"Sarayın En Güzel Çiçeği"
-
Yeşerme vakti...
Genç kız yaşamış olduğu bu duruma inanamıyordu, bunca zamandır kaçınmaya çalıştığı kişi, aslında tam olarak gitmek istediği kişiydi.
Şimdi karşısında, unvanını bilerek oturduğu adam bundan rahatsızlık duymasa da Rhewyn henüz alışamamıştı.
"Size fazlasıyla mahcubum."
Solem Kralı, genç kızın gözlerini ondan kaçırmaya devam etmesine bir anlam veremiyordu. Kim olduğunu öğrendiğinde daha rahat hissedeceğini düşünmüştü fakat bir nevi bu durum ters tepmiş gibi görünüyordu.
"Olma. Bana rağmen bana sadık kalmak için direndin, mahcup olan sen olmamalısın."
Önündeki yemeklere bakarken, kralın onu teselli etme çabasına bir karşılık vermek üzere ağzını açtıysa da, bir türlü istediği şeyi yapmıyordu.
Ona bakmıyordu.
"Yine de vekil sandığım size duyduğum ilgiyi es geçemezsiniz."
Derin bir nefes alıp verdi kral. Fazla naif bir tutuma sahip olan Rhewyn'in düşünceleri de en az onun kadar inceydi.
"Beni mutlu bir adama dönüştüren de tam olarak bu. Kim olduğumu bilmeden bana duyduğun ilgi ve yüzümü bile görmediğin halde bana sadık kalma çaban. Kaldın da, bir yerde seni kendimce zorladığımı itiraf etmeliyim ve bunun için af diliyorum lakin kararlılığını görmek benim için muazzam bir onurdu."
Genç kızın kaşları yukarıya doğru bükülürken, zorlukla karşısındaki adama baktı. Yol boyunca kaçındığı ve bir anlam yüklemek istemediği parlak gözleri, artık özgürce dolaşıyordu onun yüzünde.
Al renge bürünen yanakları, bembeyaz teniyle zarif bir şekilde bütünleşmişti. Dudakları da bunun kat ve kat koyusuyla taçlanmış, hasretini çektiği güller gibi kırmızıydı.
Kral, bir kuzeylinin nasıl bu kadar zarif olabildiğine şaşırıyordu. Kuzeyli insanlar iklimleri gereği ısınmak için fazlaca beslenir ve çokça hareket gerektiren işler yaparlardı.
Bu genç kız bir şekilde oraya ait değilmiş gibi duruyordu. Şayet öteki türlü düşünecek olursa, yaşı henüz o gelişimi gösteremeyecek kadar küçük olmalıydı.
"Kaç bahar eksik ömründe?"
Kralın sorusu, Rhewyn'i beklemediği yerden vurduğunda, başta ne dediğini anlamamıştı. Belki de genç bir kadının yaşını sormanın en naif yoluydu bu. Volmond'da kaç yılı bahar görmeden yaşadığını soruyordu ona.
Ve yalnızca onun gibi dilinde şiirleri olan biri idrak edebilirdi bu soruyu.
"Ben, on dokuz yaşındayım."
Kralın kaşları çatılır gibi büküldü yukarıya doğru. Görünenden fazla lakin beklediğinden azdı.
"Gençsin."
Gençti, lakin yaşına göre ait olduğu yerin insanlarına nazaran gereken cüssede değildi.
Rhewyn boynunu bükmemek için direnirken "Geldiğim yere göre bir evlilik gerçekleştirmek için bir hayli geç bir yaş." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trøllabundin | Broken Crown side story
Fanfiction"Buzların arasından kazıdım köklerini, artık bereketli topraklarda yeşerme vaktin geldi." - Solem'in ölümsüz kralına can veren, "İlk" Baharı'nın hikayesi...