Hepinize merhaba canımın içleri. Yeni bir bölümle geldim. O zaman fazla uzatmadan bölüme geçelim.
Berzan Azeroğlu
Eve bitkin bir şekilde girdim. Tam odama yönelicekken annemin sesiyle adımlarım olduğum yere çivilendi.
"Oğlum neredesin sen? Evdende erken çıkmışsın. Aç aç gittin değil mi?"
Annemin yüzüne bakamıyordum. Evet, ben hiç bir şey yapmamıştım. Ama bunu bilmek bile insanın omzuna çok büyük bir yüktü.
"Oğlum bir şey mi oldu? Niye bakmıyorsun yüzüme?"
Annem yanıma gelip çenemden tuttu. İstesem elinden kurtulabilirdim. Ama içimde bir yerlerde annemin yüzümden her şeyi anlamasını istiyordum. Aksi halde nasıl söylerdim delicesine aşık olduğu adamın yaptıklarını. Annem yüzümü incelerken anlamasını istercesine bakıyordum ona. İlk başta kaşları çatıldı sonra yumuşadı ifadesi.
"Anneciğim her ne olduysa istediğin zaman bana anlatabilirsin. Ben hep buradayım."
Gözlerimi 'olur' anlamında açıp kapattım yavaşça. Annemde yanağımdan öpüp içeri girdi. Böyle bir kadındı işte benim annem. Naifti, zarifti. İnsanların gözlerine bakarak ne hissettiğini anlar ama onu asla anlatması için zorlamazdı. Aksine yanında olduğunu hissettirirdi. Sonra zaten kendi ayağınızla giderdiniz ayağına. Bende bu kadını mahvedecek şeyi söyleyecek kişi olacaktım. Söyleyeceğim şey için kendimden nefret ettim o an. Ben böyleydim işte. Dışarıda eser, gürler, kıyametleri koparır. Ama konu değer verdiğim bir kadın olduğunda durgunlaşır, içime kapanırdım. Özellikle değer verdiğim kadınların gözünden akacak tek damla yaş kıyametim olurdu. Şu anda ise en değer verdiğim kadın annemdi.
Düşüncelerimden sıyrılıp odama yöneldim. Kısa bir duş alıp belimdeki havluyla odama girdim. Üstüme rastgele siyah bir tişörtle siyah eşortman geçirdim. Aynanın karşısına geçip saçımı düzelttim ve ellerimi masaya yasladım. Bu akşam bu yükü değer verdiğim 4 insana paylaştıracaktım. Güçlü olmalıydım. Her zaman olduğumdan daha güçlü olmalıydım. Derin bir nefes alıp odadan çıktım ve yemek odasına ilerledim. İçeri girip masadaki yerime oturduğumda sofrada neşeli bir sohbet vardı. Konuşmayı yemekten sonraya erteleyip onlara döndüm. Sohbete dahil olup her şeyi unutmaya çalıştım.
Yemek bittikten sonra hep birlikte oturma odasına geçtik. Sohbete devam ederken Yekta ödevi olduğunu söyleyip ayağa kalkacakken onu durdurdum. Şimdi tam zamanıydı.
"Yekta otur yerine abiciğim. Sizinle önemli bir şey konuşacağım."
Herkes kaşları çatık bir şekilde ciddiyetle bana döndü. Hepsi anlamıştı gerginliğimi. Dizdar konuşmaya başladı.
"Önemli bir şey yoktur inşallah abi."
"Keşke olmasaydı abim. Ama çok önemli. Hepinizin beni sözümü kesmeden dinlemenizi istiyorum anlaşıldı mı?"
Herkes olumlu anlamda kafasını salladı.
"Oğlum meraklandırma bizi. Hemen söyle."
Anneme bakıp derin bir nefes aldım. Ona bakarak anlatamayacağıma kanaat getirip gözlerimi kardeşlerimde dolaştırdım.
"Hatırlıyor musunuz? Geçenlerde babama ortaklık teklif ettiğimde nasıl bir tepki vermişti?"
Dizdar kafasını salladı.
"Kesin bir şekilde 'hayır' dedi. Bende biraz hak verdim. Sonuçta işten sana bakmaya fırsatı olmuyor ve ne kadar ilerleme kaydettiğini bilmiyor."
Dişlerimi öfkeyle sıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metresin Kızı (Abilerim)
Novela JuvenilAmber evinin prensesidir. Anne ve babası tarafında sevilir ve tek çocuktur. Her zaman bu yüzden şikayet edip kardeş ister. Her şey çok güzeldir. Babasının sürekli olarak iş gezmelerine gitmesi dışında. Ama nereden bilebilir Yaradanın duasını kabul e...