Minho derin bir iç çekti konuştuktan sonra, Jisung ona daha sıkı sarılmıştı.
"Bende öyle hissediyorum Minho."
Bu neydi şimdi? Hem Jisung'un hem de Minho'nun aklı karışmıştı. İkisi de aşkını mi itiraf etmişti yoksa sadece anlam veremedikleri hislerini dışa mı dökmüşlerdi?
İkisi de bilmiyor gibiydi...
*****
Olanların üzerinden aylar geçmişti, abartmayalım, sadece iki ay. İkisinin arası hâlâ oldukça iyiydi, sürekli bel altı işlerin dışında flört ediyor gibi görünüyorlardı. Ve şimdi son okul günleri bitmişti, çıkışta yavaş yavaş yürüyorlardı. İlk soran Jisung oldu.
"Tatilde ne yapacaksın?"
Minho gerildi, nasıl açıklayacağını düşündü durdu. Konuştu en sonunda.
"Chan'ı biliyorsun, o Avusturalyalı. Ailesi orada yaşıyor ve bende onunla tatile gitmek konusunda sözleştim..."
Jisung gülümsedi. "E bu çok güzel."
"Ama tatil sonuna kadar dönmeyeceğim."
Jisung baktı durdu ona, kalakalmış gibiydi. Ekim ayına kadar? Avusturalya'da? Şu an Haziran ayındalardı henüz ve bu çok uzun bir süreydi.
"Neden tatil için bu kadar kalacaksın orada?"
"Doğrusu benim kardeşim de orada yaşıyor ve en son dört yıl önce yüz yüze görüştük."
"Ah... Anladım."
Minho arabaya vardıklarında döndü Jisung'a, kollarını açtı ona. Jisung sessizliğine gömülmüş halde ona sıkı sıkı sarıldı ve başını çocuğun göğsüne gömdü. Henüz sevgili bile değillerdi fakat birbirlerine çok alışmışlardı.
"Ekime kadar kalmam zaten, gerçekten. Eylül'ün başında dönmüş olacağım ve bir ayımı tamamen seninle geçireceğim Jisung sana yemin ederim."
Jisung ses etmedi, Minho ona baktı endişeyle.
"Jisung?"
Çocuktan ses geldi. "O zaman bu gece son defa birlikte uyuyabilir miyiz?"
Minho gülümseyerek baktı çocuğa, yüzünde sırıtmayla konuşmuştu sessizce.
"Gitmeden bir tur da sevişir miyiz? Özleyeceğim seni."
"Pezevenk ya! Git kalmıyorum sende ben!"
"Ya Hanji şakaydı! Gerçekten şakaydı!"
Minho gülerek sıkıca sarmalamıştı çocuğu, kokusunu içine çekip arabanın kapısını tuttu onun için.
"Gidelim hadi, özleyeceğim seni. Güzelce vakit geçirmemiz gerekiyor birlikte."
Jisung arabaya bindi yavaşça, yavaş hareket ederse Minho'nun daha çok kalacağına inanıyordu nedense. Bırakmak istemiyordu onu, çok özleyecekti orası kesindi. Oğlan da arabaya bindiğinde sağ eli direkt Jisung'un bacağına yerleşmişti, Jisung ise başını cama yasladı. En ufak temasları bile özleyecekti, gelip okulun ortasında onunla uğraşmasını bile özleyecekti.
Gözleri dolmuştu, Minho ise oğlanın sessizliğinin farkındaydı.
"Bana vicdan azabı çektiriyorsun çocuk."
Jisung burnunu çektiğinde Minho arabayı park etmişti, indi ve o sırada Jisung da arabadan inmiş, koşar adımlarla oğlanın yanına gelip sırnaşmıştı. Minho iç çekerek girdi içeriye, yatak odasına ilerledi direkt.
"Duş alacak mısın güzelim? Kendimize gelelim bi'. Sonra rahat bir şeyler giyer uzanırız birlikte hm?"
Ortamı yumuşatmaya çalışıyordu Minho, Jisung kabul ettiğinde onun için küveti doldurdu ve üzerindekileri çıkararak girdi suya, banyo bombasını da suya atıp köpükle doldurduğu sırada görüş açısına giren dolgun kalçalara bakmadan edememişti, bacaklarının arasına yerleşti o dolgun kalçalar, jisung sırtını yasladı çocuğa doğru, Minho ise onu memnuniyetle sarmaladi ve başını yasladı geriye doğru.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You belong to me, Minsung ✔️
Fanfiction"Minho, bak sakin ol söyleyeceğim." "Changbin siktirtme belanı, Jisung nerede cevap ver bana." "Yoğun bakımda." Minsung & Twochan