00:49
"Choi San demek bir hastanede cerrahsın, tanınıyorsun, başarılısın ama buna rağmen bar köşesinde genç oğlanlar için kavga ediyorsun.."
polisin onu nezarete atmadan önce söyledikleri San'ı güldürmüş, göz devirmesine sebep olmuştu. cidden ne kadar da acınasıydı bu insanlar? Jung Wooyoung'ı sıradan bir oğlan sanacak kadar habersizdiler ondan.
"San!"
"amirim?"
Yunho'nun sinirli bir şekilde girişi ile nezarethanedeki üç görevli polis de hayretle dönmüştü ona. bugün ne nöbeti, ne de devriyesi vardı. o hâlde Jeong Yunho bu saatte burada ne arıyordu? üstelik arkadaki onun sevgilisi değil miydi...
San anlık olarak arkadaş grubunu gördüğünde rahatlamıştı bir miktar. fakat bir anda, Seonghwa'dan da sonra içeriye giren bir figür onun dikkatini tamamen kendisi üzerine çekmeyi başarmıştı. hem de öyle bir başarmıştı ki... öyle güzel duruyordu ki Wooyoung, San'ın ona verdiği kendisine büyük ve bol gelen o siyah ceketin içinde o dağılmış renkli saçları ve parlayan eyeliner sürülü gözleriyle.
San onu seyredalarken aynı şekilde Wooyoung da ona bakıyordu olduğu yerden. ama bu defa gözlerini ekstra parlatan şey, dolu olmalarıydı. San'ın gözü morarmış ve şişmişti, hem de kendisi yüzünden girdiği kavgada olmuştu bu. kendisi ona hep iyi davranırken Wooyoung ne yapmıştı böyle ona?
"Seonghwa, Mingi ile San'ın yanına gidin ben de çözeceğim hemen bunu. tabii sen de git."
Yunho'dan gelen katı emir ile Seonghwa ağlamakta olan Mingi ve ağlamak üzere olan Wooyoung'ı da alarak San'ın yanına gitmiş, parmaklıkların arkasından da olsa onunla konuşmak istemişti.
hepsi aynı anda ellerini parmaklıklara sararken San ise elini Wooyoung'ın elinin üzerine koymuş, gözlerini onunkiler ile buluşturarak kontrol etmişti hemen onu. onun bu halleri Wooyoung'ı gülümsetse de içten içe borçlu hissetmesine sebep oluyordu, o böyle şeylere alışık değildi ki.
"Beomgyu hemen çağır şu lanetin avukatı kimse acele etsin. daha fazla bekleyemem."
Yunho yanındaki genç polise emir verdikten sonra genç oğlan koşturarak bir yere gitmiş, telefonla birini aramıştı. fakat arama kısa sürmüştü, ve çocuk hemen döndü amirinin yanına.
"avukat geldi."
"avukat Kim HongJoong, müvekkilimi görebilir miyim Bay Jeong?"
içeriye gelen genç girdiği gibi alev estirmişti. Yunho ona tiksinir bir bakış atarken Seonghwa ise duyduğu o tanıdık ses ve tanıdık isimle korka korka dönmüştü arkasını. bu, gerçek olabilir miydi? her şeyden habersiz olan Yunho ise avukata gülmüş, eliyle yan nezarethaneyi göstererek konuşmuştu.
"tacizci birini koruyacak kadar alçaksınız demek ha.."
"siz, benim mesleğime hakaret edemezsiniz. ayrıca suçluluğu kanıtlanana kadar herkes masumdur!"
Hongjoong'un cevabı gecikmemiş, aynı tiksinen gözlerle karşılamıştı Yunho'yu. lakin bir anda ikisinin de laf dalaşına kimsenin beklemediği Seonghwa katılmıştı.
"oysa yargısız infaz yapmayı çok seversin sen Kim. üstelik, kanıt var."
"Seonghwa..."
Hongjoong sendeledi. Yunho şaşkına ona bakarken ayakta kalabilmek için Yunho'nun yanında duran sandalyeye yaslanmak zorunda kaldı genç adam. hayır, seneler kendini bu kadar kolay tekrar edemezdi...
-
"neyse ki bitti."
Yunho konuştuğunda arabanın önünde duran bütün grup ona hak vermişti. Mingi ağrıyan gözlerini ellerini yumruk yaparak silerken Yunho onu izliyor, ellerine öpücükler dizmeyi ihmal etmiyordu. onları izleyen Wooyoung, San ve Seonghwa istemsizce gülümserken buluyorlardı kendilerini.
"dickhead, olmayanlar da var."
Yunho ona göz ucuyla bakarken eliyle karakolu işaret etti. Seonghwa onun ima yapacağı konuyu bildiğinden hızla atılarak kendi lafını kendi düzeltti.
"San'ı kast ediyordum."
Mingi anlık bir kahkaha patlatırken San ise göz devirmekle yetişmişti. yanında duran Wooyoung'a baktığında aslında o ortamda en az yalnız olan kişi gibi hissettiğini kime nasıl anlatabilirdi ki zaten henüz kendine bile itiraf edememişken.
grup yavaşça dağılma kararı aldığında herkes aralarındaki evli çifti tek bırakmaya karar vermiş, yungi çiftinin ısrarlarına rağmen kimse arabaya binmemişti. Seonghwa, biricik bebeği Octo'yu hastane otoparkında bıraktığını hatırlayınca oradan koşarak ayrılmış, San'ı Wooyoung ile tek bırakmıştı.
üzerinde sadece San'ın ceketi ve kendi iç çamaşırı olan Wooyoung, günlük kıyafetleri ile olduğu andan daha rahat duruyordu. San'ın cüsseli vücudu sebebiyle ceket ona büyük gelmiş, dizinin hemen üzerinde biten bir elbise gibi durmuştu. San onun bu halini seyredalmış, tadını çıkarırken genç adam ise elini onun yüzünün önünde sallayarak ilgisini kendine çekmek istedi. gerçi, Choi San'ın ilgisi bir süredir sadece Jung Wooyoung'a kilitlenmişti.
"benim de gitmem gerek sanırım."
San ona yalvaran yavru köpek bakışları ile bakmaya başlarken ona doğru bir adım daha atmış, alt dudağını öne çıkarmıştı.
"ama Mingi birisi gözüne pansuman yapsın dedi."
fakat Wooyoung'ın alaycı cevabı gecikmemişti yine. en az San kadar akıllıydı o da.
"sen doktorsun San."
bir an için mesleğini cidden unutan San aydınlanma yaşamış gibi kocaman gözlerle karşısındakine bakarken buldu kendini. gülerek elini ensesine atmış, bahane arayışına girmişti.
"evet ama kendi kendime yapamam, hem seni tek başına bırakasım da yok."
"iyi de ben çocuk değilim ki."
"iyi de ben seni unutamıyorum ki."
San'ın kurduğu son cümle, Wooyoung'ın duraksamasına sebep olmuştu. bu tarz cümleleri çok duyardı normalde, hatta devamlı müşterisi olmak için yalvaranlar bile olurdu onun. ama bu defa, farklı bir şey vardı. farklı bir duygu sezmişti o bu adamda. sanki farklı, iyi, eskilerden bağımsız bir yüreği, niyeti vardı onun.
San ellerini uzatarak Wooyoung'ı ellerini aldı yavaşça kendi elleri arasına. baş parmağıyla yavaş hareketler eşliğinde onun avuç içini okşuyordu. gözlerini karşısındakinin o çok beğendiği eyeliner sürülü kahve harelerine sabitledi.
"ne olur, izin ver bu gece kollarımda uyutayım seni."
bu bölüm de az kısa (840 kelime) çübkü valla okuldan atılcam galiba hissiyle birlikte yazdim neyse kızlar slut yazarken dinlediğim bir playlist var onu siz de okurken dinleyebilirsiniz alin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
slut! woosan
Hayran Kurguhiçbir sevgilisi olmamıştı San'ın, flört etmeyi bile bilmezdi, o mesleğine odaklanmış bir doktordu. Wooyoung ise, her gece sabaha kadar başka bir ismi inleyen, sabah olduğunda ise o ismi unutan bir seks işçisiydi.