1 bölüm

39 9 0
                                    

Bir son bahar günüydü. Havada tatlı bir rüzgar dalgalanıyordu. Sıra sıra dağların eteklerinde iç içe kurulmuş konaklarından birinde yaşıyordum. Kalabalık bir ailede doğdum ben . Öz babam ben üç yaşındayken talihsiz bir kaza sonucu hayatını kaybetti. Yetim kalmanın acısını kimse yaşamadan bilmez. Her ne kadar amcam bana babalık etsene öz babamın yerini bir nebzede olsa dolduramadı. annem genç yaşında dul kalınca dedem dul gelini ve yetim torununa laf gelesin diye annemi amcamla evlendirmiş. zeynep annemin ikinci evliliğinden olan kardeşim. aynı anda hem kardeşim hemde amcamın kızıydı. gecen sene babaannemi kanserden kaybetmiştik. uzun bir müddet kemoterapi tedavi gördü. lakin bitap düşmüş vicudu buna dayanamadı. bu günahın ortaklarından biriydi oda. açı dolu bir çocukluktan sonra artık genç kızdım. ve buğün tam ondokuz yaşımdaydım. resim hocamız bugün bizden istediğimiz bir bioğrafiyi çizmemizi istedi. ne çizeceğime karar vermek için telefonumun galerisine baktım. gözüme bir kare fotoğraf ilişti. gecen yaz annemin ceyiz sandığını düzenlerken bir kare fotoğraf bulmuştum. resimde genç bir adam vardı. bu adam benim öz babamdı. galiba ne cizecegime kadar vermiştim. kara kalemle babamın dalgalı saçlarını çizmeye başladım. pür dikkat her detayını büyük bir özenle ciziyordum.resmimin yarısına geldiğim esnada ders zili çaldı. okulda gireceğim ders sayısı bittiği için erkenden eve gitmeyi planlıyordum. masanın üzerinde olan defterlerimi toparlayıp çantama yerleştirdim. okulun bahçesine indiğimde yan sınıftan olan arkadaşım ceyda yanıma geldi. bugün arkadaşlarıyla sinemaya gideceklerini söyledi. benimde gelmemi isteyince pek keyfimin olmadığını eve gidip biraz dinlenecegimi söyledim. fakat ceyda gelmem için o kadar çok ısrar etmişti ki ikna olmuştum. birlikte bizimle gelecek olan arkadaşlarını bekledik. biraz bekledikten sonra üç kişi geldi ikisi erkekti. şaşkınlıkla ceydaya sert bir bakış attım. erkeklerle sinemaya gidecegimi dedem duysa gebertirdi beni hal böyle iken gidemezdim. uzaktan bizi biri sessiz sessiz izliyordu. bu fırattı büyük amcam yamanın oğluydu.her gün beni o okula bırakıyor,okul çıkışlarında alıyordu. öfkeyle bize doğru geeldiğini fark edince kavga çıkacagını anladım. hızla ona doğru koşup gögsünden geriye doğru ittirdim." ne yaptığını zannediyorsun sen? sesimin tonu fazla çıktığı için okulun bahçesinde kahvelerini yudumlayan öğrenciler bizde doğru baktılar. fırat öfkesine yenik düşerek kolumdan kavradı. ardından tehdit barındıran sözlerini dile getirdi." dedemi aramamı ister misin ? arkadaşlarıma daha fazla rezil olmamak için araca bindim. öfkesini direksiyondan çıkararak bir kaç kez vurdu. kafasında kurduğu seneryoya inanmış bir şekilde " erkeklerle gezmek hoşuna mı gidiyor? bu iğrenç sözleri duymayı hak etmiyordum. gördüğü olayın iç yüzünü anlatmaya çalıştıkça lafı ağzıma geri sokuyordu. aklınca kendini haklı buluyordu.konağa geldiğimizde hiddete merdivenlerden yukarı çıktım. mutfağa geldiğimde annem ve fıratın annesi birlikte yemek hazırlıyorlardı. çantamı sertçe yere fırlatarak serzenişte bulundum. sinirden köpürdüğümü gören yengem " kız noluyor? yeteri kadar oğluyla uğraşmıştım zaten birde yengemle uğraşmak istemiyordum. annem bu halimi görünce endişeye kapıldı. bir şeyler olduğunu tahmin ediyor gibiydi. boğuk bir ses tonuyla " noldu azra ne bu halin ne ? tam fıratın yaptığı ayılığı anlatacakken dedemin "Azra!! diye bağırdığını işittim. öyle bir bağırıyordu ki bütün konakta sesi yankılanıyordu. bukonakta dedem birini çağırdığı zaman dakikasında yanında olması gerekiyordu. hele bir geç git yanına neler oluyordu neler. eşikten geçip avluya doğru ilerledim. dedemin yanında fıratı görünce okulun bahçesinde gördüğü şeyi anlatığını tahmin edebiliyordum. dedem öfkeden zangır zangır titriyordu. ne söylemiş olabilirdi ki? dedem bu kadar çok sinirliydi. korkuya kapılarak merdivenlerden aşağı usulca indim.tam buyur dede diecekken yüzüme aldığım tokatla yere serildim. yanagımın acısını hissedince elimle yanağımı kavradım. siyah köseli ayakkabıların uçunda çaresizce yerdeydim. fırat bir anlık pişmanlık duyarak bana acıyarak baktı. gözyaşlarım beni esir alıyordu. küçük bir kız ikende dedem beni böyle tokatlıyordu. hiç bir zaman hatırlamam annem beni korumak için önüme siper olduğunu ağlamamak için göz kapaklarımı kapadım.konağın tahtalı kapıları ardına kadar açıldı. içeriye birinin girdiğini işittiyordum. dedem hırsını alamayarak kıvırcık saçlarıma elini daldırdı. avluda tanıdığım bi ses belirdi " bırak kızımı baba dedi hiddetle bu babamdan başkası olamazdı. şaşkınlıkla kafamı yerden kaldırdım.yüzünde bir kızgınlık belirdi. bütün konak seslerimizi işitmişti. annem merdivenlerden aşağı indi. beni yerde perperişan görünce öfkelendi. dedemin saçlarıma doğru daldırdığı elini babam çekip aldı. aralarında tartışma çıkmıştı. dedem yaptığı kötülüğü savunurken babam ise bir daha azraya el kaldırmayacaksın baba diyordu. ayaklarının uçunda olduğum fırat yardım etmek istercesine elini uzattı. bu yaşadığım acı onun eseriyi. onun yüzünden bu halde idim. bana uzatılan eli serçe iterek yerden yavaşça doğruldum. dedem fırattan duyduğu olayı abart abarta anlatmaya başladı. bir ara babamla göz göze geldik. hiç sucum yokken bu muameleye raslamak haksızlıktı. babam bu olanları birde benden dinlemek istediğini belirtti. göz yaşlarımı elimin tersiyle sertçe sildim. birinin karşında ağlamaktan nefret ediyordum kendimi güçsüz hissetiriyordu. güçlükle çıkardığım sözcüklerle konuşmaya başladım. " okulun bahçesinde arkadaşım ceydayla karşılaştım. arkadaşlarıyla sinemaya gideceklerini söyledi. Benide davet etti.  Konuşurken boğazım düğümleniyordu. Derin bir soluk alarak sözlerime devam ettim. Çok yorgun olduğumu eve gidip biraz dinleneceğimi belirttim. O esnada Fırat geldi işte. babam söylediklerimi pür dikkat dinledikten sonra yeğenine sert bir bakış attı. fırat mahçup bir şekilde ellerini önünde birleştirdi. bu avluda yediğim ilk dayak değildi. bu topraklarda namus kavramını sadece kadınlara yüklerlerdi. buralarda tek kız çocuğu olarak benle kız kardeşim zeynep okuyorduk. benimle aynı yaşta olan ilk okulu bitirip okuldan çıkıyorlardı. nişanlanıp evlenmek onlara çok cazip geliyordu. düğünlerde kendilerinden büyük giysiler giyerlerdi. Genç kızdan ziyade kadın gibi giyiniyorlardı. aynada kızaran yanağıma baktım. çok açıyordu. yarın bu kılıkla nasıl okula gidecektim. yok yok yarın okula gidemezdim. uzun dalgalı saçlarımı toplayıp sıkı bir topuz yaptım. o esnada odamın eskimeye yüz tutmuş kapısı sessizce açıldı. bakışlarımı kapıya doğru çevirdiğim. gelen kişi annemdi. usulca oturduğum puftan doğrulup demirli ranzama uzandım. ona çok kırılmıştım. bir anne evladını nasıl koruyamazdı. belki o beni sakınıp korusa dedem bana elini bile kaldırmayacaktı.eşikten içeri yavaşça süzülüp yatağımın uçuna oturdu. bir müddet beni seyir etti. bana bir şeyler söylemesini bekledim. gönlümü alıcak tatlı sözcükler annemin şevkatini hissetmek istiyordum. O esnada yan odadan zeynepin sesi duyuldu. " anne tarağım nerede? o an annem oturduğu yerden sessizce doğrulup odamdan çıktı. ne açıydı dimi o evladıda ben neydim? . göz pınarlarım doldu şakaklarımdan aktı.hıçkırıklarımı kimse işitmesin diye yastığı yüzüme bastırdım. İçime attığım hüzünlerim göz yaşlarımla taçlanıyordu. Haftalar geçti üzerinden okullar yaz tatiline girmişti. Upuzun bir üç ay beni bekliyordu. Arkadaşlarım neşeyle bu yaz aileleriyle tatile gideceklerini söylediler. Hiç hatırlamam ailemle bir aktivite yaptığımızı. Sabahın ilk ışıkları penceremden içeri süzüldü. Havada tatlı bir rüzgar vardı. Buğün babamın iş ortağı bize yemeye gelecekti ailesiyle babam akşam konuklarımızı en iyi bir şekilde ağırlamamızı istiyordu. Pek önemliydi bu misafir şirketimiz için yengem sabahın köründe odama bir hışımla girdi. uyku sersemiyle yataktan doğruldum. Ne oluyordu?. uyuyan insan böyle mi? uyandırılırdı. Pençeremin önündeki güneşlikleri çekerek" kalk hadi akşama misafirlerimiz gelicek evi temizleyip yemekleri yapmamız gerekiyor. Karanlık olan odam güneş ışınlarıyla doldu. Komodinin üzerinde olan telefonuma iliştim. saat sabahın yedisiydi. Boğuk bir ses tonuyla " saat daha yedi çok erken daha dememe rağmen yengem beni yataktan kaldırmayı başarmıştı. Banyoda Elimi yüzümü güzelce yıkadım. sabahları çok geç ayılıyordum. Gardolabımdan rahat edebileceğim bir eşofman takımı çıkarıp üzerime geçirdim. Avluya çıktığımda herkez bir işten başlamak için dağıldı. Benle Zeynep salondaki gümüş takımların tozunu almak için kova hazırladık. Rahmetli babaannemden kalmaydı bu takımlar. Konağın oymalı kapıları bir hayli leke tutmuştu. Zeynepin mobilyaları  oyalana oyalana sildiğini fark edince göz ardı ettim. Fakat daha sonra işim bitti diyerek yayıla yayıla oturdu. Daha fazla onun bu rahat tavırlarına razı gelemeyerek" kalksana zeynep daha çok işimiz var sözlerimi işitince gözlerini devirdi.  " offf yeter ya hizmetci miyim ben ? Sözlerine karşılık olarak küçük bir kahkaha attım. " ben yıllarca temizledim bu evi bir kere olsun gıkım çıkmadı. Sende şimdi susup bana yardım edeceksin. Sözlerimin ciddiyetini anlan Zeynep ayağa kalktı.  yere attığı toz bezini alarak konağın oymalı kapılarını silmeye koyuldu. Evin heryerini dip buçak sildik. Annemle yengem akşam şöyle lezzetli bir menü çıkarmak için mutfağa gittiler. Biz Mardinliler kırmızı eti çok severiz. Her yemeğimizi mutlaka et yada kıyma kullanırız. Evin işi bittiğinde mutfağa annemlere bakmaya gittim. Yemekleri yapmaya daha yeni başlamışlardı. " yardım edebileceğim bir şey var? Diye sorduğumda yengem söze girdi. Misafirlerimize şöyle şerbetli bir tatlı yapmamı söyledi. Bazen kendimi mutfağa kapatırdım. Bu evin kasketinden uzaklaşmanın tek yoluydu. Mutfakta çeşit çeşit tatlılar yapardım sonra onları anneme tattırırdım. Herkez beni tatlılarıma bayılıyordu. Yengemin benden isteği üzere kollarımı sıvadım misafirlerimize Mardin'in yöresel tatlılarımdan olan zingil tatlısının hamurunu yoğurmak için malzemelerini çakardım. Bu tatlıyı çocukluğumdan beri bayıla bayıla yerdim. Hamuru ahşap masada güzelce açıp fırına verdim. O esnada eşikten içeri babam girdi. Çok telaşlı görünüyordu. " yemekler hazır mı ? Dedi. yengem neşeli bir ses tonuyla " hazır kaynım hazır Yemeklerin hazır olması babamı rahatlatmıştı. fırından çıkardığım sıcak tatlının üzerine şerbetini gezdirirken babam usulca yanım yaklaştın yaptığımı merak edercesine " ne yapıyorsun? kızım dedi. tebessüm ederek." zinhil tatlısı yapıyordum baba o an Gülen gözleri hüzünle buluştu. Yüzünde tarif edemediğim bir hüzün belirdi. Geçmiş zamanın acı hatıraları hiç olmadık zamanda hatırlatıyordu kendini.anlamsızca anneme doğru bakışlarımı götürdüm. Oda aynı bakışlarla bana bakıyordu. " bu tatlıyı sevmiyormusun baba? Diye soru yönelttim. Yengem kuşağının arkasına saçını götürerek patavatsız sözcüklerini dile getirdi.
" rahmetli baban bu tatlıyı bayılarak yerdi sağ olsun zilanda hep yapardı Murat'a
O an babamla gözgöze gelmiştim. Bu evde ilk defa öz babam hakkında konuşulmuştu. babamın yüzünde tarif edemediğim bir ifade oluştu. Hiç bir vakit yüz yüze gelip böyle bir cümleye şahit olmamıştık. İkimizde ne diyeceğimizi bilemiyorduk o an afallamıştım. O esnada eşikten içeri Fırat girdi. Dikkatimiz bir anda dağıldı. Gözler Fırat'ın üzerine dikilmişti. Üzerinde lacivert çizgili takım giymişti. Saçlar püfür püfür taranmıştı. Sanki kız istemeye gider gibi bir havaya girmişti. Heyecanlı bir ses tonuyla "misafirlerimiz geldi avludalar. Babam ve Fırat konuklarımızı ağırlamak için avluya indiler. Bende elimdeki işi bitirip hızla odama gittim. Üzerimdeki unlu giysiyi çıkarıp gardolabıma şöyle bir göz gezdirdim. Mavi çiçekli bir kıyafet gözüme ilişti. Hızla kıyafeti giyip dağınık saçlarımı taradım. Aşağı indiğimde misafirlerimizi dedem salonda ağırlamıştı. Fırat'ın yanında yirmi üçlü yaşlarda bir erkek oturuyordu. Kirli sakallı, 1.80 boylarında biriydi. Salonda iki kadın daha vardı. Biri orta yaşlarda diğeri ise genç bir kızdı. Galiba Fırat'ın yanında oturan gencin karısıydı. Annem kapının orada içeriyi sürdüğümü görmüştü. Orta yaşlarda olan kadını işaret ederek elini öpmemi işaret etti. Yaşlı kadının yanına usulca yaklaştım. Kadın beni görünce tebessüm ederek baktı. " hoş geldiniz dedim utanarak. Başını hafifçe sallayarak " hoşbuldum sen Fırat'ın kız kardeşi misin? Diye bir soru yöneltti. Tam hayır Fırat benim amcamın oğlu diyeceğim esnada babam söze girdi. " hayır benim kızım Fatma hanım şaşkınlıkla bakışlarımı koltuğun üzerinde olan babama çevirdim. Niçin böyle bir vurgulamıştı ki benim onun kızı olduğumu  hoşuma gitmişti babamın beni herkezin içer kızım diye söyleyişi . Hafifçe tebessüm ederek başımı salladım. Bu onaylarcasına bir hareketti. Fatma hanımın sağ tarafında olan genç kız tokalaşmak için ayağa kalktı. Tatlı bir kıza benziyordu. En son şirketimizin ortağı kalmıştı. Utanıyordum hoşgeldiniz demeye göz uçuyla baktığımı anlamış olacakki bakışlarını bana doğru çevirdi. Garip bir heyecan içimi saro an kısık bir ses tonuyla " hoşgeldiniz

KÜRT KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin