18

23 7 22
                                    


bilmem kaçıncı kez tüm okulu peşimde toplayarak çatıya ilerliyorum. bu sefer bir farklılık vardı işte. jiwoo da geliyordu. benim için.

öğretmen derse gelmeyince tüm sınıf da arkamızdan çatıya gelmişti. minjun jia’yı kolundan sürükleyerek kalabalığın en önüne çıkartmıştı.

jiwoo'nun yanlarında olmaları işime gelmişti doğrusu. bu kadar kişi arasında ona bir şeyler yapan kişiyi görmem bile imkansızdı. neyse ki jiaya güveniyordum. sebepsiz.

o sırada woojin’in korkudan altına etmemesinin nedenini anlamıştım. duvarın arkasından çıkan çocuklara baktım. iri yarı, dövmeli, kaslı, dövüş uzmanı ne kadar çocuk varsa hepsi buradaydı. bunlar bir zamanki meşhur ekibimdi.

ve şimdi hepsi bana karşı dövüşeceklerdi. “vay be.” diyebildim bir tepki verebilmek adına. jiwoo'ya baktım son kez, kafasını iki yana salladı. daha fazla beklemek, beni en fazla yorardı.

sohee’nin kafasına hızlı bir darbe savurdum. karnıma eğilen çocuğu uzaklaştırırken koluma değen sopayla arkamı döndüm. “ben size böyle mi öğrettim lan? düzgün vurun.”

öyle de yaptılar. jia’nın esnemesini izlerken sert bir darbe bacağıma geldi. kemiğim çatırdarken yere eğilmek zorunda kaldım. bundan sonrası daha berbattı. yerde kıvranan birkaç çocuk da ayaklanınca iyice üzerime yürüdüler. minjun jia'yı bağırarak dürterken aynısını jiwoo'nun da yaptığını gördüm.

ve gülümsedim. yerde tekmelenirken gülümsedim.
kafama çarpan bir ayağı tutup geriye doğru çevirdim.

çok geçmeden jia başımdaki çocukları uzaklaştırdı. tebriği hak ediyordu doğrusu, beş taneyle bir arada dövüşmek bünyeye zarar.

ayaklanıp woojini buldum. kırık kolunu iyice geriye katladım. “kan mı istiyorsun?” boğazını sıktım. “sana istediğini vermeye hazırım.”

ileri gidecektim ama jiwoo'nun beni izliyor olması duraksamamı sağlamıştı. yine de öyle kolay bırakmayacaktım. kafasından yere itekleyip jia'nın yanına gittim.

ona vurmak üzere olan bir çocuğu tişörtünden yakalayıp yumrukladım. bacağım hala sızlıyordu.

tüm çocuklar yere yıkıldığında nefes nefese kalan jia'ya baktım. bir şeyler ısmarlamalıydım belki de. teşekkürden daha kıymetli olsa gerekti.

“sen yorganın altında gay porno izlemeye devam et woojin.” tüm okul dinliyordu. “ben sevdiğim çocuğun peşinden gideceğim.”

çok garipti. ilk defa utandığımı hissetmiştim. ve bu utanç, çok tatlıydı. hızlıca çatıdan indim. bacağım topallamama neden oluyordu. ilk defa gelmemesi için dua ettim. elbette boşunaydı.

“su ho? iyi misin??” sırtımı duvara yaslayıp başımı öne eğdim. sevdiğim çocuk demiştim? DUYUYOR MUSUN sevdiğim ÇOCUK????????

of. “iyiyim.” değildim. kesinlikle değildim. benden nefret edecekti, biliyordum. neden peşimden gelmişti ki? fena hırpalandığım için mi? fazla oluyordu.

“yardım-”

“bana bir şey olmaz.” göğsünü yavaşça ittirip merdivenleri inmeye başladım. tüm bu acıları unutmaya ihtiyacım vardı. o değil de, ben ne yapmıştım cidden?

side effect | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin