Rahatsız edici bir korna sesi rüyalarımı en kötü yerde bölerken gözlerimi zar zor aralamıştım. Etrafa bir bakış atarken kornaya basanın Taehyung olduğunu görmüştüm.
"Geldik,hadi kalkın lan güzellik uykunuzdan!"
Şişmiş olan gözlerimi ellerimle ovalarken zar zor doğrulmuştum. Otobüs koltuğunda yattığım için her kemiğim sızlıyordu resmen. Arabanın içindeki askerlerin benden farkı yok gibiydi, hepsi belini tutarak yürüyordu. Bu görüntü ister istemez gülmeme sebep olurken gözlerimi dışarıya çevirmiştim. Taehyung'la göz göze geldiğimizde yüzümdeki gülüş yavaş yavaş silinmişti. Bizi beklediği belliydi bu yüzden uyuşuk uyuşuk hareket ediyordum, biraz da o beklesin değil mi?
Otobüsten çıktığımda yüzüme vuran ani soğukla titremiştim, orospu çocuğu bizi dağ başına getirmişti sanki. Üstümdeki üniforma bile beni ısıtmazken kollarımı vücuduma sararak sıraya geçmiştim. Herkes ısınmak için yerinde hareket ederken bacaklarımı hareket ettirmeye başlamıştım.
"Hayırdır götünüzde kurt mu var? Niye değişik değişik hareketler yapıyorsunuz?"
Taehyung konuştuğunda göz devirerek yüzümü buruşturmuştum, onun götünde klima varsa şaşırmazdım. Üstündeki incecik uzun kollu askeri formayla duruyordu. Nasıl üşümediğini anlamazken ellerimi yumruk yaparak avuç içime üflemeye başlamıştım.
"Komutanım hava çok soğuk, o yüzden belki ısınırız diye hareket ediyoruz."
Askerlerden biri konuşurken Taehyung'un yüzünde oluşan sırıtış pek hayrı alamet değildi.
"Madem hareket etmek sizi ısıtıyor öyleyse yatın yere, yüz şınav çekeceksiniz."
Taşak mı geçiyor diye yüzünü incelerken gayet ciddi olduğunu anlamıştım. Tam şu anda ağlamak istiyordum, bu askeriyden birkaç günde nefret etmiştim.
"Gerçekten çekecek miyiz?"
Ağzımdan benden bihaber çıkan cümleyle Taehyung'un bana dönen yüzüne bakmıştım.
"Neyi asker?"
İma ettiği şeyle sakin kalmak adına tırnaklarımı avuç içime batırmıştım. Kafasını yerdeki kar yığınına gömmek istiyordum.
"Şınav, komutanım."
"Evet çekeceksiniz pozisyon alın, bekliyorum."
Kaderim neyse onu yaşıyordum, onunla uğraşma havamda da değildim pek. Yere eğilerek şınav pozisyonuna geçip saymasını beklemiştim.
"Bir."
Saymaya başladığında bedenimi yere doğru eğip yükselmeye başlamıştım. İnadına yavaş yavaş sayıyordu, en azından başa almıyordu sayımı. Bir an önce bitmesini isterken yüzüm soğuktan resmen donmuştu. Bir süre sonra sayımı bitirdiğinde bedenimi yere bırakmış kafamı kara yaslamıştım. Bedenimi kaldıracak mecalim kalmamıştı. Nefes nefese sakinleşmeyi beklerken baş ucumda hissettiğim nefes sesleriyle gözlerimi kapatmıştım. Öldüğümü sanırsa beni salar mıydı?
"Hayırdır asker? Yüz şınav çektin diye bayıldın mı yoksa?"
Benden ses çıkmazken sadece gözlerimi kapatmış bedenimdeki yorgunluğun geçmesini bekliyordum. Zaten soğuktan dolayı üşütmüşken bedenim de artık halsiz hissediyordu. Baş ucumdaki beden omzuma dokunurken uzanmaya devam etmiştim.
"Lan kalksana."
Sesinde saniyelik de olsa bir endişe duymuştum, ya da belki de sadece hayal ürünümdü. Taehyung beni önemsemezdi. Yüzümün kardan kaldırıldığını hissettiğimde kısık gözlerle karşımdaki bedene bakmaya başlamıştım.
"Hasta mısın oğlum sen?"
Kafamı olumsuzca sallarken kendime gelmeye çalışmıştım.Bedenimi yavaşça yerden kaldırmıştı. Yandaki askerler de perişan durumdaydı, öyleyse neden onlara da sormuyordu? Bunları düşünecek mecalim yokken sandalyeye oturtulduğumu hissetmiştim. Taehyung ayakta bana bakarken yüzüne bakmaya başlamıştım.
"Beni bıraksaydın Taehyung. Belki karın üstünde ölüp kurtulurdum eziyetlerinden"
Söylediğim şeyle tek kaşını kaldırmış kollarını göğsünde çarprazlayarak yüzüme bakmaya devam etmişti.
"Benden bu kadar kurtulmak istiyorsan seni başka bir bölüğe verebilirim asker?"
Şaşkınlıkla yüzüne bakarken ciddi olup olmadığını ölçmüştüm kendimce.
"Diyeceğimi sandın sanırım; ama benden kurtuluşun yok jeongguk."
Gözlerimi kapatarak sabır dilemiş ardından sandalyeden kalkmıştım. Yanına giderek dibinde durmuş, yumruk yaptığım elimi yüzüne doğru tutmuştum.
"Tam bir orospu çocuğusun biliyorsun değil mi? Bu yumruğu yüzüne geçirirdim ama sen bunu bile hak etmiyorsun.Sen nefretimi bile hak etmiyorsun Kim Taehyung."
Burnumdan solurken omzumu omzuna çarparak yanından geçmiştim. Ellerim sinirden titrerken askerlerin olduğu sıraya geçmiş beklemeye başlamıştım. Diğer bölükler de teker teker arabadan inmeye başladıklarında toplamda dört bölük olduğumuzu görmüştüm. Yine de baya bir asker vardı, bizim bölüğün kazanacağından şüpheliydim. Komutan yanımıza gelmeye teşrif ettiğinde sabah gördüğüm kadın da yanındaydı. Bu kadın gitmemiş miydi? Herhangi bir yaralanma için burada olan bir doktor oldğunu duymuştum ama tam olarak kim olduğunu bilmiyordum.
Diğer komutanlar sayım yapmaya başladığında Taehyung gözüyle birkaç kere bizim sırayı süzmüş ardından kendince onaylayarak kağıda imza atmıştı. Sayımlar bittiğinde tüm askerler bir yerde toplanmıştı. Önümüzde dört komutan vardı ve bize açıklama yapmak için bekliyor gibiydiler.
"Şimdi size yapacağınız şeyleri anlatacağım, dikkatli dinleyin ikinci defa anlatmam."
Adını bilmediğim komutanlardan biri konuşunca dikkatle ona bakmaya başlamıştım.
"Belli bölgelere bazı rehineler ve adamlar yerleştirdik. O rehineleri bulduğunuzda onları belli bir süre aralığında kurtarmanız gerek. Her rehinenin başında üç adam var ve bu rehineleri bulduğunuz anda yanınızda olan cihazın üstündeki düğmeye basmalısınız. Süre başladığı anda en çabuk bu rehineleri kurtaran grup kazanacak. Kendi bölüğünüz içinde de gruplara ayrılacaksınız. Yine de bölüğünüzdeki grupların kurtardığı rehine sayısı göz önünde tutulacak. Hem kendiniz için hem de bölüğünüz için savaştığınız anlamına geliyor bu."
Açıklamanın bittiğini düşünürken iki komutan aralarında bir şeyler konuşmaya başlamıştı. Ardından başka bir komutan bize dönerek konuşmaya devam etmişti.
"Bu adamlarla dövüşebilirsiniz, ya da gizlice rehineleri de kurtarabilirsiniz. İkinci seçenek oldukça zor, bu yüzden dövüşmek zorunda kalacaksınız. Adamlardan dayak yeme durumunuz yüksek, kendinizi geri tutmayın çünkü onlar kendini geri tutmayacak. Herhangi bir bıçak, silah veya farklı bir şey kullanmak yasak. Sadece yumruklarınız konuşacak, ya da zekanız."
Son söylediği şeyi bastırarak söylediğinde zekamızın ne işe yarayacağını düşünmüştüm, basbaya kavga etmeden götü kurtaramazsınız diyordu işte. Yani aslında bu yapacağımız şey eğitimimiz için oldukça önemli duruyordu. Operasyonlara gittiğimizde nasıl davranmamız gerektiğiyle alakalı belki bir şeyler öğrenebilirdik, ayrıca aksiyon dolu şeylere bayılırdım.
Her bölük kendi komutanın yanına gittiğinde bize bakan Taehyung'a dikmiştim gözlerimi.
"Sizi üç gruba ayıracağım, onbir kişi olduğunuz için eşit ayırmam mümkün değil, o yüzden bir gruba ben eşlik edeceğim."
Askerlerin arasında uğultu yükselirken konunun ne olduğunu anlamıştım. Ne de olsa komutanın kendi grubunda olmasını istiyorlardı. Yine de benim grubumdan uzak olsun bana yeterdi. Grupları ayırmasını beklerken stresle ayağımla yerde ritim tutmuştum.
"Öyleyse ilk grup ve benim içinde olacağım gruptaki üyeleri sayıyorum. Woo youngjin, park jae, jeon jeongguk."
Kendi adımı duyduğumda dik dik yüzüne bakmaya başlamıştım. Bu adamdan kurtuluşum yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i hate everything about you
FanfictionLisede kanlı bıçaklı olduğu Taehyung'la askerde karşılaşmak jeongguk için de sürpriz olmuştu.