Kumötesi diye anılan şehire bakıyordu Ejder gözü Kağan. 1.80 in üstündeki boyuyla çıktığı tepeden bütün şehri görebiliyordu. Kağan in uzun saçları rüzgârla dalgalaniyordu. 40 yaşındaydı Kağan. Daha çok genç ve yolun başındaydı. Yinede hayatın ne kadar acımasız olduğunu görme fırsatı olmuştu. İnsanlar yüzlerce yıl yaşasada hiç değişmiyorlardı. 950 yaşındaki bir yaşlıdan altın karşılığında parşömenin yerini öğrenmişti. Ad denilen dev halkına ait kumötesi şehrin de bulunan büyük kütüphanede bulunuyordu. Krallığa bu parşömen küçük insanlar tarafından getirilmiş ve korunması istenmişti. Küçük insanlar haklıydı. Aşılmaz büyük çöl, 150 metrelik kuleleri ve boyları ortalama 9 metre olan halkıyla burası birşeyi korumak için en güvenilir şehirlerdendi. Kağan ın gözünü korkutuyor değildi ama kartal yuvasındansa kumötesini tercih ederdi. Sonuçta Kağan Ejder gözüydü. 40 yıl boyunca boş durmamış güçlerinin büyük bir kısmını kavramıştı. Daha öğrenmesi gereken çok şey ustalaşması gereken çok güç vardı. Öyle olsa da şu an ki güçleri ve güç düzeyi ile bu işi Başarabilirdi. Sonuçta ejderkatili kılıcını kendinden önceki Ejder gözünün gizlediği mağrada bulup ele geçirmişti. Kılıçla birlikte sıradan bir şehri birgün içinde yok edebilir yada ele geçirip Krallığını kurabilirdi. Fakat onun istediği sıradan bir güç ve basit bir şehir değildi. Kaslı ama ince bir yapıya sahipti. Saçları omzuna kadar gelmese ve bu kadar siyah olmasa dikkat çekmeden hızla içeri girip çıkabilirdi. Yakışıklı Yüzünde beliren gülümseme onu daha da çekici hale getirdi. Kağan "bir hırsız gibi oraya girip çıkmak istemiyorum" diye söyledi kendi kendine. Şehri biraz daha inceleyip ağır adımlarla Kum tepesinden aşağıya kamp yerine indi. Yaklaşık 2 metre uzunluğunda sahip efsane kılıcını kumlara saplandı. Kılıcı incelemeye başladı. Kılıç simsiyah bir renge sahip olmasına rağmen keskin bileylenen kısmı koyu yeşil bir renkteydi. Hafif yay gibi eğimli kılıcı inceydi ve genişliği çok olsa 6 santimdi. Kabzaya sahip olmayan kılıca kabza niyetine beyaz kumaş bağlanmıştı. Onunda tutma yeri yaklaşık bir 30 santim vardı. Kılıcın ucundan artan bez ip rüzgârla dalgalaniyordu. Bu bez ipten tutularak kılıç sallanip uzun mesafelere firlatılabiliyor ve yine o ip yardımı ile geri çekilebiliyordu. Bu şekilde kılıcın 2 metre olan menzili ipinden tutup firlatilarak 25 metreye kadar çıkıyordu. İpin 40 metrelik uzunluğu çok büyük avantaj sağlıyordu. Kağanın kılıcı bu şekilde kullanmayı öğrenmesi tam 2 buçuk yılını almıştı. Gittikçe daha da ustalaşıyordu. Son karşılaşmasında karşısına çıkan 40 haydutu adeta çimen gibi biçmişti. Haydutlar atları ile çöl tepelerinden üstüne geldiğinde vadi de bulunan buraya gelmeden önceki son vahada su içiyordu. Hemen kılıcını çıkartıp kumaşından tutarak dairesel hareketlerle başının üstünde hafif sağa doğru eğik bir şekilde sallamaya başlamıştı. Haydutlardan ilk 6 tanesi üstüne geldiğinde kılıcını saldı. Kılıç ilk Haydut un üstüne giderek belinden ikiye ayırdı. Kağan kumaşı hafifçe aşağı çekerek kılıcın kazasının aşağı, ucunun yukarı gelmesini sağladı ve 3 kafa gövdeden ayrıldı. 2 Haydut bir an durakladı. Fakat bu kurtulmak için yeterli değildi. Arada kalan 8 metre mesafede Kağan kumaşı dairesel bir şekilde bir kaç kez çevirdi. 8 metre ilerideki kılıç yere dik bir daire şeklinde pervane gibi 4 dönüş yaptığında iki Haydut atları ile birlikte parçalara ayrılmıştı. Kağan a arkasından yaklaşıp ok atmak isteyen 14 kadar Haydut daha Okların yerleştirmeden 20 metre mesafede Kağan ın kılıcı hızla çekerek geriye savurma sı sonucu katledildiler. En sonda olan Haydut kalkanını kaldırmayı başarıdıysada ejderkatili kalkan ile birlikte gövdeyide kesmişti. Atların üstündeki gövdeler yavaşça yere düşmüş, atlardan bazıları kaçmış bazıları ise çoktan ölmüştü. Bunu gören diğer haydutlar uzak mesafeden Kağan a karşı hiçbir şansları olmadığını düşünerek hirsla Atlarını Kağan in üstüne sürüp onu çembere aldılar. Haydut komutanı olduğunu anladığı kişi "adamlarımı katlettin! Sadece paranı alıp gidecektik! Şimdi yavaş yavaş acılı bir ölümü hak ettin! Adını söyle köpek! Adını söyle ki soyunu bulup kurutabileyim!" Kağan kafasını kaldırdı kızıl gözleri ve uzun burnu ortaya çıktı. Saçlarını birkez savurdu. Güçlü keskin cenesi kuvvetli ve yakışıklı sakalsiz yüzünü adamlara birkez gösterdi. Haydut bir anlığına uzun kara ve yeşil renkteki uzun kılıca ucuna sarılı beyaz kumaşa baktı. Haydut lideri anlamıştı fakat çok geçti. Kağan "ben Ejder gözü Kağan! Bu da kılıcım ejderkatili! Bana meydan okudunuz bende kabul ettim! Hepiniz ölüme mahkumsunuz!" Dedi hepsinin duyabileceği yüksek bir sesle. Herkes dona kalmıştı. ne diyeceklerini bilemez bir şekilde Kağan a bakıyorlardı. Sonunda Haydut lideri atından inerek yalvaran bir ses ile "efendim! Kralım! Lütfen bizi bağışlayın!" Diyerek kafasını öne eğdi. Bunun üzerine bütün haydutlar Atlarından inip önünde diz çöktü. Hep bir ağızdan "merhamet!" Diye bağırdılar. Yazılı olmayan düello kurallarına göre Kağan onları affetmeliydi. Fakat Ejder gözünün kumötesi şehri yakınlarında görüldüğü haberinin yayılması riskini göze alamazdı. Kağan "artık kim olduğumu ne yazık ki biliyorsunuz." Dedi sakince. Haydut lideri "efendim! Benim suçum! Yirmi adamımı bu kadar hızla öldürmenizden anlamalıydım! Lütfen bizi bağışlayın ve köleniz olarak kabul edin!" Diyerek yalvardı. Aynı zamanda kendine kızıyordu. Yıllardır çöllerde savaşmış haydutluk yapmıştı. Ne böyle bir güç görmüş nede duymuştu. Gördüğü anda kaçmalıydı. Onu yenebilecegini nasilda düşünmüştü! Haydut bu düşünceler içindeyken Kağan gökyüzüne baktı. "köle ye ihtiyacım yok. Bütün dünya zaten benim " dedi Kağan. Son Haydut ta ölene kadar hiç biri öldüğünü anlamamıştı. Haydut liderinin de kafası yere düştüğünde 10 saniye geçmişti. Vadi'nin içindeki vahanın suyuna artık kan karışmıştı. Kağan başka bir kaynak bulmak üzere yola çıktı.
Şimdi son kuyudaydı. Şehir 18 kilometre uzaktaydı. Normalde görülmeyecek bir mesafe olmasına rağmen çölün düzlüğü ve muazzam büyüklükteki yapıları şehri çok uzak mesafelerden görünür kılıyordu. Gece için ateş yakıp yakmamaktaki kararsızlığı yüzüne yansıyordu. Sonuçta Ad devlerinin 120 metreyi bulan hatta çoğu yerde 140 metreyi aşan bir çok kulesinden fark edilme ihtimali vardı. Bu mesafeyi daha iyi görmelerini sağlayan dürbünleri de işi kolaylaştırmıyordu. Görüldüğü anda devler mamutlarına atladığı gibi 20 dakika içinde yanında olurlardı. Koşarak gelseler bile yanına varma süreleri en fazla yarım saatti. Onlardan hızla kaçamazdı. Ve aynı anda 20 kadar zırhlı silahlı dev gerçekten sorun yaratabilirdi. kurduğu çadırının yanına küçük bir çukur kazdı. Ateşi küçük tutup çukurda yakacaktı. Yakacak bulmak çölde gerçekten imkânsızdı. Devlerin şehrinin içinde bir çok ormanlık alan ve arkasında kocaman Aşılmaz bir dağ vardı. Bir daha buraya gelmek isterse dağ yolunu denemeye karar verdi. Akşam olmuştu hava kararmak üzereydi. Kazdığı çukurun başına geçti. Elini çukurun içine tutarak "pay ray say lah" dedi konsantre olarak. Küçük bir alev parlayarak yanmaya başladı. Sık sık bu sözcükleri ve iradesini kullanarak ateşi yenilemek zorundaydı. Büyücü lerin yapmak ve öğrenmek için yıllarını verdiği gücünü tükettiği şeyi Kağan çok rahatlıkla yapıyordu. Yine de sürekli yanan bir ateş yaparak ufacık bir kısım da olsa gücünü harcamak istemiyordu. Nede olsa yarın bütün gücüne ihtiyacı olabilirdi. Sırt çantasını alıp ateşin yanına uzandı. Çantanın içine elini sokarak biraz kurcaladı ve nil kütüphanesinden bir tüccar aracılığı ile satın aldığı -ki büyük ihtimalle tüccar bunu çaldırmıştı- parşömeni incelemeye başladı. Her gün boş vakit bulduğunda bu parşömendeki efsunlu sözcükleri tekrar etmeyi adet edinmişti. Ateş sözcüğünü de bu parşömenden öğrenmişti. Tabii ki ateş yakmak için başka sözcüklere de ihtiyaç vardı fakat o iradesini ve gücünü kullanarak bu eksikliği kapatabiliyordu. Öyle ki sadece bu sözcük ile koca bir konağı ateşe verebilir, dev alev topları yollayabilir, 20 metre uzunluğunda ağzından alev çıkartabilirdi. Alev üstünde ustalaşması nın sebebi tabi ki Ejder gözü olarak aleve duyduğu sevgi, doğuştan gelen yetenek ve Alevi onu çekmesiydi. Parşömeni tekrar ettikten sonra geri çantaya koydu. Çantasında Can'ın çocukları denilen varlıkları çağırması için yöntemler sunan parşömen gözüne çarptı. Kağan gücü ile ruhen onların boyutuna gitmişti. Onların boyutunda herşey enerjiydi. Bu varlıklar ona saygı duymuş ve korkmuş bazıları hizmetine girmek istediğini söylemişti. Onlardan bir kaçını yanına alıp bu boyuta geçirmediği için pişmandı. Halbuki onlardan güçlü olanlar yanında olsa onlar dan oluşan orduları olacaktı ve içeri girip parşömeni alması çok kolay olacaktı. Yinede "sadece kendime güvenmeliyim " diye düşündü Kağan. O sırada elini çantasına sokup kuvars kristal denilen parlak ve berrak taşı çıkarttı. Buna neredeyse bir servet ödemişti. 1543 altına kendine koca bir köy ve 10 tane köle alırdı. "Yinede deydi "dedi Kağan kendi kendine. Doğudan kendilerine Mu diyen Lemurya halkından almıştı bunu. Gidiş geliş yol 3 yıl sürmüştü. Yinede deymişti. İrade gücünü 20 katı olarak kullanmasını sağlıyordu. Yani bir konağı değil koca bir köyü bir anda yakabilirdi, yirmi metre değil 400 metre alev atıp şu koca şehri yaka yaka dolaşabilirdi, dev değil koca tepeler kadar alev topları fırlatabilirdi. Gerçi kristali kullanmayı öğrenmesi ve tam güç ile çalıştırabilmesi uzun sürmüştü. Tüm bunlara rağmen gücüne güç katmıştı. Çantasına tekrar baktı. Okumadığı daha tam olarak kullanamadığı bir çok parşömen çantasında duruyordu. Bir önceki Ejder gözünün mirası ise Ejder ini mağrasında onu bekliyordu. Kılıcını bulduğu mağradaki not onu yollara düşürmüştü. Kılıcın bulunduğu koca mağrada kılıç ile birlikte 100 e yakın parşömen ve 100 bine yakın altın bulunmaktaydı. Kılıcın hemen yanında bir not mühürlenip bırakılmıştı. Kağan notu açıp okumaya başlamıştı."yeni Ejder efendisi! Ejder gözü! bu kılıcın adı ejderkatili dir. Onun ucunda bir çok Ejder can vermiş bir çok şehir yok olmuştur. Kıymetini bil ve onu iyi kullan. Bu mağrada bulunan herşey sana aittir. Fakat saltanatının sonlarına yaklaştığında kendinden sonraki Ejder e iyi bir miras bırak. Mağrada bir kese bulacaksın. Onu her zaman yanında tut. O kese sayesinde her zaman mağradaki altınlardan istediğin miktarı alabilirsin. Bulacağın parşömenleri oku ve öğren onlar senin gücün olacak. Bilgi güçtür genç Ejder! Gücü istiyorsan bilginin peşinde ol! Gücün ve bu altınlar ona ulaşmanı sağlayacaktır. Bu notu yazmadan 500 yıl önce son ejderi gördüm. Onu öldürdüğümü sandı bütün dünya. Fakat ben ejderlerin yuvasını bulup bir parşömene kaydettim. Yaptığım bir mücadele de parşömeni kaybettim. Onu bul ve ejderlere git. Birini öldür ve kanında yıkan. Bu seni çok güçlü kılacaktır. Ve ilk 120 yılını eğitimine harca. 120 yaşını geçtiğinde gittikçe artan çok büyük bir güce sahip olacaksın. Gizlen Ejder Gizlen! 250 yıl sonunda imparator olacaksın!"
Yazılanları okuyan Kağan notu aynen oraya bıraktı ve içinden teşekkür etti. Hiç vakit kaybetmeden Notta yazanları uygulamaya koyuldu. Ve bu yol onu bu çöle getirdi.
Hava kararmaya çölde yıldızlar parlamaya başlamıştı. Kağan bir parça et çıkartıp ateşin üzerine bıçağı ile sabitledi. Havaya güzel kokular yayılmaya başlamıştı. Hayvanların kokuyu duyup gelmemelerini diledi. Fakat başka bir misafirin sesini duydu. Misafir arkasından yaklaşarak "Merhaba Ejder gözü "dedi ince bayan sesiyle. Karşısına geçip oturduğunda kim olduğunu anladı ve hemen gözlerini kaçırarak "Merhaba yılan gözü " dedi. Yılan gözü "çekinme den yüzüme bak buraya iyi niyet ile geldim" dedi gülümseyerek. Kağan hala gözüne bakmaya çekiniyordu. Gözleri ateşte "neden geldin benden ne istiyorsun? " Diye sordu düz bir şekilde. Yılan gözü "adım Spiral seninle dost olmaya geldim "dedi. Kağan ani bir şok ile yüzüne baktı spiral in "nasıl yani" dedi. Spiral "basbaya dost olmak için." Dedi. Kağan hala soru soran gözler ile bakınca spiral derim bir nefes alıp anlatmaya başladı "biliyorsun ki 100 yıldır yılan tarikatindeyim normalde 210 yaşıma kadar eğitim görüp sonra tarikatın başına geçmeliyim. Ama bıktım! Bitmek bilmeyen etrika ve sürekli aynı şeyi yapmaktan sıkıldım! O sırada casuslar senin izini buldu... hakkında söylediklerinden etkilemiştim. Hani şu parşömen olayları filan. Senden önce ki Ejder gözü de bu yolu izlemişti. Biraz daha araştırdım seni ve dikkati mi çektin. Dünyayı gezmen, bir ideal uğrana göre hareket etmen... senin gibi olmak istedim... bana güvemen için de bu parşömeni getirdim." Dedikten sonra çantasından bir parşömen rulosu çıkarttı. Üzerinde Ejder gözünün sembolü vardı. Kağan düşündü. Başka seçeneği şu önemli anda yoktu. Kağan "tamam o zaman senin sadakatini test edelim "dedi gülümseyerek. Spiral merakla kaşlarini havaya kaldırarak sordu "nasıl? ". Kağan şehir den tarafı göstererek "şafak ile birlikte giriyoruz. " dedi gülümseyerek "ve güneş doğduğunda bütün dünya bu girişi konuşacak." Dedikten sonra ikisi birlikte şehirden tarafa baktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 Şah 6 Şeytan
FantasyTarih her zaman eksiktir. Eksik tarihimizde var olan efsanelerin en büyüğü 6 şah 6 şeytandır. şah olarak bilinmeleri güçleri ile krallıklar kurmaları şeytan olarak bilinmeleri güçleri ile Krallıklar yikmalarinin sebebi. 6 şah 6 şeytan en son medyen...