12.BÖLÜM 0 (SIFIR)

131 51 34
                                    

     "Neler oldu babaanne?" Dilek'in meraklı gözlerini gördüğünde tebessüm etti.

     "Bir çay da bana verin bakalım." Elif duyar duymaz çay bardağına yöneldi. Büyüklerin anlattığı hikayeleri dinlemeyi hep sevmişti. Bu gece geçmişe gidip orada vakit geçirecekti. Yıllar önce acı ile yolları kesişen insanların yaşadıkları, acıları hafiflediğinde hikayeye dönüşürdü. Geçmiş geleceğe yön verir, yol gösterirdi. 

      Elif çayı masaya, Sare Hanım'ın önüne bırakarak yerine geçti. Elini çenesinin altına koydu. Dinlemek için hazırdı. Dilek ise yönünü belirlemek için bir yol haritasına muhtaçtı. Her bilgi onun için altın değerindeydi. Can kulağıyla duyacaklarını bekliyordu.

     "Uzun yıllar geçti ama hala acısı yerli yerinde. İlk yıllar acımızı deşmemek için susup aramızda konuşmaktan bile çekindik. Zamanla konuşmamak işimize geldi. Çünkü kimine göre buralar lanetliydi ve biz bedel ödemesi gereken kurbanlardık. Kimine göre de büyük bir günahın sonuçlarıydı. Gerçeği bilmediğinde, geride bıraktığı yara kapanmıyor. Biz de açık yaralarımıza saygı duyduk ve daha fazla kanatmadık."

     Kendini dinleyen iki kıza sunduğu tebessümden sonra devam etti. "Haşim ile yeni evli sayılırdık. Akşamın geç vaktiydi. Haşim telaşla eve geldi. Asiye'nin kayıp olduğunu söyledi. Ölüm aklımıza bile gelmedi, bir sevdiği vardı ve kaçtı dediler. On altı yaşındaydı ama o zamanlar için yaşı küçük sayılmazdı. Erken evlenirdik." Kuruyan boğazını ıslatmak için çayından bir yudum aldı. 

     "Dediler ki Asiye kaçtı. Kimle, nasıl kimse bilmiyordu. Dedenle beraber bizde evlerine gittik. Evlerini ilk o zaman gördüm. Gonca'nın güzelliği için işlenmiş güller, o ağladığı için solmuş gibiydi. Bir kenarda olanı biteni izlemeye başladım. Herkesin hissettiği bir kasvet vardı. Kulaktan kulağa fısıldaşsa da kimse aklından geçenleri sesli halde söylemedi."

      Elif elini çenesinden çekerek doğruldu. "Nasıl yani?"

     "Sabredin, anlatıyorum."

     Dilek ise duyduğu her kelime ile daha da çıkmaza giriyordu. Asiye ve Mahmut birbirini seviyordu. Bunu kendi gözleri ile görmüştü ama Mahmut evliydi. Neler olmuş olabilir? Bilmediği çok şey olduğunu düşünürken Sare Hanım konuşmasına devam etti. 

     "O gece oradan ayrıldığımızda geride, kızına lanetler yağdıran bir baba, Asiye hakkında iyi bir haber bekleyip ağıt yakan bir anne bıraktık. Kalabalık dağıldı ama bu sadece başlangıçmış. Bunu bilmiyorduk." Soğumaya başlayan çayın kalanını bitirdiğinde mutfakta bardağın tabağa çarpma sesinden başka ses yoktu. 

      Sare Hanım geçmişe gidip oradan acıları bulup gün yüzüne çıkarıyordu. Aralarındaki sessizlik büyüyerek tüm mutfağı kaplamaya başladı. Büyüyen balonu Elif'in merakı patlattı ve Sare Hanım geçmişin karanlığından kurtuldu. "Ne oldu ki?" Geriye sadece anıları tek tek sakladığı yerden çıkarırken hüznü yüzüne sirayet etti. Gözleri ağlamak için hazırlandıkça Sare Hanım yaşları geri itmek için uğraşıyordu.

     "Ertesi gün, öğle saatleriydi. Asiye'den haber almadan başka bir evden yükselen acı feryatlara koştuk. Eve girdiğimde kucağında bebeğiyle ağlayan bir kadın vardı. Melek abla yerde yatan kocasının cansız bedeninin yanında yas tutuyordu. Ne olduğunu anlamadan dağ gibi adam yerde nefes almadan yatıyordu. Karısının evi saran feryatları hepimizi etkiledi."

      "Neden ölmüş babaanne?" Merakı yüzünden irileşmiş gözleri ile babaannesini dinliyordu, Sare Hanım'ın ağzından çıkacak cevaba odaklandı.

      "Kimse anlayamadı. Asiye'nin üzüntüsüne, Melih'in acısı eklendi. Arkasında iki çocuk ve bir eş bıraktı. Ertesi gün tören yapılacakken köyün başka bir köşesinden çığlıklar yükseldi. Bu kez Ceylan'ın haberi geldi. Gencecik bir kız o gece hastalanmış ve can vermiş."

MUHAFIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin