together,

154 27 11
                                    

“ 운명 „

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

운명

“Nish, benim yerime sen git.” Jaeyun kafasını aniden kaldırıp konuştuğunda Riki gözlerini devirdi. “Kral Sim'in oğlu ben miyim yoksa sen misin, belli değil. Saçmalıyorsun.” Jaeyun aldığı cevaptan memnun olmadığını belirtmek adına kendini yere atmıştı.

Bazen bir Prens gibi değil çocuk gibi davranıyordu. Sinirlenişi, neşesi.. her şeyiyle küçük bir çocuk gibiydi ama onu farklı kılan özellikleriydi bunlar.

“Gitmek istemiyorum.” Jaeyun tekrar konuştuğunda Riki ona cevap verme gereği duymamıştı. Nasıl olsa oraya gidecek ve Prens Sunghoon ile beraber bu olayı çözeceklerdi.

Riki kolundaki saati kontrol etti. Ardından oturduğu sandalyeden kalktı. “Ben gidiyorum, geri döndüğünde yanıma uğra.” Jaeyun yattığı yerden doğrulmuş ve arkadaşına bakmıştı.

“Nereye gidiyorsun, benimle gelmeyecek misin?” Riki kaşlarını çattı. “Ben senin bakıcın mıyım, neden seninle geleyim? Sunoo ile konuşmam gerekiyor.”

Jaeyun ofladı. “Cidden evlenecek misiniz?” Riki gözlerini kaçırdı ve boğazını temizledi. “Sonra konuşuruz, sen kendine işine bak.” dedikten sonra ortadan kaybolmuştu.

Jaeyun arkadaşı için endişeliydi. Kendisi için değerliydi ama şu anda yaşadığı şeyleri anlayamıyordu. Bunu sonra düşünmek üzere kendine söz verdi ve ayağa kalktı.

Üzerini değiştirip, Park Krallığına gitmesi gerekiyordu. Anlaşması gereken egoist bir Prens vardı sonuçta.

Jaeyun, Krallığın girişinde bekliyordu. Muhafız sayısı fazlaydı, normal olarak. İlk başta saraya yaklaşmasına izin vermemişlerdi ama daha sonra kim olduğunu öğrenip onu yönlendirmişlerdi.

“Prens Jaeyun, hoşgeldiniz. Prens Sunghoon, sizi bekliyor.” Jaeyun duyduğu ses ile sağına dönmüştü. Kendisine yaklaşan genci gördüğünde kaşlarını çattı. “Siz beni nereden tanıyorsunuz?”

Karşısında duran genç ufak bir gülümseme sunmuş ve tekrar konuşmuştu. “Ben Prens Sunghoon'un yakın bir aile dostuyum. İsmim, Park Jongseong.” Jaeyun anladığını belirtmek adına kafasını sallamış ve Jongseong'un gösterdiği yoldan ilerlemeye başlamıştı.

İkili Sunghoon'un yanına gidene kadar hoş bir şekilde sohbet etmişlerdi. Jaeyun, Jongseong'u gerçekten sevmişti. Aslında kendisinin bu ülkeye çok daha yabancı olduğunu ve kendisine Jay denmesinden hoşlandığını öğrenmişti.

“Pekala, buradan sonrası sende Jake. Yalnız konuşmanız daha iyi olur, dediklerimi unutma. Sonra görüşürüz.” Jay el sallayarak oradan uzaklaştığında Jaeyun'un yüzündeki gülümseme solmuş ve karşısındaki büyük kapıya bakmıştı.

fate, jakehoon.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin