GİRİŞ

2 0 0
                                    

"Komiserim! Komiserim! Arkanızda!"

Hızla arkamı döndüğümde yüzüme tokat misalî çarpan karşımdaki herifin leşi değmişti.
Benim silahımın namlusu doğruca adamın kalbinin üstünde yer edinip kurulmuşken oununkisi bana sadece biraz fazla yakındı. Arada mesafe vardı fakat yok gibiydi.

Bu ilk operasyonum değildi ve kesinlikle daha korkunç şeylere tanıklık etmiştim.

Fakat böylesine korkunç bir yüz ile karşı karşıya gelince insan bir korkmuyor değildi.

Çene kaslarım hareket ettiğimde karşımdaki
pislikten kurtulmak yerine, ondan korktuğun için kendimden nefret ediyordum. Sertçe yurkundum. Öylesine sert yutkunmuştum ki
boğazıma milyonlarca iğne batıyor gibi hissetmiştim.

Sanki mümkünmüş gibi silahı daha da kavradım. Evet. Bu pislikten kurtulmalıydım.

Baş parmağım yavaşça tetiğe uzanırken kalbimin üstüne bastırılan arpaçık tarafından durduruldum. İçimde öfke kol gezerken göz bebeklerim yüksek bir sarsantıyla sallanıyordu.
Hiç düşünmeden elim tetiğe gittiğinde bir ses geldi. Kalın, tok ve gür bir ses. Kafamı hızla operasyondaki devrelerimin olduğu yönden tarafa çevirdim.

Herkes bize gözlerindeki koca şok ve endişe dalgasıyla bakarken en öndeki neredeyse kas yığını, uzun, beyaz renklerde tişört giymiş ve deri ceketi ile siyah kot pantolonuyla bana bakan adama kaydı bakışlarım. Aynı zamanda üç numaraya vurdurmuş olduğu saçları belli etmemeye çalışsamda onda müthiş durmuştu. Adam söylediğini sertçe diretti.

"Bırak onu!"

Karşımdaki adama tekrar döndüğümde göz bebekleri son derece titriyordu. Neredeyse bir epilepsi krizinin eşiğinde olduğunu düşünüyordum. Gözlerim doldu. Bir dakika? Benim neden gözlerim doluyordu. Karşımdaki herife asıl istediği şeyi altın tepside sunmayı planlamıyordum. Tekrar yurkundum.

Tutuğumu fark etmediğim nefesimi hızla verip adama tekrar baktım. Bu sefer gözlerimde iki tane duygu kol geziyordu;

Öfke,nefret...

Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes daha verdim. Bu pislik vatanımdan arınmalıydı. Onun adını vatandan kazıyacaktım. Bu adam tarihin tozlu sayfalarına kazınmalıydı. Hiç düşünmeden tetiği çektim.

O sırada küçük inşaat alanının içini bir silah patlaması sesi doldurdu.

Fakat en kötüsü bu ses benim silahımın namlusundan çıkmamıştı. Bu herif beni vurmuştu. Fakat katil olmaktan  o kadar korkuyordu ve acizdi ki son anda silahın arpacığını karnıma yasladığını hissetmiştim.

Karşımdaki adamın yarısından fazlasının yanık ve yara izleriyle kaplı olan suratı beynimin tozlu raflarına kaldırılırken son gücümü kullanıp, son kurşunumu bu herifin vatanımın tozlu raflarına kaldırılması kullanmıştım.
Adam kalbinden aldığı kurşunun etkisiyle saliseler içinde yere düşmüştü. Koca cüssesinin
kan gölüne düşmesi etrafa sanki mümkünmüş
gibi biraz daha sıçradığında yanağıma gelen bir kaç damla kan beni bir pislik gibi hissettiriyordu. Yanağımda bir vatan hainin kanı dolaşırken kendimden olabildiğince nefret ediyordum.

Operasyondaki diğer insanların çığlık sesleri ve vahşet içinde gelen bağırışları kulağıma gelse bile kulağımdaki uğuldama sesleri net bir şekilde duymama kesinlikle engel oluyordu.
O sırada arkamda koca bir cüsse hissettim. Tam o an yere yığılmak üzere olduğumdan sakisesinde yere beni tutmak için diz çökmüş olan koca cüsseye düştüm.

Kızıl saçlarım kan gölünün ortasında çarşaf gibi serilirken hatırladığım şey,

Adam önüme düşen saçlarımı geri çekip inceleyen bakışlarını bende gezdirirken yavaşça yüzük parmağımdaki zarif yüzüğü varlığını bile hissetmeyeceğim nahiflikte çıkarıp kana bulanmış yüzüğü cebine attı.

Oradan sonrası derin bir karanlıktı.. Derin,karanlık,sessiz,soğuk ve son derece ürkütücü...

İlk ve SonWhere stories live. Discover now