Selam ! umarım yadığım her şeyi okumuşsunuzdur ! spoil BAYA varda... birde TW... acımam yani öyle diyeyim.
Yoksa, ilk defa türkçe bu kadar uzun yazdım.... uhh sorun olursa yada yazım hatası falan söyleyin (belki ingilizcede yazarım? bilmem ;-;)
~~~
Burdan 2286 kez çıkıyordum. Şafak yine mavi gözlerimi ışıklandırma amacıylan gözüküyordu oysaki ben bu karamış sokaklardan 3 yıl ve 4 aydır yürüyorum senim yokluğundan.
Hala hatırlarım, hani o gün ışıl gözlerimi iltifat etmiştin, hani o gözler o eski gökyüzünün mutluluğu anımsattıyordu... Her zaman kendime anlatırım o hikayeyi, çünkü sonra bir daha görmemiştim.
Ne sen, ne de şu mavi gökyüzünü.Lakin, hala gözlerim kocaman açsam bilen, şu gökyüzü hep siyah ve güneş sadece benim görebileceğim bulutlarla kapalı. Bu bulutlardan sadece yüzüme düşen yağmur damlaları var, sanki vücudumun kalanı ondan korunuyormuş. Sanki sadece benim dünyam şu bulutlarlan çevrili.
Tekrardan şu şehirde kayboluyordum. Şu şehir, hani duvarların üstüne masumca isimlerimizi yazardık, sanki yeterince polis arkamızda değildi.Hatırlıyor musun ? O yaktığın arabadan ? Sanki gidişin yeterince kafamı sislendir miyecekti. Sanki zorunluydun göz kapaklarımı kurutmaya, yakmaya, taki ağlayasım ve nefes almam zorlanasıya. Sanki yeterince kendimi alkol ilen boğmayacaktım bu kayıp için, evet, kayıp, arabamın kaybı, eski bir hatıranın.
Yine bir ayrılış bugün.
O gün alkol rahatlatmadı beni, ve hala rahatlatmıyor. İçim ağzıma gelip de kussam bile, onlar hatırlarım olduğuna inansam da değiler. Öyle bir haldeydim ki Ane-san çok korkmuştu. Hem kendimi hem de onu utanca koymuştum. Kesin o zamandaki davranışımı nefret ediyordur.
Hep sarhoştum birbirimizi tanıdığınızdan beri. İlk üç sene, bir çeşit öfori ile neşeliydim oysaki o hüzün senesi vardı. Hep muluydum seninlen istediğim zaman kavga emekten. Gençtim, gençtik. Bir inanç bırakmıştım o ellerinin içine, bir güven ki zorla tek parçada duruyordu, o kadar parçalanmıştı ve her an aynı şeyle tehditleyordu. Sen ise ona naktın, okşadın, iyi davrandın.. ber bir alçağın yapacağı bir şekilde onu kırdın, onu orda bırakıp terk ettin. Ve o sefer, son kez ki güven gün ışığına çıkıyordu. ahahaha.
Bunu demek biraz yalan olur, o gittiğinden iki sene sonra, tekrar o sana tutundu. Bak ki hatalarından öğrenmiyor.Sen gittikten sonra, şu son dört sene boyunca, kendi kendime sarhoş oldum. Öyle bir derecede ki herhalde umursancak kadar. Ama kim umursar ki beni ? Yeteki işime yüklenmesin, herkes mutluydu. Yani hareketlerim daha düşünceliydi, biraz daha robotik, tıpkı eskiden oynadığımız oyunlardaki karakterler gibi. Hala kartuş ve kartlar var hata, keşke son bir kez oynayabilseydik.
Bu sarhoşluk iğrençti, ama herhalde en iyi algınandı türündendi şu çöken dünyada, o yüzden ona adapte oldum. İçtiğim alkol ne Mori'nin bürosunun altında bulduğumuz alkollere, ne o çok gittiğimizin barların cocktaillerine benziyordu. Eskimsi bir tadı vardı o şarabın, iğrenç bir tad, benim damağıma uymayan bir tad. Çünkü bağırıyordu bana, dili olmasada bağırıyordu, kükrüyordu bana, yalnızlığımı.
O gece kendimi çırağına her şeyi itiraf etmekle buldum kendimi. Şaşırmıştım, nasıl ona sesizcem dinlemeği, nazikçe sırtı okşamayı öğretmiştin. Oysaki sen, zaman geçtikçe gittikçe sesimi kesiyordun, önüme geçiyordun. Yazık çocuğum, o da çok yıkıktı, ama hiç bir damla yaş akmıyordu, oda çok hüzünlüydü.
Ama hızlı gitmek zorunda kaldı, çünkü Mori onun yardımı için çağırmıştı. Normalde beni arardı ama fazla hüzün ve öfkeden telefonumu duvara fırlatıp kırmıştım. O yüzden içiyordum, aptal şeyler diyip ki, bir çoğu için, sadece ve sadece senin içindi. Yanımda dileyen bir kedi vardı, bir tane taburenin üstünde, rahatçam oturuyordu, şirindi.
Ama yinede hızlı geçtim o bölümü, gözlerim şu siyah beyaz vizyonu görse bile, hala içtiğim işkinin kırmızısını görebiliyordum. Zaman geçtikçe içtiğimin nedenini unutuyordum, yani... sanıyordum. Her zaman alkolün etkisi geçince, tekrardan o şarabın kırmızı rengi kayboluyordu.
Hatırlıyor musun ? hani ikimizin başkanlarıda demişti :
"Bu gece tekrardan 'Double Black''ı birleştireceksiniz."
Herkezin önünde huzursuzluğumu göstermiştim. Oysa düş ülkemde yeni bir şampanya patlatmıştım, ucuz bir tane. Sesim kırılasıya kadar şarkı söyleyip ayaklarımdan kan gelesiye kadar dans etmiştim. Tabi bunların hepsi düş hanemdeydi. Hiç bir etkinlik birisiylen değildi, sesizcem kutluyordum. Tektim.
Bir anda ağlamaya başladım, hatırladım ki muhtemelen son kez olacaktı, kesinlikle. Kesinlikle son. Bunun yüzünden sana görüştüğümüzde sana tek bir tebessüm edememiştim, bu kadar işten çürüdüğüm işin üzgünüm.Tekrardan kafamı kaldırdım, gökyüzüne baktım, sonrada ufuğa. Ne çabuk uzaklara gelmişim ? Uzaklarda bir dağ yığını vardı, ve bir üzücü orman. Hem o kadar uzak bi o kadarda yakın gözüküyorlardı. Neredesin tam olarak ? Bilmiyorum. Her halükarda seni bekliyorum.
~~~
Kelime: 647
Karakter: 4623
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarın Erkenden
Fanfiction« Yarın erkenden kırlar ağardığı zaman Gideceğim... biliyorum beni bekliyorsun bak, Geçip gideceğim dağlardan, ormanlardan Daha fazla kalmayacağım senden uzak.Gözlerim düşüncelerime saplı yürüyeceğim, Duymadan hiçbir haber, hiçbir şey görmeden, Y...