Zulmün ortası yok ki
Başı var
Elbette ağlayanı daha oldukça fazla.
Bir de oturup sevineni bile var!
Bazıları da seyretmekle hükümlü sanki
Bir parça ekmeğe muhtaç ağlayan,
Ağlatan da bir lokma insafa!
Gözünden akan yaş mücevherat değerinde zulme uğrayanın.
Hiç düşündün mü hakkıyla yerine gelenin zulümlüğü yaptığını.
Ağlatan ise farklı mücevherat takmış kollarına.
Bir haber mi insanlığın elbisesini bile giyinmediğinden .
Kendinde bulunan mücevherat
Kendi elleriyle taktığı kelepçe!
Nasıl kıymışta takmış kendine,
Düşünüyorum,
Ne diyor du üstad mısralarında:
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış, canavar!
Canavara ne gerek var zulüm yapan işte kendisi !
Medeniyet ekmemişler yüreklerine de
Bir de fidan mı açar sanırsınız.
Su bile buharlaşır tohumun büyümesi için.
Hangi haberi olan yapardı suçsuza zalimliğini!
Bir köpek bile sessizce havlıyordu aceleci sokakta.
Seyredenler ise köpeği tasmasıyla dolaştırıyordu bir de!
Bak sahibinin de haberi var mı insaflı hayvanından!
Söz alır haberi
İnsan olan hemencecik sızlar yüreği!
Her merhamet eden merhametin cevheri
Normal cevher her zaman altın rengini almaz!
Zalimde kömürden bile karadır.
Bilir misiniz her sarraf işleyemez mücevheratı,
İnce işçiliği süsler tek tek YARADAN!
Hesap elbette var bekler o da nasibini.
Zaman mukayese eder her yara kabuk bağlar.
Her yaralayanla,yaralanılan mutlaka hesaplaşılır.
Birisinin gözü yaşlıdır doğduğu toprakta.
Diğeri de sevinir doğduğu topraklardaki varlığına.
Lakin söz meclisi sevinmekle olabilir,
Ama zulüm perçinleşmemeli hiçbir toprakta!