Dalıp giden bedeni dürtüklemişti çatılı kaşlarıyla siyah saçlı kadın. "İşine odaklan." diye kısaca uyarmasıyla Kaan, kendine gelmiş ve düşündüğü ihtimalleri kenara atmaya çalışmıştı.
Ama olmuyordu işte.
Küçük çocuğu görmüştü. Gözündeki korkuyu görmüştü. Çaresiz çığlıklarını görmezden gelmişti.
Şimdi de burada bulunan o lanet hastayı merak ediyordu. Neredeydi ve ne yapıyordu? Hepsini ama hepsini öğrenmek istiyordu. Kendisine sardığı ellerini bırakmak istemiyordu.
"Kaan, kendine gelemiyorsan biraz dinlenebilirsin."
Kaan, duyduğu cümleyle kendine gelirken yanındaki kadına dönmüş ve "Biraz dinleneyim." diye yanıtlamıştı.
İncelemelerin yapıldığı kısımdan direkt tuvalete ilerlemek istese de bu katın yeterince kötü koktuğuna kanaat getirip yukarıya çıkan merdivenleri çıktı. Sonra da tuvalete girdi.
İşini hallettikten sonra hava güzel olduğu için bahçedeki çimlik alanda dinlenebileceğini düşünerek oraya gitmişti. İlkbaharın hafif esintileri kendisini selamlarken acele olmadan yürümüştü yolu.
Hedeflediği ağaç gölgesine geldiğindeyse yere uzandı ve üstündeki sıcak yapan hırkayı yastık niyetine kullanıp gözlerini kapattı. Güneş ışınları yüzünü ısıtırken uykuya dalmıştı.
.
Taha, sonunda bu havada dışarı çıkabildiğine sevinirken koşmaya başlamış ve sevinçle çığlık atmıştı. En sevdiği ağaç olarak belirlediği ağacın yanına geldiğinde gördüğü bedenle neşesi kaçtı, duraksadı. Ne yapacağını düşünürken geriye adımladı.
Sonra ise aklına bir fikir geldi.
Geriye gitmek isteyen ayaklarının inadına gördüğü bedenin başının yanına çöktü. Ardından içindeki siniri atmak için alnına bir fiske vurdu uyuyan bedenin. Taha'nın yüzüne sinirli ifadesi yerleşmişti bile.
Kaan ise hissettiği hafif acının sinek olduğunu düşünerek elini kısaca başının üstünde sallamış ve uykusuna geri dönmüştü. Taha, bu hareketle iyice sinirlenirken ellerini Kaan'ın yanaklarına koyup sıkmaya başladı.
Kaan, bu sefer canının acısıyla gözlerini aralarken yanaklarındaki elleri sıkıca kavramıştı. Gördüğü bedenle ise kalakalmıştı. Taha ise gözlerini kaçırıyor ve ellerini çekmeye çalışıyordu kaçmak için.
Kaan hemen kendini toplayıp ellerinden kaçmaya çalışan kendininkinin aksine küçük elleri daha sıkı kavramıştı ve kafasını yana eğerek konuşmuştu.
"Tekrardan merhaba."
Taha, somurtmuş ve cevap vermeden etrafına bakınmıştı. Kızgın, aynı zamanda da kırgındı. Gönlünü almazsa da konuşmayacaktı.
"Bana çok mu kızdın?" diye sordu Kaan. Taha, kafasıyla belli belirsiz onaylayıp dudaklarını dişlediğinde Kaan, ellerini serbest bırakmıştı ne yapacağını merak ettiği için. Taha, ellerinin gevşediğini fark edince biraz kötü hissetse de belli etmeden ağacın diğer tarafına oturmuştu.
"Burası benim ağacım. Sen git." diye kaba konuşan çocukla Kaan, şaşkınlıkla ona bakmış ve onun duymayacağı şekilde gülmüştü.
"Misafir kabul etmez misin?"
"Etmem!" diye bağırıp kollarını göğsünde kavuşturmuş ve kaşlarını çatmıştı Taha.
Kaan, aldığı cevapla Taha'nın yanına gidip oturmuş ve elini omzuna atmıştı.
"Çok mu kızdın bana, hm?"
"Hem de çok. Bana yardım etmedin." diyerek omzundaki eli ittirmişti.
"Ah..." diyerek yüzünü kırıştırmış ve düşünüyormuş gibi etrafına bakınmıştı Kaan. "O zaman bu çikolatayı verecek başka birini bulsam iyi olur. Sonuçta bana kızan biri çikolata versem almaz, değil mi?"
"Hiç de bile!" diyerek atılmış ve heyecanla Kaan'a dönmüştü Taha. "Çikolatayı kim verse yiyebilirim! Ihm, yani herkes yer, ben değil."
Kaan kıkırdadığında Taha, beklenti dolu bakışlarıyla çikolata vermesini bekliyordu. Kaan da bunu fark edip cebinde yemek için aldığı çikolatayı uzatmıştı.
"Ama erimiş olabilir." diyerek çikolatayı açan çocuğa bakmıştı.
"Olsun." diyerek Taha çikolatayı açmış ve bir ısırık alacakken duraksayıp kendisini izleyen bedene uzatmıştı ısırması için.
Kaan gülümsemiş ve teşekkür ederek bir ısırık almıştı. Kaan ağzındakini çiğnerken Taha, ona bakıp kıkırdadığında Kaan, ne oldu dercesine Taha'ya bakmıştı.
"Ağzın hep çikolata oldu." diyerek Kaan'ın yüzünü işaret etti Taha. Kaan eliyle hemen dudaklarının kenarını silerken Taha da çikolatayı yemeye devam etmişti.
Taha, "Çok erimiş bu." diye dudaklarını büzerek söylendi. Kaan çikolatayı sabah yemek için alıp da unuttuğu için erimişti. Bu yüzden Kaan, bir dahakine erimeden çocuğa çikolata vermeyi kafasına not etmişti. Sonra ise yanındaki güzel çocuğu izledi çikolatası bitene kadar.
"Sen nasıl yemek yiyebiliyorsun?" diye sordu Taha, elindeki çöpü iyice sıkıştırırken.
"Baya, düz yiyorum. Neden yiyemeyeyim ki?" dedi Kaan şaşkınlıkla.
"Orası çürük kokuyor." diyerek yüzünü buruşturdu Taha iğrenir gibi.
"Ah, evet. Orası öyle ama alışkanlık sanırım."
"Ben hiç alışamam."
"Evet ama bir gün yolun oraya düşecek sonuçta."
"Öyle deme, çok korkunç." dedi Taha sesi zayıf bir şekilde çıkarken. Tüyleri ürpermişti.
"Tamam, demem." dedi Kaan gülümseyerek.
Aralarında sessizlik olduğunda Taha, bölmek için ağzını aralamıştı ki ona seslenen doktorunu gördü.
Taha, korkuyla kasılırken yanındaki bedene dönmüştü yardım istemek için ama sonra aklına geçen olanlar gelince Kaan'ın koluna tutunmak için kaldırdığı elini kendine geri çekti.
Umutsuz bekleyişi doktoru yanına gelene kadar sürdü. Sonrasında odasına götürülmüştü. Kaan'a ise sadece bir görüşürüz diyebilmişti.
oturup sadece bir şeyler yazmak, okumak istiyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mutsuzum doktor (bxb)
Nouvelles[Tamamlanmıştır (×43)] "Morga giremezsin." iyi okumalar,