4|•Kuzenler

115 9 3
                                    

Yemekten sonra hem gezip hemde yediklerimizi eritmek için küçük bir yürüyüşe çıkmıştık. Önde ailenin büyük kadınları arkada genç kızları gezip fotoğraf çekiyorlardı. Ben tabiki en arkada düşüncelere dalmak ile meşguldüm. Sonunda arkamdan Fırat'ın seslenmesi ile durup onu beklemiştim ve bu esnada kadınlar biraz uzaklaşmıştı.

Sonunda yanıma varıp beni kolunun altına alıp yürümeye başlamıştı.

"Lila benim sana söylemem gereken birşey var" demişti sonunda ağzındaki baklayı çıkartarak.

"Söyle bakem" demiştim merakla.

"Şey ben, ben sanırım birini seviyorum" demişti heyecanla. Ben yerimde durunca o da durmuştu, hemen heyecanla atladım.

"Kim lan kimm" dedim heyecanla.

"Ama kimseye söyleme olur mu? Söz mü?" Demişti arada kalarak.

"Söz tabi hadi söyle" demiştim merakla.

Kulağıma eğilip o isimi fısıldadığı sırada ben karşıdaki yeşil gözlerle karşılaşmıştım. Bizi yiyecekmiş gibi bakıyordu ve sanırım benden nefret ediyordu yoksa böyle bakmasının başka bir açıklaması olamazdı. Fırat'ın söylediği isimle heyecanım iyice artmıştı. "Şirin" demişti, en küçük amcamın kızı ve şuan tam karşıda çiçeklerle fotoğraf çekinmekle meşgul.

Ben hızla Fırat'a dönerken Fırat ise benim baktığım yere bakmak ile meşguldü.

"OHAAA, çok iyi seçim kardeşim" demiştim Fırat'a sonunda. Gerçi kendi seçemiyordu, kalbi seçiyordu ya ama olsundu. Aşık mı yoksa öylesine gönül eğlencesi mi bilemem ama en merak ettiğim şey birini sevmekti. Annemi, babamı, abimi, ablamı, yeğenlerimi, arkadaşlarımı ve daha birçok şeyi seviyorum ama Allah sevgisi bir başka. Bunlar dışında hiç birine sevgi duygusu hissetmedim, nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Allah herşeyi ve herkesi öyle güzel yaratmış ki, gönlüm Allah'tan başkasına düşemiyor.

"cidden oha, bence olur sizden, evlenirsiniz nikah şahidinizde ben olurum valla" demiştim çünkü şirinle yaşıttık ve ailede en yakın olduğum kuzenlerimden biriydi.

"Dur dur sakin, biri duyucak. Ya şimdi onu bunu boşverde hani biliyor musun onun böyle sevdiği biri falan var mı?" Diye sormuştu merakla.

"Bildiğime göre yok, zaten pek evden çıkan bir kız değil ve okuluda bu yıl bitiyor" demiştim bildiğim herşeyi ortaya dökerek.

"Anladım, aferin lan ilk defa bir işe yaradın" demişti gülerek.

"Sus be, kardeş değil kalleşsin kalleş" dedim diklenerek. O sırada karşıdaki gözlerin hala bizi izlediğini fark edince hemen çeki düzen verme gereği duymuştum ki gerek kalmamıştı. Esma Fatih'in yanına gitmişti ve fatih gözlerini sonunda bizim üstümüzden çekip esmaya dönmüştü.

Biraz daha fıratla yürüyüş yaptıktan sonra hemen eşyaları toplamaya koyulmuştuk. Hava kararmaya başlamış ve gökyüzü yine en güzel renklerle boyanmıştı. Herkes arabalarına binip yavaş yavaş alandan ayrılırken sonunda Fatih'in ceketini vermenin zamanı geldiğini anlamıştım. Uzaktan huzur dolu kokusunu koklayıp yürümeye başladım. Fatih bizim arabaya doğru giderken bende peşinden adımlamıştım.

"Fatih" diye seslenip birkaç adım gerisinde durmuştum. O da durup arkasını dönüp keskin gözlerini üstüme dikmişti. Benden nefret mi ediyordu? Kaşları sürekli çatıktı, ya da kaşlarının şekli öyleydi. Dışarıdan çok soğuk biri gibi duruyordu ama aynı zamanda iyiydide, aslında anlaşılmaz biriydi. Ne hissettiğini, ne sevdiğini, ne istediğini anlamıyordum. Gerçi nasıl anlasaydım ki? Hayatımda dün ilk kez görmüştüm. Niye bu çocuğu bu kadar kafama takıyorsam?

HAFIZCIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin