3. Bölüm: Çakma İstanbul Beyefendisi

34 7 30
                                    

Sabah bol aksiyonlu bir şekilde uyanmıştım. Çünkü benim davar arkadaşlarımdan biri olan Seungmin, sırf staja birlikte gidebilmek için evime gelmiş, odama girmiş ve ben uyurken omuzlarımdan tutup kaldırıp kaldırıp yatağa vurmuştu. "Kalk Jisung!" Demeyi de ihmal etmemişti. Ben bu 6.6'lık deprem etkisi ile uyanarak onu bir tur dövmüş, bir turda gelmişine geçmişine sövmüştüm. Ona, "Ben tuvaletten dönene kadar bana kombin yapsan iyi olur yoksa o çok özendiğin saçlarını bir daha göremezsin!" Diye ufak bir sevgi gösterisi yaparak bana kombin seçmesini istemiştim. Gayette güzeldi. İlk baharlıktı. İçime giymeye sıfır kol bir beyaz tişört, onun üzerine giymeye siyahın üstüne koyu yeşil yazıları olan yarım kollu bir tişört, altıma ise gri bir pantolon seçmişti. İnsanın moda tasarım okuyan bir arkadaşının olması ne harika bir şey. Ben hazırlandıktan sonra çıkmıştık.

Şimdi ise oturmuş çocuklar için etkinlik hazırlıyordum. İkiyi öğreneceklermiş, o yüzden onlara iki sayısını kesiyordum. Ki ister ördek ister kuğu yapabilsinler. Çocuklar şu an oyun saatinde oldukları için rahattım. Çalışma yaptığım masanın etrafında çok durmuyorlardı. Arada bir gelip bakıyorlardı. "Min-soo, şu kağıtları benim için geri dönüşüme atar mısın?" Dedim ne oynayacağını düşünen çocuğa. O da, "Tamam." Dedi ve kağıtları atmaya gitti.

"Jisung abi, senin en sevdiğin renk ne?" Dedi yanımda beni izleyen Ha-Jun. "Yeşil." Diye cevapladım onu. Bunu dediğim anda elindeki kalemlerden yeşil olanı çıkardı ve önündeki kağıda bir şeyler çizdi. 5 dakika sonra kağıdı bana ittirdi ve "Senin." Dedi. Çok sevimli bir şekilde kalp çizmiş ve içine de bildiği kadarıyla "J" yazmıştı. Ona teşekkür edip kağıdı katladım ve cebime koydum. Ben işime döndüğümde o da oyuna dalmıştı.

Oyun zamanı bittiğinde ben de etkinliği bitirmiştim. Çöplerimi toparlayıp yaptığım rakamları öğretmen masasına koydum ve geçip yerime oturdum. Bu sırada çocuklarda ortalığı topluyordu. Ben Bayan Oh ile bir konu hakkında konuşurken bir anda bir gürültü koptu ve bir ağlama sesi yükseldi. İkimizde hızla o yöne baktığımızda Haneul'un yerde oturmuş alnını tutarak ağladığını, Yeji'nin de yanında suçlu ve pişman bir şekilde Ona baktığını görmüştük. Koşarak oraya gittik ve olayı öğrenmeye çalıştık. Yeji'nin anlatmasına göre, Haneul ile raf kavgası yaparken Haneul'u istemeden ittiğini, itmesi sonucu alnını masaya çarptığını ve ağlamaya başladığını öğrendik. Bayan Oh bana Haneul'u mutfağa götürüp alnına buz koymamı söyledi, o da Yeji ile konuşacaktı. Haneul'u kucaklayıp mutfağa gittim. Buzluktan buz aldım ve bir sandalyeye Haneul ile oturdum. Haneul dizimde oturuyordu. Masada duran peçeteden biraz aldım ve onu buza sarıp Haneul'un alnına koydum. Ağlamıyordu, sadece iç çekiyordu.

"Sen ağlama, dayanamam,
Ağlama göz bebeğim sana kıyamam..." diye ufak bir şarkı mırıldanmaya başladım. Dikkati dağılsın istiyordum. İşe de yaramıştı. İlk defa duyduğu için merakla bana bakıyordu.

"İyi geldi mi?" Diye sordum şefkatle. Kafasını sallayarak cevap verdi. Onu yanımdaki sandalyeye oturttum ve buzu yerine koymaya gittim. Geri döndüğümde elimi Haneul'a uzattım ve kalkmasına yardım ettim. Minik adımlarına eşlik ederek sınıfa gittik. Sınıf toplanmış, herkes yerine oturmuştu. Haneul'da yerine geçip oturdu. Yeji yanına koştu ve özür dileyerek sarıldı ona. Haneul onu affedince derse geçtik. Etkinlik kağıdını yapacaklardı İlk önce. Bitirenlere kestiğim rakamlardan verdim ve bir de kanat verdim. Yapmaya başladılar...

(Çıkış)

Her zamanki gibi diğer çocuklar gitmiş, Haneul ile ben kalmıştık. Birlikte bekleme alanında oturuyorduk. "Jisung abi, alnım acıyor." Dedi Haneul. O an aklıma çantamda krem olduğu geldi. "Gel, sana krem sürelim. En azından yumuşatır." Dedim ve çantamdan kremi çıkardım. Parmağıma azıcık sürdüm ve yavaşça alnını ovalamaya başladım. "Aahhh!" Diye inledi Haneul. O öyle inleyince daha da yavaş yapmaya başladım.

STAJYER  -MİNSUNG- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin