Sanırım her gün bayılıp uyanmaktan bıktım... Yine monoton doğan güneşi görmüştüm. Kollarım sızlıyordu, kafamı hafif kaldırıp iki yanımda duran kollarıma baktığımda beyaz bezle sarılı olduğunu gördüm. Gerçekten sızlıyordu, canım yanıyordu. Bunun beni ne kadar kırdığından haberi yok muydu aceba?
Kapı kesi duyduğumda içeriye kimin girdiğine bakmak için başımı çevirdim, yanıma geldi, yanağımdan ve dudağımdan öptü sonra gitti.
Sanırım o gittikten sonra gözyaşları dökmeliyim?
Boş vaktim vardı ve yemeyi en çok sevdiğim şey pastaydı bunun için aşağıya mutfağa indim. Mutfaktan pasta malzemelerini çıkardım. İnternetten rastgele bir pasta tarifi buldum ve yapmaya başladım. Gerçekten mutfakta vakit geçirmek benim için bir terapi gibiydi. Yumurtaları kırdım, şekeri kattım, unu kattım, vanilya ve çeşitli aromaları kattım vs.
Pişirdiğimde üstüne çeşitli süslemeler yaptım ve kedili tepsinin üstüne koydum. Gerçekten çok güzel iş çıkarmışım...
Film veya dizi izlemek istemedim, dışarıya çıkmak da istemiyordum. Ancak yapmak istediğim kasırga kadar büyük bir tutku vardı. Evin bodrum katındaki kütüphenedeki tozlu rafları ve sararmış sayfaları incelemek istiyordum. O odaya hiç girmemiştim bu zamana kadar. Çünkü beni ürkütüyordu ve ürkütmesinin yanı sıra kimse bana bir şey dememiş olmasına rağmen kapısına girdiğimde görünmez bir el beni tutuyormuş gibi hissediyordum. Veya beynime söz geçiremiyordum. Gerçekten zordu ama kesin kararım sonucu merdivenleri indim.
Bodrum kat gerçekten ürkütücüydü, karanlıktu, rutubet kokuyordu ve mezarlığa gömülmüşüm gibi hissettiriyordu. Nedense acele etmem gerekiyormuş gibi hissettim bunun için kapıyı açtım ve içeriye girdim.
Beni bordo renk ahşap kitaplıklar, üstünde gerek mavi gerekse sarı her renkten karmaşık kitaplar karşılıyordu. Evet, hertaraf kitap doluydu ama bir raf, en altta sağ köşeye dayalı 10-13 cilt defter vardı?
Bir kâğıda benziyordu ve el yazısı gibiydi. Merakla elime aldım, sayfalar aynı karpuza benziyordu, üstündeki mavi mürekkep sanki elimdeyken çekirdekleri dökülen karpuza dönüşecekmiş gibi gelse de devam ettim.
Kâğıtlar sararmıştı ancak defter ve mürekkepler lacivert mavisiydi...
01/01/2007
Sanırım yılbaşında başlamak artık benim için bir adet oldu günlüğüm...
Sana yazmak sanırım acılarımı dindiren tek yer...
Bugün okula annemi çağırmışlar. Neymiş? Agresif davranışlar sergiliyormuşum. Ailem konusunda hassasmışım felan. Ya sanane sanane!
Sayfanın bu kısmında kan lekeleri bulaşmıştı ve bunun için boşluk bırakılmış gibi görünüyordu.
Sadece bu beni rahatlatmış hissettiriyor. Artık hiçbir duygu hissetmiyorum sanki siyah bir bilinmezlik çukurunun içinde sürekli düşüyor gibiyim, sabit mi duruyorum yoksa süzülüyor muyum o bile belli değil. Artık hiçbir şey hissetmiyorum.
Tek hissettiğim aileme ve insanlara karşı olan nefret, kin, intikam duygusu.
Nasıl intikam alabilirim, içinde kendimi kaybettiğim bu karanlığı insanlara nasıl tattırabilirim diye düşünüyorum hergün kara kara.
Sanırım cevabını biliyorum.
02/01/2007
Bugün annem ve babam öldü. Mezarlarına sarı lale bile dikmeyeceğim. Can çekişsinler.
Yalnız kalmış gibi hissettiğimi düşünüyorsun... Ama ben sadece mutluyum.
03/01/2007
Teyzem beni yanına alacağını söyledi. Şimdi onun evinde kalıyorum ancak kendisi tam bir ør##pu. Sabah akşam barlarda sürterken bazılarını oyuna getirmek zor olmuyor. :)
04/01/2007
30 kişi öldürdüm... Kendimi daha iyi hissediyorum. Az kaldı...
Titreyen ellerimle defterin kapağını kapadım. Daha fazla okuyabileceğimi sanmıyorum. Sevdiğim kişinin karanlık geçmişini öğrenmek şuan kalbime çok ağır gelmişti. Böyle bir şey olduğunu tahmin etmemiş miydim? Tabiki de evet ancak bu kadar korkunç olabileceğini düşünmemiştim. 7 yaşındaki bir çocuğun 4 günde 30 kişi öldürdüğünü düşünmek... Bayılacak gibi hissetmeme sebep oluyor. En önemlisi intikam duygusu bu kadar yüksek olan bir psikopata aşığım ve onun evinda kalıyorum ben!
Kapı sesi duymamla yerimden sıçradım ve hızlıca defteri çantama soktum. Kapağını kapatım elime pastamı aldım. Korkudan bir parça yiyememiştim. Gözlerim yanıyordu, ben gerilmiştim, soğuk soğuk terler döküyordum ve atmosfer çok garipti. Bozuntuya verme, şimdilik unut, her şey iyi olacak, sakin ol. Hep kendime söylediğim ve hiçbir işe yaramayan sözlerdi bunlar. Derin bir nefes aldım ve kapıyı açtım.
Eve gelmiş olmalıydı ancak beni odamda bulamayınca çoktan evi gezmeye başlamıştır bile. Derin bir şekilde yutkundum.
Kapıyı açtım ve çıktığım gibi belimden tutulmamla durdurulmam bir olmuştu.
Soğuk ve kemikli elleri kalçamdan süzülerek belimdeki çantaya gitmişti, içindeki defteri almış ve geri kapatmıştı. Korkudan nefesimi tutmuştum, vücudum buz kesmişti ve arkamda nefeslerini hissediyordum.
"Ne yapıyorsun burada ve bu defterle tatlım?"
"H-hiç. Sadece bir roman arıyordum ve ilk gördüğümü alıp yatak odama çıkacaktım."
"Hmm, öyle miymiş? İnanmalı mıyım?"
"Ama g-gerçek."
Bileğimden tutmuş ve arkamda ikisini birleştirmişti. Elimdeki pasta ellerimden düşmüş ve yere yapışmıştı. Puslu betonda iz bırakan pasta kreması ve hamuruyla bakıştık.
Hâla arkama dönmemiştim. Şuan öyle bir korku içerisindeydim ki nutkum tutulmuştu, karşı çıkamıyordum, bacaklarımı kıpırdatamıyordum. Kafese konulan beyaz kuş gibi hissediyorum şuan ama kanatları kırılmış.
Defteri yere attığını duydum çünkü çok kuvvetli bir ses çıkmıştı. Diğer eliyle zincir aldığını hissettim ve tam anlamıyla ürkütücü bu yerde boynuma doladı. Gözlerim açılırken az sonra etlerimin kanlar içinde parçalara ayrılacağını hayal etmiştim. Anında tüm buzlarım çözülmüş gibi çırpınmaya başladım ama çözümü yoktu...
Liwa bu bölümü atiyor ve gecenin karanlığında usulca gözden kayboluyor... <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Dark_bluenight"
Fiksi RemajaSonunda itaat edilmeye ikna edilmiştim ama sevgiden... gözüm ondan başkasını görmüyordu ve kim beyazdan saf bulutları görmek istemezdi ki? •bxb var rahatsiz olan okumayabilir •bdsm tarzi olucak