Saktum erkenden kalkmıştı. Yakında 15 yaşına girecek ergenliğe başlayacaktı. Buna rağmen hala kendini çelimsiz ve çocuksu görerek kendine haksızlık ediyordu. Boyu 168 saçları siyah ile kahverengi arası yaşıtlarına göre dağda yaşadığı için daha güçlü bir vücut ve bal sarısı gözlere uyumlu kahve rengi bir tene sahipti. Yüzünde yakışıklılığın ilk çizgileri ergenlik ile birlikte belirmeye başlamıştı. İki katlı dağ evinin üst katında kendine ait odasında kalıyordu. Aşağıya indi. Babası her zaman için onun kahvaltıyı hazirlamasini beklerdi . Fakat aşağı indiğinde diğer günlerden farklı olarak babasının kahvaltıyı hazırladığını gördü. Babası ile kendisinin yaşadığı bu orta boy kulubede başka birinin kahvaltı hazırlama imkanı yoktu. Yinede kahvaltıya baktığında sofrada 3 tabak olması dikkatini çekti. Babasının nereye gittiğini düşünerek 4 kişilik dikdörtgen masaya oturdu. Beklerken aklından geçen ve babası ile konuşmayı düşündüğü şeylerin heyecanını bastıramıyordu. Artık 15 yaşındaydı ve ergenliğe girmişti. Aslında bir kaç gün kalmıştı fakat bu önemli değildi. Dağda odun kesmek ve avlanmaktan daha önemli şeyler olduğunu hissediyor diğer insanları şehirleri kısaca dünyayı merak ediyordu.
Saktum bu düşünceler içinde düşlere dalmak üzereyken hafif bir gıcırtı eşliğindeki kapı sesi hızlı bir şekilde onu düşüncelerden ayırıp kapıya odakladi. Kapı açıldığında ilk girenin babası olmaması kaslarının hızla kasilarak elinin masanın hemen altına sabitlenmiş kısa fırlatma bıçağına seğirtmesine neden oldu. Hemen ardından babasının girmesi bir anlık kasilan kasların gevşemesini sağladı. Yabancıya ilk bakışta dikkat etmeyen Saktum şimdi anlık bir hız ile dikkat kesilmişti. Babasından bir on santim kısa çok daha ince ve kıvrımlı hatlara sahip bu misafirin güçsüz görünmesine rağmen Saktuma hissettirdiği güç onu etkilemişti. Daha dikkatli bakınca saçlarının uzun sarı ve düz olduğunu yüzünün küçük elmacık kemiklerinin çıkık ve burnunun hafif kalkık olduğunu fark etti. Dikkatini bir derece daha arttirip baktığında altındaki deri, üzerine yapışan pantolonun gizli ceplerini kukuletali pelerini altında ki bıçakları ve yayı dar gömleğinin altındaki örme zırhı fark etmişti. Babasının kirli sakalındaki gülümseme içini rahatlatmasa kadının buraya düello için geldiğini düşünecekti. İkisi birden masaya yaklaşırken babası önden tanıştırma nezaketini göstermeden kadın Saktuma doğru ilerledi. Elini uzatarak "Ben Lahya. Senin yeni eğitmenin olacağım ." diyerek saktum un uzattığı eli sıktı.
Saktum ona söylenen karşısında adeta sudan çıkmış balığa dönmüştü. Yıllarca babası tarafından kılıç, ok , mızrak, pala ve bıçak gibi silahların eğitimini görmüş; iz sürme, takip, tuzak kurma, doğada hayatta kalma gibi becerilerin yanında matematik, geometri, semboller ve şekiller eski diller hakkında da eğitim almıştı. Saktum sakince Lahya ya sordu "ben bunca eğitim aldım babamdan... benim seni eğitmemi ister misin?" Babası bir iç geçirip tam lafa dahil olacağı sırada Lahya babasına susmasi manasında elini kaldırarak "Sen karışma lütfen Atum"diyerek devam etti "Demek eğitimi tamamladığını düşünüyorsun . Daha bir bayan ile nasıl konuşacağını bilmiyorsun. Sanırım bu bir bayanla ilk konuşman ve sen egitimim bitti diyorsun gerçekten komik." Diyerek gülümsedi.
Saktum ne diyor bu der gibi babasına baktı. Evet Lahya haklıydı Saktum un konuştuğu ilk bayandı. Fakat eğitimini büyük ölçüde tamamlamıştır. Başka bir eğitim de istemiyordu. Lahya ya dönerek "bir bayanla ilk konuşmam ama çok defalar kılıç tuttum. Babam ile iyi mücadelelerde bulundum"dedi ve haklıydı son bir kaç mücadele dir babasını yenmişti. Sadece okçulukta babası her zaman açık ara öndeydi. Aslında Saktum babası Atum un ne kadar güçlü bir savaşçı olduğunu birçok komutanın onu tanıyıp ondan çekindiğini duysa hayret ederdi. Tabii turnuvalarda ki başarılarından ve bir tek Kaplan gözüne yenildiğinden haberi olsa kesinlikle bir kaç gün ağzı bir karış açık dolaşırdı.
Lahya gayet rahat bir şekilde "küçük bir düello ya var mısın"diye gülümseyerek sordu. Babası ona hiçbir rakibi hafife almamasını söylemişti ki zaten istesede Lahya yı hafife alamıyordu. Babasına doğru bakarak onay bekleyince babası Atum "oğlum insanların birbirini tanıması için düello yapması gerekir... seninde yeni insanlar tanıma vaktin geldi" diyerek Saktuma onay verdi. Bunun üzerine Saktum " o zaman meydan okumanı kabul ediyorum Lahya. Silah olarak istediğin bir silah yada koymak istediğin bir kural var mı?" Diye sordu. Lahya "benim için bir sıkıntı yok silahlarim her zaman benimledir. Senin için de uygunsa hiç kural olmasın" dedi ve "sakın kendini tutma Saktum yoksa yanlışlıkla ölebilirsin" diye ekledi. Saktum "hiçbir rakibi mi hafife almam" dedi ve masadan yavaşça kalkarak kapıya doğru temkinli adımlar ile ilerledi.
Hep birlikte dışarı çıktılar. Saktum en sevdiği silah olan pençe leri seçmek yerine orta boy bir asker kılıcı seçti. Bunu yapmasının sebebi karşısındaki rakibin hızlı fakat güçsüz ve kaçak dövüşen bir rakip olduğunu düşünmesiydi. Lahya ise yaklaşık 25 santim uzunluğunda düz bir çubuğu eliyle sıkıca kavrayip aşağı doğru savurdu. Bu savurma sonucu metalin metale sürtme sesinden sonra ortaya çıkan ince kılıç Saktum u adeta büyülemişti. Kendi pençeleri gibi yaylı sisteme bağlı olduğunu düşündüğü kılıç bembeyaz bir metalden ve tahta bir kabzadan oluşan aşağı yukarı 1 metre 20 santim Boylarında bir kılıçtı. Lahya "hazirsan başlıyorum! "Diye seslendi. Dağın eteğinde ormanın hemen yanındaki açık alanda kulubenin önünde aralarında 20 metre mesafe ile duruyorlar dı. Saktum cevap olarak savunma pozisyonunu aldı. Lahya gözlerini kapadı ve mirildanmaya başladı. Saktum un bunu beklemeye niyeti yoktu Lahya ya dogru atılarak mesafeyi hızla kapattı. Lahya bir iki metre kala gözlerini açtı. Gözleri mavi mavi parlıyordu. Saktum bunu fark etse de duraksamadan hızla kılıcı sağdan sola doğru Lahya ya savurdu. Lahya ise hiç sıkıntı çekmeden tek eliyle karşılamak üzere hamle yaptı. Tam Kılıçlar birbirine değecek ken Lahya kılıcını aradan çekti. Saktum anlık bir refleks ile istemsizce kılıcını sırtı savunacak pozisyona doğru hareket ettirdi ucu ucuna yetişti. Lahya arkasında bitmişti. Lahya kılıcını savurdu ve Kılıçlar buluştu. Saktum kılıcı durdurmayı başardı. Tam zamanında davranıp ucuz yirttigini düşündü. Sırada onun hamlesi vardı. Fakat Lahya bir sözcük daha mirildandi ve Lahya nın kılıcı Saktum un kini keserek Saktum un sırtına değdi. Lahya "savunman çok iyidi fakat demirkesen karşısında demir bir kılıç dayanamaz"dedi. Elleri hala kesik kılıcı nda ve savunma pozisyonunda olan Saktuma "teslim ol düello bitti"dedi Lahya. Saktum bir nefes aldı ve bir anda kılıcı bırakıp Lahya nın yatay pozisyonda duran kılıcı ndan destek alarak geriye doğru takla attı. Taklayi tamamlamadan havada ters olduğu pozisyon da eli ile aşağı inerek Lahya nın omzuna çok sert bir darbe vurdu. Lahya sağ omzuna gelen darbe ile direk yere çakıldı. Saktum tam üstüne hücum ettiği sırada Lahya boşta olan sol elini kaldırıp mirildandi ve saktum üzerine gelen görünmez darbe ile 6 metre geriye uçarak yere düştü. Saktum baya sersemlemişti. Lahya nın yaptığı olsa olsa büyüydü. Büyük ihtimalle ilk darbesinden de bu şekilde Kurtulmuş ve kılıcını bu şekilde kesmiş ti. Saktum dikkatli bir şekilde ayağa kalkarak Lahya ya baktı. Lahya da toparlanmıştı. Lahya "Atum seni iyi eğitimiş. Eğer zırhım olmasa ya omuzumu çıkartmış yada parçalamıştın."dedi. Saktum "hile yaptın büyü kullandın " dedi. Lahya "büyü hile değildir. Sen kullanamıyorsun diye bende kullanmayacak değilim değil mi? Ayrıca kural yoktu hatırlatırım! " Diye cevap verdi. Saktum "böyle bişey yapabileceğini bilseydim baştan ona göre davranirdim" dedi. Lahya "böyle birşey yapabileceğini bilseydim seni hafife almazdim" dedi omuzunu göstererek. Saktum un elinde silah kalmadığı için artık yakın dövüşü kullanacaktı. Bunu hisseden Lahya hemen okunu ve yayını çıkartıp seri bir şekilde tam kafasına bir ok attı. Altı metreden kaçılması imkansız gibi görünen bu oktan birkaç milimle sıyrıldı Saktum. Ok saçından bir tutam götürerek hafif bir sıyrık ve vınlamanın etkisi ile kulağında bir çınlama bırakarak 50 metre ilerideki bir kütüğe yarıya kadar saplandı. Saktum gerçekten öldürülmek istendiğini düşündü. Hızla saldırdı. Tam o anda Lahya birşeyler mirildanmaya başladı. Buna fırsat vermemek için Lahya nın ağzına doğru bir yumruk salladı fakat iş işten geçmişti. Lahya nın gözlerini gördüğü anda felç geçirmiş gibi donup kaldı. Aslında gibisi fazlaydı çünkü Lahya onu felç etmişti. Havada yarısına kadar atılmış yumruk, garip bir pozisyonda kala kalmıştı Saktum. Lahya Saktuma yaklaştı "sadece biraz eğlenmek istemiştim. Bunu en başından yapıp başlamadan bitirebilirdim. Sanırım öyle yap saydim daha iyidi. En azından omuzumda bir morluk oluşmazdı boşuna... hadi pes ette bitirelim artık yoksa akşama kadar böyle kalırsın." Dedi. Saktum umutsuzca ağzını zorla oynatarak "pes" dedi kısaca. Lahya parmağını şıklattı ve Saktum yavaş yavaş gevşeyip düzeldi. Tam o anda babası kahkahalarla gülmeye başladı. Saktum babasına ters bir bakış atıp "ne var!" Diye sertçe sorunca babası gülmeye devam ederek açıkladı "evlat bak senin yaptığın düello bir büyü düellosuydu! Bir daha düello yapacağın zaman ne düello su diye sor yoksa çok sıkıntı yaşarsın " dedi. Saktum "aklımda tutarım " dedi soğuk soğuk. Babası gülmeyi bırakıp ona yaklaştı elini omzuna koydu ve ciddiyetle "bak evlat ben Atum um. Bir düello dışında hiçbir gerçek düello yu kaybetmedim. Senin ile yaptıklarımız sadece antrenman dı bazen kazanmana izin verdim. Fakat bu hanım büyücü ile ben serbest bir düello da karşılaşsak sonuç ne olur bilemem" dedi. O sırada onların bir iki metre yakınında olan Lahya "ikiz kılıca kafa tutacak kadar delirmedim" dedi gülerek. Saktum bir kaç saniye duraklamadan sonra "yoksa o hikayelerde anlattığın ikiz kılıç sen misin?!" Dedi gözlerini kocaman açarak. Atum bir kahkaha attı yanıt olarak "bu kadar zaman anlamamana şaşırdım halbuki zeki bir çocuksun!" Dedi. Saktum " ben hep daha uzun olduğunu hayal etmiştim" dedi halbuki babası Saktum dan çok olsa bir 10 santim uzundu. Atum "yeterince uzunum" dedi gülümseyerek. " hadi içeri girelim. Neredeyse öğlen olacak. İçeride sana hikayeyi ve neden dumanlı dağlara geldiğimizi anlatırım." Dedi ve evin yolunu tuttu. Saktum ve Lahya da onun ardından giderek evin yolunu tuttu. Saktum sonunda dumanlı dağlarda yaşama nedenini öğrenecekti. Fakat bu karmaşık duygular yaşamasına neden oluyordu. Lahya ya baktı. Hafif terlemiş olan Lahya Saktum un bakışlarını fark etti. Saktum başını hemen öne eğince Lahya gülümsedi fakat Saktum bunu göremedi. Ve ard arda eve girdiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 Şah 6 Şeytan
FantasyTarih her zaman eksiktir. Eksik tarihimizde var olan efsanelerin en büyüğü 6 şah 6 şeytandır. şah olarak bilinmeleri güçleri ile krallıklar kurmaları şeytan olarak bilinmeleri güçleri ile Krallıklar yikmalarinin sebebi. 6 şah 6 şeytan en son medyen...