02

46 7 21
                                    

Olduğum durumu kavramaya çalışırken karşımdaki adamın bakışları pek yardımcı olmuyordu. Benimle dalga geçer gibi bir ifade vardı dağıtmak istediğim suratında. Gözlerimi bir süreliğine kapatıp içimden kendime sakin olmam adına cümleler sıralamış ardından karşımdaki adama dönmüştüm.

"Kayıt için gelmiştim. Se- yani sizin yapabileceğinizi söylediler."

Taehyung bu kadar sakin durmamı garip karşılamış olacaktı ki tek kaşını kaldırmış, yüzü sorgulayıcı bir ifadeye bürünmüştü. Kendince haklıydı, eğer dört - beş yıl önce tanıdığı çocuk olsaydım onu gördüğüm an yakalarına yapışır, nefret ettiğim yüzünü dağıtırdım. Anlamsız bakışmamız son bulurken yerine geçmiş önüne birkaç dosya çektikten sonra tekrardan bana dönmüştü.

"Benim bölüğüme mi verdiler seni?"

Dediği şeyi anlamaya çalışırken ne diyeceğimi bilemeyerek kafamı sallamıştım. Bölük sanırsam komutanların sorumlu olduğu askerlerdi. Bir şeyleri öğrenmem uzun zaman alacak gibiydi.

"Dilin yok mu senin? Komutana kafa sallamanı kim söyledi?"

Şimdiden günüm sik gibi geçerken sinirlenmemek adına dudağımı dişlemiş ardından yüzüme anlamsız bir ifade yerleştirmiştim.

"Üzgünüm. Komutanım."

Üstüne basa basa komutanım derken bakışları bana dönmüş ardından elindeki kalemi birkaç tur çevirirken sandalyede iyice yayılmıştı. Eski konuları açmaya istekli gibi duruyordu. Onu ne tutuyordu onu da bilmiyordum, istese beni burada yerin dibine sokup olduğum durumu yüzüme vurabilirdi. Şu anda yapmıyor olmasını da sonradan hıncını çıkaracak olmasına bağlıyordum. Bu durum iyice tadımı kaçırırken istemsizce iç çekmiştim. Sert bir kalem sesi gelirken daldığım için sıçramış karşımdaki bedene bakmaya başlamıştım.

"Al imzala şunu."

Önüme ittiği kağıda bir süre baktıktan sonra masaya yaklaşarak kalemi tutmuş ardından nereye imza atacağıma bakınmaya başlamıştım. Anlamadığımı anlamış olacak ki biraz yaklaşarak yüzümü göz hapsine almıştı. Kaşları çatık, çene kasları ise iyice belirginleşmişti. Nedense yüzünde iki üç saniye sonra kafasını yüzüme geçirecekmiş gibi bir ifade vardı. Parmağını imzalamam gereken yere bastırmış ardından yakın olan yüzlerimizi geri çekilerek ayırmıştı.

"Kör değilsen imzala gösterdiğim yeri."

İçimden sabır dilenirken kağıda dönmüş gösterdiği yere hemen bir imza atmıştım. Kağıdı önümden çekerek mühür basmış ardından kenardaki kağıt yığınının üstüne attıktan sonra eski pozisyonuna geri dönmüştü. Bir şeyler dememi bekliyor gibiydi fakat nedensizce dilim tutulmuştu. Ortamda rahatsız edici bir hava vardı ve oldukça erken ayrılmak istiyordum bu odadan.

"İşin bitti çık artık."

Önünde hazır ola geçip asker selamı verdikten sonra hemen kapıya yönelerek kendimi dışarıya atmıştım. Sırtımı kapıya yaslarken elim alnımı bulmuş sıkıntıyla ovalamıştım. Siktiğimin hayatından kurtuldum derken daha kötüsüne yakalanmıştım. Tanrı varsa bile yine benim tarafımda değil gibiydi. Elbette bu sadece benim şansım olabilirdi. Koskoca dünyada komutanımın lise yıllarımda nefret ettiğim Taehyung çıkması nedense bana pek saçma gelmemişti, ihtimallerin adamıydım.

Kapının önündeki asker bir süredir hareket etmemiş olmamı garip karşılamış olacakki omzuma dokunup hafifçe dürtmüştü. Aniden irkilirken karşımdaki askere sorgulayıcı bir bakış atmıştım.

"İçeride işin bitmedi mi? Kapının önünde neden dikiliyorsun?"

Babanı sikmek için sırada bekliyorum demek istesemde dilimin ucundaki kelimeleri yutmuş ardından bir şey demeden geldiğim koridorları tekrardan koğuşuma geçmek için yürümeye başlamıştım. Koğuş arkadaşlarımı merak etmiyor değildim. İnsanlarla ne kadar iyi anlaşırsam o kadar iyiydi benim açımdan. Hiç bilmediğim bir şehirde yem olmak istemiyordum.

Odanın önüne geldiğimde içerideki seslere bir süre kulak kesilmiş ardından içeriye girmiştim. İkili ranzalarda yer edinmiş olan askerlerin bakışları bana dönerken hafifçe boğazımı temizlemiştim.

"Selam beyler."

Hepsi tek tek selam verirken askerlerden biri yatağımı göstermişti. Alt katta olan ranzaya bakmış tatsız bir nefes bırakmıştım ortama. Alt katlardan nefret ederdim, nedense beni boğardı. Yine de ilk günden göze batmamak adına elimdeki bavulu yatak kenarına koyduktan sonra kendimi yatağa atmıştım. Komutamın Taehyung olması dışında her şey şu an iyi gidiyor gibiydi, ha bir de yatağımın alt katta olması vardı tabii.

"Duydunuz mu bizim koğuşun komutanı baya ketum diyorlar"

"Geçenlerde bir askerin sırf on dakika geç uyandı diye askerliğini uzatmış."

"Siktir puşta bak sen"

"Ayrıca evli sanırım, buraya hep gelen bir doktor varmış onunla kırıştırıyormuş."

Askerlerin yaptığı dedikoduyu yarım yamalak dinlerken son denilen şeye takılmıştım. Taehyung evlenmiş miydi? Nedense evlilik yapacağını düşündüğüm son insan bile değildi, eğer dedikodular doğruysa buna baya gülerdim. Okul yıllarında çapkın biri olmasının verdiği bir güvensizlik vardı, ciddi ilişki kuramazdı o pezevenk. Her zaman farklı kızlarla görürdüm onu, bu yüzden birine sadık kalması benim dindar biri olmamla aynı kulvardaydı, umutsuz vaka.

Askerler bir süre daha dedikoduya devam ederken odadaki havasızlıktan dolayı basan sıcakla yataktan doğrulmuştum. Üstümü çıkararak kenara atmış, bavuldan çıkardığım siyah sweatimi kafamdan hızla geçirmiştim. Bakışlarım etrafta gezinirken birkaç bakışın bende olduğunu fark etmiş , elimdeki kıyafeti bavula tıkıştırarak askerlere dönmüştüm.

"Eğitimler yarın mı başlayacak? Bir bilgi verildi mi?"

Kendi aralarında konuştuktan sonra içlerinden biri bana dönmüştü.

"Şu koridorda sürekli gezen bir asker var ya, o yarın başlayacağını söyledi ama sabahın köründe bizim komutanın pek iyi davranacağını düşünmüyorum."

Bilmez miydim? Taehyung'u en iyi ben tanırdım, hayattan bezdirene kadar peşimi bırakmazdı. Normalde yaptığırdığı şeylerin iki üç katını yaptıracağına nedense emindim. Ne de olsa işin sonunda benimle uğraşmak vardı. O piç bunun için para bile öderdi. Yine de boyun eğmeyecektim, buraya gelirken ılık götün rahatlığıyla gelmemiş aksine her şeyi arkamda bırakmıştım. Taehyung bana koyar mıydı?

i hate everything about youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin