kardeşini taklit eder gibi el sıkışmak istemişti.

“ben de john, memnun oldum güzel hanımefendi.”

“jane, yani.. öhm, ben de memnun oldum bayım.”

“siz sırf vlog çekmek için mi geldiniz yani buraya?” diye sormadan edemedi justin.

“senin gibi geri kafalılar bilmez, insanlar yapay yağmur yağıyor diye izlemek için dubai’ye gidiyorlar.”

“sen biraz kapasan mı o çeneni gevşek herif?”

olaya el atmak isteyen jane odağı kendi üstünde toplayarak telefonundan açtığı yorumları justin’e yöneltti.

“bütün dünya aşkınızı konuşuyor! yani, o tanışma anınızı.” diyerek düzeltti kendisini kız.

justin okuduğu yorumlara kaşlarını kaldırarak şaşkınca bir tepki verirken john hâlinden memnun gibiydi. roséanne ise utanıyor ve bir yandan da önündeki çiçeklerle oynuyordu.

“demek no husband no sadness ha?” diye çapkın bir gülüş attı justin ortaya.

“öyleydi.. yani, insanlar birden yakıştırma yaptılar işte öyle. hem zaten öyle pat diye aşk mı olurmuş canım? öyle bir şey yok yani.”

patlamış mısır yeme sesleri eşliğinde “kim demiş bir anda elin adamını kocam ilan edemem diye?” şeklinde söylendi roséanne

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

patlamış mısır yeme sesleri eşliğinde “kim demiş bir anda elin adamını kocam ilan edemem diye?” şeklinde söylendi roséanne.

geriye kalan tek şey justin’in tepkisini görmek olacaktı.

love you like a love song ​Ꮺ rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin