Görmezden gelebilirdim fakat o asansörde beni çeken bir şey vardı. Fare kapanıydı belki de ve benden peynirin kokusunun cazibesine kapılmış bir fare. Bundan iki gün önceydi. Saat akşam on bir civarlarında uyandım. Uyandığımda o peynir kokusu, kendimi yatağımdan süzülerek asansörün karşısında bulmamı sağladı. "Yiyecek bir şeyler almalıyım." elimi cebime attım "Kimi kandırıyorum." Cüzdanımı almamıştım. Zaten o geceyi geçirmemi sağlayacak kadar ıvır zıvır vardı dolapta. Asansörü çağırdım. Hareketsizce asansörün gelmesini bekledim. O an geçirdiğim otuz kırk saniye bitmek bilmedi. Bir an vazgeçer gibi oldum ve arkamı döndüm. O anda geldi asansör. Sanki fısıldadı kulağıma. Ne dediği hakkında hiçbir fikrim olmasa da bedenim zihnimin kontrolünün ötesine geçip asansöre yöneldi. Tüm vücudumda ince bir karıncalanma hissedebiliyordum. Bedenim sanki, her ne kadar karşı koyamasa da bir terslik, bir tehlike olduğunu hissediyordu. Sonunda teslim oldum ve kendimi asansörün içine attım. Zihnimde hiçbir düşünce yoktu, kafam sanki bomboştu ve bedenim otopilotta hareket ediyor gibiydi. Tüm katlara bastım. Neden? Bilmiyorum. Sadece o tuşlara hızlı hızlı bastım.
Asansör hareket etmeye başladı. Asansör alçalmaya başladı; asansörün alçalmasıyla yüreğim yükselir gibi oldu, sanki lunaparktaki adrenalin zımbırtılarındaki gibi bir histi. Altıncı kat... Asansör durdu fakat kapı açılmadı. Beşinci kat... Asansör tekrar durdu, bu sefer daha uzun. Dördüncü kat... Asansör ışıkları yanıp söndü; umursamadım. Kapandaki peynire kitlenmiş bir fare gibiydim. Üçüncü kat... Asansör kapısı birkaç santim aralandı, içeriye bir karanlık sızdı. "Örümcek?" birbiri üzerine binmiş belki yüzlerce örümcek asansöre doldu. Kendimi asansörün en uzak köşesine attım, tırmanabilsem tavana tırmanacaktım. Örümcekler asansörü doldurmaya başladı. Sanki asansör karanlık tarafından ele geçiriliyormuş gibiydi. Bütün vücudum titriyordu. Gözlerimi kapattım. Asansör alçalmaya başladı. İkinci kat... Gözlerimi açtığım zaman örümcekler kaybolmuştu. Birinci kat... Asansör durdu, kapı açıldı. Kapıdan dışarıya bir adım attım. "Yedinci kat?" kontrol etmek için tekrardan asansörün içerisine doğru kafamı soktum; yedinci kattaydım.
O an bayılır gibi oldum, belki de rahatlamanın etkisiyle bütün vücuduma ince tatlı bir elektriklenme gelmişti. Hemen kendimi odama attım. Bilgisayarımın başına oturunca bir terslik fark ettim. Tarih farklıydı. Bir gün sonrasındaydım. Anlam veremedim, bir gün boyunca asansörde olmamın imkânı yoktu. Uyuyakaldım sanırım. Olabilir mi böyle bir şey? Hiç kimse görmez ve uyandırmaz mıydı? Hiç kimse... O asansörde hiç kimseyle karşılaşmamıştım daha önce. Hemen yan dairenin kapısına gittim. Sertçe kapıya vurmaya başladım. Kapıyı siyah saçlı, gözlüklü, bir altmış boylarında, uykulu ve sinirli bakışlarıyla vücudumda dört beş delik açan bir kız açmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asansör
HorrorYeni taşındığı apartmandaki asansörde bir terslik olduğunu fark etmeye başlayan genç çevirmen, merakına karşı koyamayıp gerçekleri öğrenme ve kendi ruh sağlığını sorgulama arasında gelgitler yaşar.