4. Bölüm - SU ŞİŞESİ

5 3 4
                                    

Burada yaşanan olaylar, yaşayan kişiler ve durumlar, bir kurgudan ibarettir. Gerçeklikle hiçbir alakası yoktur.

Keyifle okumanız dileğiyle, sevgilerimle...

4. BÖLÜM - SU ŞİŞESİ

Bazı şeyler hayatınızı değiştirir. Bazıları ise duygularınızı. Duygularınız değişirse eğer her şey bitti demektir. Çünkü duygular, hayatınızı belirler. Vicdansız ve merhametsiz olursan yaşarsın. Merhametli ve sevgi dolu olursan ölürsün. Doğanın bir kanunudur bu. Güçlü olan zayıf olanı ezer misali.

Ben hep vicdansız ve merhametsiz taraf olmuştum. Kendimden asla ödün vermezdim. Birini öldürürken gözümü bile kırpmazdım. Ölümü bana alışılmış bir şey gibi öğretildi. Ölüm normaldi, ölüm her an gelebilirdi, ölüm, vazgeçilemez bir nimetti çoğu zaman.

Yaşadığım şeyler asla normal değildi. Hâlâ da normal gelmiyordu. Askeriye hep zordu benim için. Hâlâ da gözüme zor geliyordu. Bitmişti. Bir hafta oluyordu biteli. Bizde bitmiştik; yaşadıklarımızla ve yaşattıklarımızla.

Sigaramdan derin bir nefes çekerken balkon demirlerinden geriledim. Sigaramı sol elimde söndürerekten balkondan çıktım ve cam kapının sürgüsünü çektim. Terliklerimi çıkarmadan banyoya ilerledim. Üstümdekileri çıkartarak kirli sepetine fırlattım ve kendimi soğuk suyun altına attım.

Üşüsemde umursamadan kısa bir duş aldım. Dinçlik getiriyordu soğuk duş. Göz kapaklarım yine ağır ağır kapanırken duştan çıktım ve dolabıma ilerledim. Kapağı açarak gri eşofman ve siyah kısa kollu t-shirt alarak hızla kapattım. Üstümü bir çırpıda giyinip telefonumu komidinin üstünden aldım.

Saçlarımı kurutma zahmetine girmeden odadan çıkarak aşağıya indim. Yemek yiyorlardı. Yeşil yine donatmıştı sofrayı. Yemek yemeyecektim ama yalnız kalmamak için sandalyemi çekerek oturdum. Herkes derin bir sohbet içindeydi. İlk kez koyu bir sohbet içerisindeydi Kunt.

Masada oturanlara göz gezdirerek en son Kızıl Şeytan'da durdum. Bana bakıyordu. Belkide ne zaman onu ifşa edeceğimi düşünüyordu. Ama etmeyecektim. Eğer edersem bütün bir katliam çıkardı. Yani şuanlık onu ifşa etmeyecektim. Zamanı geldiğinde Kunt her şeyi öğrenecekti zaten.

Önümdeki bardağa ayran doldurarak kafama diktim. Uyumam lazımdı, ama ilaç içmek istemiyordum. İlaç midemi bulandırıyor, her yerimi uyuşturuyordu. Ayran en iyi şeydi uyku için.

"Bak şimdi! İyi dinle beni." diye Kunt'a bağırdı Dera. "Diyelim ki elinde elmas var." Kunt yüzünü buruşturdu yine. "Ve o elması kaptırıyorsun. Yani bu elmas aşırı önemli senin için. Olmazsa ölürsün falan. Abarttım ama neyse. Ne yapardın?"

Sorduğu soruyla Kızıl Şeytan ile bakıştık. Ağırca yutkundum. Tekrar Kunt'a bakarken onun Dera'ya 'salak mı bu' bakışı attığnı fark ettim. "Hiçbir şey yapmazdım." Umursamaz hâli Dera'nın canını sıkmıştı, belliydi ama o da umursamadı. "Hadi ama, düşün azıcık. Hiç mi bir şey yapmazdın?

Kunt'un yüzü bu sefer düşünceli bir ifadeye büründü. Düşündü, düşündü. "Bende onun elinden en değerli şeyi alırdım." dedi. Ardından önündeki etten ağzına attı. Bir kaçımızı sessizlik kaplarken Red ve Beka kavga ediyordu.

ZEMHERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin