7

23 7 11
                                    

okul sonunda içimdeki siniri boşaltmak için ön sıraya ilerliyorum. eliyle gözlüklerini düzeltmeye çalışıyor, o çöpün nesini takıyorsa.

fakirden beter herhalde, diye düşünüyorum. önümden geçip gidecekken onu durduruyorum. "beni takip et." arkamı dönüp gitmeden önce ekliyorum. "korkak ineğin teki değilsen."

woojin'e işaret ediyorum, kaşlarını çatıyor. gelmek istiyor. ama bu sefer seyirci falan istemiyorum, sadece bana diklenen çocuğa güzel bir ders vermek istiyorum.

çatıya çıktığımda yüzümü ona dönüyorum. elindeki test kitabına bakıp sırıtıyorum. "bilerek mi getirdin?"

"senin derdin ne? sorunlu musun? hah, sorduğum için kusura bakma. elbette öylesin."

"en azından ders çalışan bi sorunlu değilim, öyle düşün." elindeki kitabı kapıp kapağını yırtıyorum. üzerime atlıyor. kitabı kenara fırlatıp karşılık veriyorum.

yerde yuvarlanıyoruz, yumruklarım yüzünü hedef alıyor, rahat durmayan kolları çok hızlı. yine de benimle yarışamıyor. "ders çalışan bir sorunlu olmadığın için üzülmelisin." konuşurken zorlanıyor. canı yansa da kafa tutmaya devam ediyor.

"hiç sanmıyorum." burnunu hedef aldığım yumruğum hareketlenmesi sonucu gözüne gidiyor, gözlüğün camlarından biri yüzünde parçalanıyor. cam parçaları gözüne girmesin diye gözünü kapatıyor, manasız.

"yapabileceklerin sadece bunlar mı?" bunu derken yüzündeki çiziklerden kan sızıyor. yüzüme uzanan eli bileğinden tutup büküyorum. bağırıyor. aniden yüzüme gelen darbeyle yana savruluyorum. yanağımda ayakkabı izi hissediyorum. burnumdan bir damla kan süzülüyor. "sikeyim."

hızla ayağa kalkıyor. göğsü hızla inip kalkıyor. kafamı eğerek yanağımı temizliyorum. canım yanmıyor ama sinirim bozuluyor. boğazına yapışıyorum, tüm gücümü veriyorum. "bu işin sonunda bana tapıyor olacaksın, ji woo."

ellerime sarılıyor, yüzü hızla kırmızıya dönüyor. ellerimi gevşetsem de değişmiyor. amacım sadece korkutmaktı, oysa bir anda korkan ben oluyorum. "ne oluyor?" dedikten saniyeler sonra astım olayını hatırlıyorum. ayaklarımın önünde kıvranan çocuğun yanına çökerek dürtüklemeye başlıyorum.

daha ne olduğunu anlayamadan matematikçi koşarak yanımıza geliyor. "noluyor burada?" jiwoo bir yere işaret etmeye çalışıyor. öğretmen koşarak çantasını getiriyor, içinden çıkarttığı fısfısı jiwoo'nun ağzına tutuyor.

inek çocuk kendine gelmeye çalışırken bana bakıyor öğretmen, "sence de biraz abartmadın mı? en azından pis işlerle alakası olmayan öğrencilerimden uzak dur."

kafamı sallamıyorum. tamam demiyorum. boş bakıyorum. jiwoo ayaklandığında ben de merdivenlere yöneliyorum. içimdeki öfke soğumuştu, artık güzel bir kahve içebilirdim. "nereye gittiğinizi sanıyorsunuz? doğru müdürün odasına."

bir şey demiyor, suçu üzerime yıkmıyor. sadece elinde tuttuğu gözlük parçalarına bakıyor. salak. o artık bir gözlük bile değil.

müdür denen gerzekten ciddi anlamda nefret ediyorum. ben zaten kafasında saç kalmamış kabaklardan hep nefret ederim. senden ettiğim gibi doktor. diyelim ki benim kafamda sorun var, peki ya senin? saç bile yok.

"kavga eden son derece çalışkan bir öğrenci ve sorumluluk bilincine asla erişememiş canım öğrencim. acaba ortak yönleri ne olabilir hmm.." şerefsiz. bir şey söylemiyorum, annem yoğunluktan dolayı benimle ilgilenemeyebilir.

"her gün jiwoo'dan özel ders almak, hem de ücretsiz, çok güzel olmaz mı senin için choi suho?" kafamı sallıyorum, berbat. berbat bir şey bu.

"peki okulun en popüleri choi suhoya ders vermek sence de çok büyük bir şans değil mi kim jiwoo?"

kafamı kaldırıp ona bakıyorum. ifadesini hiç bozmamış, hâlâ elindeki gözlük benzeri şeye bakıyor. neredeyse ağlamak üzere. keltoş da fark etmiş olacak ki, "yeni öğretmenine güzel bir gözlük hediye edersin herhalde. özür mahiyetinde." diyor.

"duyamadım?"

"tabii ki efendim."

"anlaştığımıza göre artık gidelim. daha ayaklarımı uzatıp maç izleyeceğim." kafasına geçirmek istiyorum, şu an herkesin kafasına geçirmek istiyorum. woojin'in bile. yanımda olsaydı tüm suçu ona atardım. böyle saçma bir işin içinde kalmış olmazdım böylece.

jiwoo'ya bakıyorum dik dik. hâlâ hiçbir şey söylemediği için garipsiyorum. "ne bakıyorsun? sence çok mu meraklıyım, tüm bunları ben mi istedim?"

"benimle düzgün konuş."

"konuşmazsam ne olur öğrencim?"

göz deviriyorum. "gözlükten başka her şeye benzeyen o hurdanın diğer camı da kırılır."

side effect | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin