Aradan geçen dört ay boyunca doktor, Kaan'dan duydukları yüzünden Taha'nın saatlerinde değişiklik yapıp azaltmıştı.
Taha ise içine kapanmıştı. Onu tek seven babaannesinin ölümünü kabullenmiş ve gördüğü sanrıları anlatmamaya başlamıştı.
Uzun zamandır bahçeye bile çıkmamıştı. Kandırılmış hissediyordu. Kaan'ın olanları anlattığını görmüştü. Güveni yine kırılmıştı. Oysa bu sefer kimseye güvenmeyeceğine dair kendine söz vermişti ama işte, sözler tutulmak için verilmemişti.
Şimdi ise öylece yatıyordu.
"Yine yanıldın." diyen arkasından gelen sesi duyunca umursamadan duvarı izlemeye devam etti.
"Sana diyo-"
"Kes sesini!" diye bağırdı sinirle. Bu sesten bıkmıştı.
"Ne? Sohbet etmeye çalışıyorum."
"Çalışma, rahat bırak artık beni."
"Seni tek seven benim ve benim de mi gitmemi istiyorsun?"
Bir anlığına ses kesildi.
"Ah, tabii sen Kaan da senden hoşlanıyor sandın, değil mi? Herkes sana aşık oluyor sonuçta ya."
"Hayır," dedi Taha. "Öyle sanmadım. Git artık." derken sesi titremiş ve gözyaşları akmaya başlamıştı.
Ses ise kesilmişti.
Yine bir başına yatıyordu. Kimse yanında değildi her zaman olduğu gibi.
.
Ertesi günü kahvaltıda Taha, öylesine yemeğiyle uğraşırken gram bir şey yemek istemiyordu. Öylece yemeği izlerken düşünüyordu.
Neden sevilmediğini düşünüyordu.
Neden bu kadar problemli biri olduğunu düşünüyordu.
Neden hiçbir şeyin iyi gitmediğini düşünüyordu.
En son ise neden ölmediğini düşündü.
Ölmek istemiyordu ama yaşamaya da cesareti yoktu. Yaşamak için bir nedeni bile yoktu. Öyle boş öyle tırsaktı.
Yemek tepsisine baktıkça midesinin bulantısı arttığı için tepsisini yıkanması için koymuş ve odasına geri dönmek için merdivenleri inmeye başlamıştı fakat bu sefer bir cesaretle bir kat fazladan inmişti.
Karşılaştığı karanlıkla geri dönmeyi düşünürken sensörlü şıklar yanmıştı.
Koridorları geçmeye başladığında bir odanın ışığının yandığını görmüştü.
İçeri girince gördüğü ve bir insana ait olduğu belli olan bedenlerle korkuyla kalakalırken geriye doğru istemsizce bir adım attı.
"Buraya girmek yasak."
Duyduğu sesle irkilip arkasına dönerken gördüğü bedenle rahatlamıştı.
"Ah, Taha'ydı, değil mi?"
"Evet." dedi Taha, Kaan'a daha da yaklaşırken.
Kaan, ikisini de odadan çıkartmıştı.
"Morga giremezsin."
Taha, başını onaylar anlamda sallarken iyice içi sıkılmıştı. Kaan'ı uzun zaman sonra tekrar görmesi kalbini hızlandırırken Kaan'ın kendisini sevmediğini bilmesi canını yakıyordu.
"Bir daha gelmeyeceğim." dedi Taha. Aklına uzun zamandan beri yerleşmiş olan fikir tekrardan doluşurken kaşınmaya başlayan kolunu kaşıdı.
"Hey, yavaş kaşısana." derken çocuğun kolunu tuttu Kaan. "Kıpkırmızı olmuş."
"Ben..." derken gözlerini kaçırdı Taha. Koluna değen eller, kalbinin attığını hissetmesine yetmişti. Sevgiye çoktandır muhtaçtı, bir kez olsun sevilmek istiyordu. Her gördüğü iyi niyeti yanlışa yorması da bu yüzdendi.
"Sorun değil, biraz beraber takılmak ister misin?"
"Doktor kızacak." dedi Taha her ne kadar Kaan'la kalmak istese de.
"Peki ondan izin alırsam gelmek ister misin?"
"Evet," dedi gülümseyerek Taha. "Elbette."
Birinin onun için uğraşması hoşuna gitmişti.
Kaan, "O zaman hadi ondan izin almaya gidelim." diyerek merdivenleri çıkmaya başlayınca Taha da hemen arkasından onu takip etti.
finali belirledim 15 bölümü geçmez gibi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mutsuzum doktor (bxb)
Historia Corta[Tamamlanmıştır (×43)] "Morga giremezsin." iyi okumalar,