Jungkook arkadaşlarının bulunduğu masada rahatça takılıyordu. Hoseok kendisiyle uğraşıp dururken ondan kaçmak için yanında duran boş sandalyeye doğru eğiliyordu. Sahiden bu sandalye neden boş bir şekilde buradaydı?
Jungkook merakına yenik düşüp arkadaşlarına baktı. "Bu sandalye neden burada?" Yoongi'nin alttan alttan sırıtması birşeylerin olduğunun habercisiydi. Karşımda oturan Jimin heyecanla masaya doğru eğildi.
"Haberin yok mu senin?" Jungkook'un kaşları çatılırken o kadar çok meraklanmıştı ki, bir an önce artık ne olduğunu söylemelerini istiyordu. Çünkü birisini beklemiyorlarsa masalarında boş sandalye bulundurmazlardı. Bulundururlarsa Jin her iki sandalyeyi yan yana getirip uzanırdı. Bunun yaşanmaması için boş sandalyeleri başka bir masaya koyarlardı.
Çocuk hızlıca kafasını iki yana salladı. Namjoon bu hareketiyle beraber çenesiyle Jungkook'un yanında boş duran sandalyeyi işaret etti. "Taehyung'da gelecek." Çocuğun gözleri duyduğu şey ile sonuna kadar açılırken Jimin geriye çekilip kahkaha atmaya başlamıştı bile.
Jungkook'un neden bundan haberi yoktu? Tamamen bilerek yapmışlardı. Sürekli birşeyleri konuşup asla gerçekleştiremedikleri için ve çocuk kaçtığından her şeyin sadece sözde kalmaya devam ettiği için. "Siktirin gidin." Jungkook elini kalbine koyup kafasını geriye attı. Daha sonra iki elini de yana doğru açtı. Gözlerini kapatıp "Bıktım sizden" diyerek söylenmeye başladı.
Hoseok daha fazla çocuğun söylenmesine dayanamayıp alnının ortasına vurdu. Jungkook susarken elini alnına koydu ve kafasını hızlıca kaldırarak Hoseok'a bir bakış attı. "Beni öldürmeye mi çalışıyorsun sen?" Jungkook test etmek ister gibi kafasını iki yana salladı. "Beyin kanaması geçireceğim galiba, ambulans çağırın."
Karşısında oturan Jimin'in gözleri Jungkook'un arkasına takılı kaldığında çocuk kimin geldiğini anlamıştı. Jungkook gerilmeye başlarken stresle bacağını salladığının farkında bile değildi. Arkasına dönerek gözlerini kırpıştırdı.
Taehyung altına siyah bir kot pantolon üzerine önü düz arkası desenli beyaz bol bir tişört geçirmişti. Saçları dağılmış olsa bile o kadar çekici görünüyordu ki. Ne kadar basit bir kombin olsada Taehyung bu basit kombinle bile çok çekiciydi işte. Jungkook bir süre sonra kendisine geldiği gibi birisi Taehyung'a bakıyor mu diye etrafa göz gezdirmişti.
Taehyung masaya yaklaşıp giydiği ince hırkanın kapşonunu kafasına geçirdi. Ardından herkes ile tokalaşıp kafasındaki kapşonu hızlıca geriye atan çocuğun yanındaki onun için ayrılmış boş sandalyeye oturdu. Hoseok hızlıca Jungkook'un koluna vurduğunda, çocuk ona doğru dönüp kafasına vurdu.
Taehyung'un gözleri bu ikiliye doğru kayarken gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Önüne dönüp masadaki herkese teker teker göz gezdirdi. Jungkook'a bakarken üzerine geçirdiği hırkaya bakarak kaşlarını çattı. Az önce çocuğun kapşonunu kafasına geçirdiği bu hırka kendisine aitti.
"Bu benim hırkam değil mi?" Jungkook duyduğu şey ile donup kalmıştı, hırkayı Taehyung'un dolabından almıştı. Ona merakla bakan oğlanın buraya geleceğini nereden bilebilirdi ki? Taehyung cevap alamayınca Jungkook'un boynuna doğru eğildi. Çocuk nefes bile almazken Taehyung hırkanın üzerindeki kendi kokusu mu değil mi anlamaya çalışıyordu.
Jungkook'un kendi kokusuyla karışan kokusu oldukça hoşuna gitmişti. Diğerleri burada olmasa bu şekilde kalmaya devam edebilirdi. Geriye çekilip yüzü kızaran bu çocuğa baktı. Namjoon sessizliği bozarak ortaya laf atmıştı. "Biz hırkalarını çaldık da onun, herhalde hırkası kalmadı garibanın." Jimin Jungkook'a bakarak göz kırpmış ve yeniden Taehyung'a dönmüştü. "Ya da hoşuna gitmiştir." Jungkook Jimin'e uyarıcı bakışlar gönderirken, Taehyung'un sırıttığının farkında bile değildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiss || Taekook
Romance"Abin falan dinlemem. Eğer o odaya gelirsem, sabaha kadar çığlık attırırım sana."