6

8 3 4
                                    

Gözümden akan yaş yavaşça yanaklarımdan kaydı, oradan boynuma ve sonrasında ise onu takip eden aklım tamamen karşımdakine odaklandı. Beyaz güller.. içimden hep seninle konuştum ama beni duyacağını düşünmemiştim Rosa Blanche.. Ah artık karsimdasin.. sanırım sana adinla hitap etmeliyim.. öyle degil mi..

"Dazai?"

Gulleri yüzünden çekti ve bana buruk bir gülümseme ile baktı. Her zaman kahve kokan sacları hafif rüzgarda bana yine kahve ve yaz kokusunu hatırlattı. Kahve gözleri ve kahve sacları olan bir adam.. bana yaşamayı hatırlattı.

"Chuuya.. gülleri kabul etmeyecek misin? Yoksa artık güllerimi istemiyor musun.. Rosa Rouge?"

Hakli ben salak gibi kapıda sadece duruyorum ne bir yaptığım var ne de bir söylediğim. Haliyle kabul etmeyeceğimi düşündü. Hızla elimi gullere attım ve onları iki avucumla sıkıca kavradım. Hiç tereddüt etmeden yapmıştım bunu.. Fakat ellerime baktığımda kan göremedim.. Her zamanki gibi ayıklamıştı.. güllerin dikenlerini..

"Bunu yapacağını biliyordum, bana hala fazla guveniyorsun"

Biraz şaşkın biraz da nostarjik bir mutluluk ile güllere baka kaldım. Saat sabahın 9 uydu ve haziran ayındaydık. Hava sıcak ve güneşiydi. Deniz kenarında yaşadığım için bu havalarda bu civar çok güzel oluyordu.. Kuşların sesleri, bahçemdeki ağaçlar ve yaz olmasına rağmen palto giyen bu manyak.. hayat bazen gercekten.. guzel hissediriyordu. Dazai nin gidişinin üzerinden çok uzun zaman geçmişti ve ben bencilce kaprislerimi atlatali çok olmuştu. Onun gidişine içkiler içip kafayı yemektense yaşamaya ve bir gün bir beyaz gül daha alabilme hayaline tutunmuştum.

"İçeriye gec"

Kapıdan biraz çekildim ve içeriye girmesi için yer açtım. Gülleri özenle bir vazoya yerleştirdim ve su doldurdum. Bu sefer salak değilim, bir gün veya şimdi bile beni tekrar bırakıp gidebileceğini bildiğim bir adama baktığının farkındayım. Ben bu gün.. 4 öncesine kıyasla her şeyin farkındayım.
Her zaman yaptığı gibi salonumdaki büyük kitaplığın altında duran eski deri pufa oturdu. Ona baktım. Evimi inceliyordu. Sen gittikten sonra hiç bir şey değişmedi ki salak...

"Degistirmemissin."

"Içimden gelmedi"

"..hala yazıyor musun?"

"Evet"

"Okuyabilir miyim?"

"Hayir"

"Tamam"

Dedi ve kitaplığıma bakıp benim yazdığım defterlerden birini alıp şiirlerimi okumaya başladı. Lânet olsun hala laftan anlamayan birisi.. ama artık o şiirler için utanmıyorum. Eski Chuuya belki şu an ortalığı ayağa kaldirirdi ama simdiki Chuuya sadece izliyor çünkü sakin kalmayı öğrendi. Zor yoldan da olsa.

"Değişmişsin ama yazıların hala aynı."

"Sana dakika bası patlamaya hazır bir bomba olmami mı isterdin? Zor yoldan da olsa sakinliği öğrendim."

"Senin pimini çekmeyi biliyorum Chuuya."

Buna sasirmadim. Her ne kadar sakinlestim falan desemde özümde aynı kisiyim. Sadece derinlere gomdum. Onun, derinlerdeki Chuuya 'yi tekrar yüzeye çıkartmasını.. çok isterdim..

Rosa Blanche Ve Rosa Rouge-{soukoku}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin