"hyunjin, nasılsın?"
bu iki kelimeyi duydu hyunjin telefonda minho'nun sesinden.
"iyiyim minho, sen?"
"iyi değilim ben."
"neden değilsin ki, bir şey mi yaptım?"
"evet, bir şey yaptın hyunjin."
"ne yapmışım amına koyayım söyle, böyle depresif depresif ergence konuşmakla çözülmüyor sıkıntılar."
"bizim fotoğraflarımızı göstermişsin herkese hyunjin, hemde sevişirken fotoğraflarımızı."
"sen nerden duydun minho, yapmadım ben öyle bir şey amına koyayım kim dedi bunu sana?"
"kuşlar söyledi."
"o jisung söyledi, dimi? o aptal orospu evladı söyledi. ona mı inanıyorsun ya, o aptala mı inanıyorsun?"
"ben sanada inanıyordum hyunjin, o zaman sıkıntı yoktu ya, senin yalanlarını dinlerken sıkıntı yoktu. jisung'a sana güvendiğimden daha çok güveniyorum."
"minho saçmalıyorsun şuan."
"4 yıl mı oldu? evet 4 yıldır sevgiliyiz. 4 yıldır acı çeken, kandırılan ve kullanılan kişi benim hyunjin. bence artık saçmalama vaktim geldi."
"siktir git minho, abartıyorsun."
bir süre konuşmadı ikiside. sessizliği ilk bozan tabi ki minho idi.
"sen hiç, hiç oldun mu?"
"ne?"
"ben oldum hyunjin, beni bir hiç yapan kişide sendin. artık izin verirsen bu hiçliğe son verip bana değer veren insanlarla takılacağım, görüşürüz."
"min-"
minho hyunjin'in suratına kapadı telefonu.
***
"sonunda amına koyayım." dedi jisung tüm olanları duyunca. "senden çok ben rahatladım minho."
"of, yinede kötü bir his var içimde."
"niye?"
"ya hyunjin'in gözü dönerse? benim gibi bir aptalı bile elinde tutamadığını düşünüp sinirlenecek kesin."
"minho, farkındaysan lise bitti, siktir olup gidiyoruz buralardan. hyunjin'den uzağa gidiyoruz hiç bir şey yapamaz."
"umarım."